ŞİMDİ TEBERRİ ZAMANI
“Şahıs” esaslı siyaset ilkeldir. Müslümanların siyaseti “ilkel” değil İLKELİ olmalıdır. Bir kişiden ya da partiden salih ameller de fasit ameller de sadır olabilir. Müslüman ameli salihi takip etmeli desteklemelidir. Bir dönem salih amel yapanların sonradan yaptıkları fasid amellerine kör olunmamalı ya da bir dönem fasit amel yapanların salih amellerine kör olunmamalıdır.
Bazıları bu körlüklerini, bağnazlıklarını insanlara “ilkeli” duruş gibi yutturmaya çalışabilirler. Siyaseten muhalif olduklarına taassubi düşmanlık da taraftarlarına taassubi dostluk da merduttur. Her kim zerre miskali sevap işlerse de günah işlerse de karşılığını görmelidir.
Bize ait gömlekten sıyrıldığını artık bizim mahalleden uzaklaştığını söyleyenlerden uzak durmalı, buna gerekçeler uydurmak yerine “şeriat zahire hükmeder” hükmü uyarınca işlenen her ameli islam terazisinde olması gereken yere yani ya SAĞ veya SOL kefeye koymalıyız. Siyasetçi bizim mahalleden ise her amelini SAĞ kefeye karşı mahalleden ise SOL kefeye koymak muvazenemizi bozar. Muvazene yoksa ADALET yoktur. Adalet yoksa zulüm vardır. Rabbimiz zulmün en büyük ŞİRK olduğunu bize haber vermiştir. Şirkin asla affedilemeyeceğini de ayrıca ihbar etmiştir.
İslam’da mutlak itaat ancak Allah(cc) ve Resulü(sas)’ne olur. M’asiyete itaat yoktur. Müminlerin maslahatı m’asiyette aranamaz. İktidarın hızla zulmete daldığını adeta salih amellerinde tövbe ettiğini yaptığı maslahatlardan adeta nedamet duyduğunu müşahade ettiğimiz bu ortamda Müslümanlar olarak yapılanlardan “BERİ” olduğumuzu kavlimizle fiilimizle ortaya koymalıyız.
Türkçe ezanı asli şekline döndürenler salih bir amelde bulunmuşlardı. Ama sonra 30 küsur yıl bu salih amelin gölgesi altında korkunç ifsatlarda bulundular. Atatürk’ü koruma kanunu gibi TCK m. 163 ile binlerce ıslah edicimizi terörist olmakla itham edip cezalandırdıkları gibi. Risaleyi Nura karşı sürek avları yaptıkları gibi! Bizler her itiraz ettiğimizde bu “salih” amel önümüze çıkartıldı.
Mümin feraset sahibidir. Aynı delikten ikinci kez ısırılamaz. Başka bir ifade ile ferasetsizlik imanla bağdaşmaz. Başörtüsü zulmünün kaldırılması ve bir kısım okulun tabelalarının İmam Hatip olarak değiştirilmesi bize filmi yeniden izletmemelidir. 28 Şubatların daha koyu karanlık günlerine dönüşün ilk adımlarını müşahede ediyoruz. Çocukları camiye götüren müdürün görevden alınması, Atatürk’e tazim etmemenin “hakaret” muamelesi görmesi ve Ceza Muhakemeleri Kanunun tutuklamaya ilişkin hükümlerinin paspas gibi çiğnenerek tutuklamaya gidilmesi, bir müftünün Mustafa Kemal'i anma etkinliğine katılmadığı için bir imam hakkında işlem yapması, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ‘Andımız' kararına itiraz dilekçesini hazırlayan görevlileri görevden alması, Festivaller furyası ile beytülmalden ifsada milyarlarca liranın harcanması; karşı karşıya kaldığımız zulmetin ne kadar zifiri bir karanlık olduğuna işaret etmektedir.
Bunlar münferit olaylar değil nabız yoklaması niteliğindedir. Gelen tepkiler karşı cenah için çok olumlu zira EZİKLİK içeren açıklamalar had safhadadır.
Şimdi bunlardan teberri zamanıdır. Zalim sulta(n)lara karşı hakkı haykırma zamanıdır. Zalimlere karşı koymak zulmü haykırmak herkese duyurmak asli görevimizdir. İfsad ediciler bizim bu davranışımızı fitne olarak göstermek isteyebilirler. Hal bu ki, asıl fitne zulme sessiz kalmaktır. Vesselam. (Hacı Hisarlı - HÜRSEDA)