Vahdet Bilinci Neyi Gerektirir...
Tevhid akidemizin bizden evleviyetle isteği, Vahdet bilinci ile hareket etmektir.
Irkçılık ve mezhepçiliğin giderek bu bilinci körelttiğinin ve dumura uğrattığının farkındayım. Ancak her türlü tezvirata fitne ve fesada ragmen hala vahdeti savunan hatırı sayılır bir kitle mevcuttur. Elamdülillah.
Irkçılık ve mezhepçilikten arınmış bu tertemiz yüreklerin gönül birliği yetmiyor artık! Allah’ın (cc) düşmanlarına karşı yüreklerdeki bu birlik gerekli; ancak yeterli değildir. Biz sahada da vahdet bilinciyle hareket edenlerin daha çok bir araya gelmelerini, manevi vahdetin maddi vahdetle taçlandırılmasını bekliyoruz. Tam da buna ihtiyacın zirve yaptığı bir dönemeden geçiyoruz. Farklı ırk ve mezheplere mensup VAHDET bilincine sahip kişilerin derneklerin vakıfların tefrikacılara mezhepçi ve ırkçılara inat daha çok aynı karelerde görünmeleri gerektiği bir süreçten geçiyoruz. Vahdet şuuru bunu gerektirir. Mücadele azmi böylece kamçılanır. “Önemli olan gönüllerin bir olması” deyimi yetersiz kalıyor.
Vahdet için “takrib” faaliyetlerinin önemine inanmış insanların basit gerekçelerle birlikte hareket etmekten kaçınması samimiyetlerine gölge düşürür.
Öylesine garip bir zamanda yaşıyoruz ki “fitne ile mücadele” edenler maalesef FİTNE çıkartmakla korkutuluyor. Yüreği küresel siyonizmle mücadele için çarpan insanlar, hala cephelerini birleştiremiyorlarsa düşman bunların dağınıklıklarını fırsata çevirmez mi? Böyle bir dağınıklık görüntüsü tek başına Fitne değil de nedir!
Sünni Müslümanların “sünnicilik” yapmadığını Şii müslümanların “şiicilik” yapmadıklarını mezheplerini icabında aziz İslam dinine kurban edebileceklerini özellikle küresel saldırlar karşısında sıklıkla göstemelidirler.
Son günlerde Ümmetin göğsünü kabartan yüreklerini ferahlatan ABD uçağının düşürülmesi ve İngiliz gemisine el konulması basit birer olay değildir. Böylesine gurur verici izzetli icraatlara muhtaç müslümanların layıkyla bir tepki göstermediği ortadadır. Biz bu galibiyetlerin zaferlerin ümmetin her parçasında her mezhep ve ırktan müslümanlar tarafından sevinç gösterileri ile kutlamalarla vahdet gösterilerine dönüşmesini bekliyorduk.
Düşman uçağımızı düşürecek, gemilerimizi vuracak, askerlerimizin başına çuval geçirecek, azizlerimizi zehirleyerek öldürecek biz adeta gelenekselleştirdiğimiz kınama gösterileri protestolarla bir araya geleceğiz, ancak kendi zaferlerimizi sevinç naraları ile kutlamayacağız! Garip değil mi?
Müslümanlar sanki sırf mağlubiyetlere alıştırılmış, zaferlere galibiyetlere olan inançlarını kaybettirilmiş bir kitleye dönüştürülmüştür. Kendi zaferine kendisi dahi inancını kaybetmiş Müslümanlar ne zaman silkineceklerdir.
Son haftalarda Hamas’ın sık sık İran ziyaretleri İran’a karşı geçmişten yaşananlardan duydukları mahcubiyet ifadeleri, umarım diğer camialara da sirayet eder.
Hasılı kelam şimdi Ümmetin medearı iftiharı ve umudu olan “direniş cephesinin” yanında durma zamanıdır. Şimdi onların cihad, cehd ve gayretlerine fiilen ortak olamasak dahi gösteri ve tezahüratlarla ortak olma zamanıdır. Böylece onların hayrından ecrinden payidar olmak zamanıdır. Bunu bile yapamayanların “VAHDET” yanlısı olduklarını söylemeleri maalesef inandırıcı olmuyor.
Kalbi ve fiili vahdetle yeni zaferlere İnşallah! Mescidi aksada direniş önderlerinin imametinde kıyamlarda rükularda ve secdelerde buluşmak dileklerimle Allah’a (cc) emanet olun. (Hacı Hisarlı - HÜRSEDA)