Uhud Günleri
Bedir savaşında düşman tam donanımlı ve sayıca Müslümanların üç misli idi. Müslümanlar ise bir kervanı ele geçirmek için yola çıkmış böyle bir ordu ile karşılaşmayı beklemiyorlardı. Güçler arasındaki orantısızlık Müslümanların aleyhine görünüyordu. Savaş Müminlerin zaferi ile sonuçlanınca tam iman etmeden Müslüman olduğunu söyleyen münafıkların kalbindeki şüphe iman lehine arttı. “Demek ki Muhammed (sas) Allah’ın elçisidir ve O’ndan cc yardım ve destek alıyor. Allah’ın cc desteği olmasaydı Müslümanlar asla galip gelemezlerdi.” Dediler.
Bir yıl sonra Uhud savaşı olduğunda ve savaş Müslümanların aleyhine dönünce kalplerindeki nifak tekrar alevlenmeye başladı. “Demek ki o bir tesadüf idi. Eğer Allah Onların yardımcısı olsaydı Seyyidüşşüheda Hz. Hamza’yı korur, böyle perişan olmazlardı.” Demeye başladılar.
2006 Temmuz harbi Hizbullah’ın lehine sonuçlanıp işgalci zelil olduğunda tıpkı Bedirdeki gibi Münafıklar da Müminler ile birlikte sevindiler. Hizbullah lehine beyanat ve tezahüratlarda bulundular. Şehit Seyyid Hasan Nasrallah için “ümmete lider olacak tek adam” dediler.
İçinde bulunduğumuz bu günler de Direnişin Hz. Hamza’sı Seyyid Hasan Nasrallah şehit edilince Uhut günlerindeki gibi Müzebzebin taifesi tekrar ortaya çıktı. “Hamas bizi dinleseydi Aksa tufanı eylemine girişmezdi. Gazze ve Lübnan bu hale gelmezdi.” Demeye başladılar. Uhud günleri gerçek Müminler ve münafıkların ortaya çıkması ve müminlerin aralarındaki münafıkları tanımaları ona göre strateji geliştirmeleri için gerekli idi. Nitekim kısa bir süre sonra Resulullah (sas) “tekrar toplanın düşmanı takip edeceğiz” dediğinde bazı münafıklar da katılmak istediler ancak efendimiz buna izin vermedi.
Bu Uhud günlerinde okçuların tepeyi terk etmesi hadisesi yaşandı mı? Şahsi kanaatime göre benzer bir hadise yaşanmıştır. Şöyle ki; İslam Cumhuriyeti cumhurbaşkanı ABD ve batılı devletler tarafından ateşkes olacağı vaadiyle aldatıldığını itiraf etmiştir. Aldanmamış olup şehit İsmail Haniye suikastına zamanında cevap verilmiş olsaydı muhtemelen düşman Seyyid Hasan Nasrallah’a saldırmaya cesaret edemezdi.
İslam cumhuriyetinde reformcu kanadın ABD ve müttefiklerine yaklaşımı hep böyle ılımlı olmuştur. Nükleer anlaşma da bu ekip tarafından yapılmış ve ABD tarafından aldatıldıkları Trump’un anlaşmadan çekilmesi ile sarahaten ortaya çıkmıştı.
Başta yerini terk eden okçular olmak üzere sahabe bu hadiseden önemli dersler çıkarmış efendimiz bu itaatsizliklerine rağmen kimseyi cezalandırmamıştır. Rehber de benzer bir tutum takınmış ama bundan sonra İslam Cumhuriyeti hükumetinin düşmana çok daha acımasız ve kararlı saldırlar yapacağı kanaatindeyim.
Direniş Uhut’an daha çetin olan hendek savaşına da hazırdır ve Mekke’nin fethi gibi Kudüs’ün fethi de yakındır inşallah. (islamianaliz)