İnkılaptan Sonra
Zihni prangalarımız kırılmıştı Elhamdülillah. Zihnimizi işgalden kurtardıktan sonra bir de kontra işgale şahit olduk. Müslüman gençler ABD’nin Tahran'daki ajan yuvasını işgal etmişlerdi. Karizması çizilen ABD öfkeden kuduruyor üst perdeden tehditler savuruyor olmuyor! alttan alıyor ama hiçbir şey fayda vermiyordu.
“İşte şimdi İran’ın işi bitti ABD şimdi onları haritadan siler!” hayali görenler İmam Humeyni rahmetullahi aleyhin “ABD’nin kartondan bir kaplan olduğu” tespitine şahadet ediyorlardı.
1980 yılının yaz dönemiydi. İskender Paşa camiinde şadırvan başında abdest alırken yanımda abdest almaya gelen biriyle tanıştık. Gazeteci olduğunu ve yakın zamanda İran’dan döndüğünü söyleyince hemen “rehine krizini” sordum. Aylardır devam eden krizin nasıl sonuçlanacağını İran halkının olaya bakışını sordum. Bana yaşadığı bir olayı anlattı. Tahranda sıradan bir bakkalda alışveriş yaparken bakkala şöyle diyor: “İran nasıl ABD gibi her konuda bir dünya devine kafa tutar!. Bırakın ABD ile savaşı ABD buğdayınıza ambargo koysa açlıktan ölürsünüz. Öyle ki Şah sizi ABD’ye göbekten bağlamış buğdayınızı dahi oradan alıyorsunuz. Bakkalın cevabı müthiş: “Bizim buğdayın sahibine eyvallahımız yok! Bulutların sahibine eyvallahımız var! Eğer O (cc) bulutlara ambargo koysa ABD buğdayı nereden getirecek.”
İşte bu ve benzeri bilgiler İslam inkılabının zaferine olan inancımı güvenimi sarsılmaz bir biçimde perçinlemişti. Böyle bir imana sahip olan halk, kuşkusuz Allah (cc) tarafından desteklenecekti.
Sıra maddi varlıklarımızı, işgal altındaki topraklarımızı özgürleştirmeye gelmişti. Yangında ilk Kurtulacaklar gibi ümmetin yürek yangını Kudüs’ün kurtarılması en öncelikli hedef kabul edildi. Kudüs’ün işgalcisi rejim terör örgütü olarak tanımlandı.
Kudüs ilk defa adam akıllı bir devlet tarafından sahipleniliyordu. Hele imamın yol göstericiliğinde başlatılan intifada Filistinlilere “direnin ya kazanırsınız ya kazanırsınız çünkü kaybedecek bir şeyiniz kalmamıştır” demesi çok derin anlamlar taşıyordu. HAMAS her alanda özellikle de silah ve savaş teçhizatı ile çok ağır şartlara rağmen donatıldı.
Siyonist rejim Nekbe günüden beri sürekli olarak İşgal alanlarına yenilerini katıyordu. Uluslararası bütün hukuk metinlerini paspas gibi çiğneyen işgal rejimi alınan BM karalarını takmıyor arkasındaki emperyal güçlerin desteği ile bildiğini okumaktan geri durmuyordu. Amaçları doğrultusunda çalışmayan ya da hedeflerine zarar veren bölge devletlerinin iktidarlarını çeşitli entrikalarla alaşağı ediyordu. Mesela Merhum Erbakan hükümetinin devrilmesinde İşgal rejimi ve ABD’nin doğrudan müdahalesinin olduğu yazılı belgelerle sübut bulmuştur.
Öylesine azgın bir rejim ki dilediği ülkede dilediği suikastı pervasızca yapabiliyor, sadece kendisine muhalif olan şahsiyetleri değil ülkenin beyin gücüne bilim adamlarına da suikastler düzenliyordu. Özellikle ülkelerin kilit noktalarına gelecek bürokratların seçiminde belirleyici oluyor kendisine rağmen bir bürokratın işbaşına gelmesine hayasızca itiraz edebiliyordu. Hakan Fidan örneğinde olduğu gibi.
İşte işgal rejimi ilk kez İslam inkılabından sonra genişleme yerine daralma, geri çekilme saldırı yerine savunma pozisyonuna geçti. 2000 yılında işgal ettiği Lübnan topraklarından sökülüp atılan işgal rejimi öylesine panikledi ki 2006 da Lübnan sınırı boyunca bir koridor oluşturarak oraya BM barış gücünü yerleştirip kendini güvene almak istedi. Bu çabası tam bir fiyasko ile neticelendi.
2006 mağlubiyeti korku ve paniği birkaç misli daha büyüttü. Üçüncü yıkımı dillendirmeye başladılar. Sınırlarına yüksek güvenlikli beton duvarlar ördüler ancak duvarların altından gelebilecek tehlikeyi önce göremediler şimdi zeminin derinliklerine de duvar örüyorlar. Korkusuz, pervasız, şımarık Siyonistler öyle bir korku ve paniğe kapıldılar ki işgal rejimi’den kaçışlar başladı.
Sıra Lübnan’ın güneyinden İşgalciyi söküp attıkları gibi Golan’dan da atmaya gelmişti ki Suriye fitnesi başlatıldı. Buna rağmen adına “Suriye dostları” denilen Direniş düşmanları hiçbir amaçlarına ulaşamadılar ancak direnişin safları sıklaştı sahada eğitilmiş elemanları arttı belki bu sefer sadece Suriye toprakları değil Filistin de birlikte işgalden kurtarılacaktır. Allah’ın izni ile… (Hacı Hisarlı - HÜRSEDA)