Bir Ramazan Klasiği; İsrail'in Gazze Saldırısı
Her Ramazan İsrail’in Gazze saldırısı rutin hale gelmiş durumda. Bu mübarek ayda Müslümanlar zekâtlarını sadakalarını fitrelerini yakın akrabalarına ümmetin fakirlerine dağıtacakları bir sırada saldırılar başlatılır ve ümmetin fakirleri ramazanın bereketinden adeta mahrum bırakılır. Zekât fitre sadaka ve daha fazlası Gazze’ye yardım olarak gönderilir.
Uzun zamandır hep bu işte bir hinlik olduğunu düşünürüm. Bildiğim kadarı ile bir ülkeyi işgal eden devlet, işgal topraklarında yaşayan insanların en temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Tarih boyunca da bu böyle olmuştur. Ama İsrail işin kolayını bulmuş altını üstünü sömürdüğü adeta kemirdiği Gazze halkının yiyecek içecekten sağlıktan eğitime kadar bütün ihtiyaçlarını bizler eliyle gidermektedir.
Sahillerinde balık avlamaya bile fırsat vermemek suretiyle adeta elinden lokmasını aldığı Gazze’linin karnını bizlerle doyurmaktadır. Öyle ki kendi karnını doyurmakta zorlananlarımız bile boğazından keserek işgal altındaki kardeşlerine bir şeyler göndermektedirler.
Hemen şöyle bir itirazda bulunulabilir, “Ne yapalım yani yardım etmeyelim de açlıktan mı ölsünler?” Kuşkusuz böyle bir düşüncem yok. Ama aklı başında âlimler siyasiler başlarını ellerinin arasına alıp bu konuyu düşünmeli buna kafa patlatmalıdırlar. Bunun yolu bu olamaz. Biz ümmetin açlarının ekmeğini dolaylı olarak İsrail’e yedirmemeliyiz. İsrail nasılsa mesela Türkiye gelip yapar diye hastaneleri, okulları vuramamalı. Gazze’lilerin en azından temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar ekonomik faaliyetlerine ortam hazırlamak zorunda kalmalıdır.
Benim bildiğim bir yerde cihad varsa müminlerin mücahidlere her türlü yardımı yapmaları farzdır. Bu yardımın başta geleni de silah ve mühimmattır. Özellikle mücahitlerin giyim kuşam ve techizatıdır. İran İslam Cumhuriyetinden başka bu sahih ameli yapan devlet bilmiyorum.
Gazze’nin önceliği işgalden kurtarılmaktır. İşgalden kurtuluşun yolu mukavemettir. “Bizler İran İslam Cumhuriyeti kadar, Hizbullah kadar özgür değiliz, onlar kadar gücümüz, yüreğimiz yok” diyebilirsiniz. Bari onlara düşmanlıktan vazgeçin!.
Birileri “biz Gazze’ye gıda gönderemiyoruz nasıl silah gönderelim” diyebilirler. Ama sizin gönderemediğiniz silahı hatta silah imalathanesini İran bir yolunu bulup Gazze’ye gönderebiliyor. Kaldı ki gaye İsrail ile savaşanlara yardım olduktan sonra Hamas’a yardımla Hizbullah’a yardım arasında ne fark var! Biz de deriz ki Hizbullah’a silah dâhil her türlü maddi yardımda bulunmaya mani bir durum yoktur. Hizbullah’ın boğazında kısarak edindiği silaha daha rahat kavuşması Gazze’nin özgürlüğü için en kestirme yol ve yöntemdir. Gazze bir an önce direnişin desteği ile özgürleştirilmedikçe bu fasit daire ilanihaye devam edecektir. İsrail saldıracak Müslümanlar da mübarek ayın verdiği manevi duygularla varını yoğunu dolaylı yoldan İsrail’e peşkeş çekecektir.
İsrail ambargosu şiddetlendikçe ve Gazze’ye yardım yetişmediği oranda kıyamın büyüdüğünü ve yeni kazanımlar elde edildiğini biliyoruz. Nitekim “büyük dönüş yürüyüşleri” İsrail’i ciddi manada tehdit etmeye başladığında Katar, üzerindeki körfez baskısını İsrail’in desteği ile hafifletmek karşılığında 18 milyon dolar (rüşvet) vererek bu yürüyüşleri durdurmayı Hamas’a teklif etmiş ancak çok şükür Hamas bu kez tuzağa düşmemiş bu alçak teklifi reddetmiştir.
Bu yazıyı okuyanların içinden birileri de şunu diyebilir. Müslüman halk İsrail’in korkusundan Hizbullah’a dua edemiyor, nasıl yardım yollasın.
Körfez petrodalarları ile yemlenen bu kadar sözde ulema ve müteşeyyihe rağmen hala aklını kullanabilenlere selam olsun!
(Hacı Hisarlı - HÜRSEDA)