Ey Selahaddin bekleyenler! Açın gözünüzü zamanın Selahaddin’ini görün!
2 Ekim 1187 Kudüs’ün haçlılardan kurtarıldığı gündür. Ümmet arasında filizlenen ırkçılık (ulusçuluk) ve mezhepçilik fitnesi nedeniyle Kudüs 1917 yılında tekrar haçlı İngilizler tarafından işgal edilmiş ve 14 Mayıs 1948 de NEKBE günü Terör çetesinin tasallutuna girmiştir.
Her yıl 2 Ekim günü çeşitli etkinliklerle Kudüs’ün tekrar özgürlüğüne kavuşması için etkinlikler yapılır tarihi anlatılır, Hz. Ömer (ra)’in fethi, Haçlıların işgali Selahaddin’in yeniden haçlılardan kurtarması, Selahaddin’in kahramanlığı ve fedakarlıkları anlatılır.
Terör çetesinin bölgedeki katliamları, giderek işgal alanın genişletmesi mazlum Filistin halkını açık bir hapishanede yaşamaya mahkûm ettiği, Ümmetin sırtına saplanmış bir hançer gibi kan akıtmaya devam ettiği anlatılır. Bol bol Terör çetesini lanetleyen sloganlar atılır, âlimlerimiz bu çetenin hezimeti Müslümanların zaferi için dua eder ve bu anlatımların sonunda ümmetin yeniden bir Selahaddin beklediği dua ve temennileri ile programlar sonlandırılır.
Benim dikkat çekmek istediğim konu şudur; Gerçekten Selahaddin gelse bu etkinlik sahipleri nasıl bir tavır takınacaklardır. Lebbeyk ya Selahaddin! emret ey Selahaddin diyebilecekler mi? Yoksa Selahaddin’in Irkını, kavmini, mezhebini mi sorgulayacaklar?! Eminim içlerinden bazıları kendileri ile aynı ırktan mezhepten olmadığı için ona savaş dahi açacaklardır. Çünkü biz hala Kudüs’ü kaybetmemize neden olan hastalıklarımızı teşhis ve tedavi edebilmiş değiliz.
Gözünde ırkçılık ve mezhepçilik perdesi olmayan Müslümanlar Selahaddin’in geldiğini Melun terör çetesinin genişlemesini durdurduğunu, saldırıdan savunmaya geçmeye zorladığını net bir biçimde görüyorlar. Öyle ki bu işgalci çetenin Selahaddin korkusuyla uykularının kaçtığını izliyorlar. Tıpkı tarihte olduğu gibi kendi güvenlikleri için yüksek kale duvarları örmekle yetinmeyip yer altına da duvarlar ördüklerini görüyorlar.
Gözünü mezhepçilik bürüyenler Kudüs günü etkinliklerinde İlk intifadanın fitilini ateşleyen, Her Ramazan’ın son Cumasını Ümmet için dünya Kudüs günü olarak ilan eden merhum İmam Humeyni’nin adını anmaktan kaçındıkları gibi Selahaddin’i de tanımazdan geliyorlar.
Gören gözler Selahaddin’in her gün cephelerden gelen zaferlerini kutlarken diğerleri hala tarihte kalmış zaferlerle avunmaya devam ediyorlar. Zamanın Selahaddin’i Kudüs’ün özgürlüğü için ciğer paresini şehit vermiş, binlerce gencini bu iş için fedaya hazırlamış ancak maalesef mezhepçilik perdesi bunu görmeye engel oluşturuyor.
Kudüs’e turistik seyahatler düzenlemeyi işgal çetesine füze fırlatmaktan evla gören bir ferasetsizlik hâkim durumda. Kudüs yine fethedilecek ancak bu ferasetsizlik kırılmadıkça biraz daha gecikecektir.
Gerçekten Kudüs’ün yeniden fethinden nasiplenmek isteyenler Lebbeyk ya Seyyid Nasrallah demekten çekinmemelidir. Fethin yıldönümü etkinlikleri ciddiyet ister. Bunun için terör çetesi ile cephelerde savaşmış komutanlar davet edilmeli cephe deneyimlerinden istifade edilmeli ve cihad ruhu canlandırılmalıdır.
Esasen zamanın Selahaddin’i olmasaydı yeni Kudüslerin işgal edileceği unutulmamalıdır. Mübarek Bilad-ı Şam Terör çetesinin eline geçmek ve arzı mevud rüyası gerçekleşmek üzereyken binlerce şehidinin kanını ve milyarlarca dolar servetini mübarek beldelerin özgürleşmesi için feda edenlere selam olsun.
(Hacı Hisarlı - HÜRSEDA)