Suriye; Muhayyel Bir Zaferin Hazin Sonu
“Şam’da namaz kılacağız” hayaliyle girilen macera tam bir hezimete dönüşmüş durumda. Maddi ve manevi kayıpların haddi hesabı yok.
Bu savaşta tarafların maksadı aslında çok netti. Net olmayan İslami kesimin maksadı idi. Hala da Müslümanların böyle bir ateşe körükle gitme nedenini anlayabilmiş değilim.
ABD, İsrail’in güvenliği için Suriye’de yönetimi değiştirmek ya da hiç olmasa ülkeyi bölmek istiyordu. Değiştirmede muvaffak olsaydı körfezdeki kuklaları gibi Suriye’yi de “kılıç dansına” dâhil edecekti. Maksat Suriye’yi Yahudilerin sevk ve idaresindeki ABD’nin müstemlekelerinden birine dönüştürmekti.
Katar dâhil başını S. Arabistan’ın çektiği ABD müstemlekeleri efendilerine yeni bir köle, kendilerine bir suç ortağı kazanma çabasındaydılar.
Rusya Akdeniz’in ABD gölü olmasını ve bölgedeki sadık bir müttefikini kaybetmek istemiyordu.
İran direniş cephesinden bir parçanın koparılmasını istemiyordu.
Ülkemiz Müslümanlarının hedefi ne idi!?. Şam’da zaten namaz kılınmıyor muydu? Zaten iki ülkenin sınırlarının kaldırılması konuşulmuyor muydu? Neden böyle bir savaş adeta körüklendi?
Henüz savaş başlamadan mülteci kamplarının inşasına başlandı?
Türkiye kendi iradesi ile mi hareket ediyordu yoksa bilmediğimiz küresel bir gücün baskısı altında mı hareket ediyordu? Yine bir koyup üç/beş almakla mı kandırılmıştı, yoksa bir koymazsa beşinden olacağı ile mi tehdit edilmişti?! Bunu da anlayabilmiş değilim.
Bu kurtlar sofrasından kuzulara da pay düşeceğini hesaplayan fikir fukaraları da var mıydı? Bu kavgadan bir İslam devletinin doğacağını hayal etmek mümkün müydü? Sanmıyorum. Çünkü bu savaşın asıl nedeni var olan İslam devletini yıkmak ve oluşması muhtemel İslam devletlerinin önünü kesmek değil miydi?
ABD ve İsrail’in her şartta koruyup kolladıkları ve onların da varlıklarını İsrail ve AB’nin çıkarlarına feda ettikleri; Mısır, Suudi BAE ve diğer körfez ülkelerinin İhvan, Hamas ve Hizbullah düşmanlığı ortada iken Muvahhid Müslümanların bu cephe karşısında seslerini yükseltmeleri gerekmez miydi? Müslümanların bu zalimler cephesi karşısında durmaktan muaf tutacak ya da bu cepheye karşı direnenleri bunlarla aynı kefeye koyacak şer’i delilleri var mıydı? Varsa ulema neden bunu gizleme gereği duyar!
Bir İslam beldesinin kurtlar sofrasına düşmemesi için; İsrail için tehdit olan bir beldenin güvenlik duvarına çevrilmesine fırsat vermediği için İran suç mu işledi? İran’ın da suçu var diyorlar. Suçu nedir? Dediğimizde tatmin edici bir cevap alamıyoruz.
İran devleti çıkarlarını önceliyor, diyorlar. İran’ın Ümmetin menfaatiyle çatışan nasıl bir çıkarı vardır da ümmetin çıkarlarını kendi çıkarlarına feda etsin! “İslam devletinin” çıkarına olan aynı zamanda aziz İslam’ın da çıkarına değil midir?
Varsayalım ki İran’ın yanlışları var! İhanet düzeyinde ümmete zararı var! Bunu gizlemenin kime ne faydası var! Haksızlığa karşı Hakkı haykırmak görevimiz değil midir? İran’ın zulüm işleme ayrıcalığı mı var! Her şartta İran’ı kardeş kabul etsek bile varsa zulmüne göz mü yumacağız, yoksa mani mi olacağız! İran’ın yaptığı bir zulüm yoksa açıkça yok diyelim varsa da ilan edip gereğini yapalım.
Allah(cc) sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da bizi hesaba çekecektir.
Rabbim hesabımızı kolay eylesin. Amin!
Not: Merhum Mevdudi: “Tenkit kapılarını kapatmak, fitne kapılarını sonuna kadar açmaktır.” Diyor. Buyurun bu tenkitlerimize ya da istifhamlarımıza açıklayıcı cevap verin ki fitne kapıları kapansın. (Hacı Hisarlı – HÜRSEDA)