Şehid Rehberi Yeterince Tanıyamadık…
Şehid Rehber, İslami mücadele zemininin büyük ölçüde yok edildiği, insanların Müslümanlıklarını uzun yıllar dillendiremediği, İslami bir kıpırdanma söz konusu olduğunda büyük bir şiddetle üzerine gidildiği bir ortamda mücadele hayatına başladı. Şeyh Said’in kıyamıyla birlikte Müslümanların üzerine şiddetle giden devlet İslami oluşumlara hiçbir şekilde müsaade etmedi.
Halkın Müslüman olduğu, ancak despot rejimin ardı arkası kesilmeyen zulmünden dolayı büyük sıkıntılar yaşadığı, rejim söz konusu olduğunda insanların korkulu gözlerle baktığı, bir köye giden iki jandarmanın bütün köy halkını dayaktan geçirip saatlerce süründürmeye muktedir olduğu bir coğrafyada varlığından eser kalmamış ve hiçbir geçmiş tecrübesi bulunmayan İslami bir hareketi temellendirip sürdürmek büyük zorluğu başarmaktı. Hizbullah Rehberi, böyle bir ortamda başlattı çalışmalarını. Hedefi; takvaya dayanan, temelleri Kur’an ve sünnet üzerine bina edilmiş bir hareket oluşturmaktı. Bu işi sıfırdan başlatmanın büyük zorluklarını bildiğinden, çalışmanın ilk çekirdeklerini oluşturacak sağlam bireyleri bir araya getirme üzerine yoğunlaştı. Bölgenin şehir, köy ve hatta mezralarında yaşayan, ferdi okumalardan dolayı İslam’dan bir şekilde haberdar olmuş insanlarla işe başlamaya karar verdi. Bunların çoğunluğu medreselerde okumuş mollalardan oluşuyordu. Az bir kısmı ise üniversitelere gitmiş, buralarda İslam’la tanışmış insanlardı.
Şehid Rehber, bir bir bu insanların ayağına gitti. Evlerinde ziyaret etti. Müslümanların yaşadığı zorluklar hakkında sohbetlerde bulundu. Rejimin baskı ve zulümlerini, Müslüman halka yaşattıkları büyük acıları dillendirdikten sonra birlikte İslami çalışmaya davet etti. Bölgenin alimi, şeyhi, hocası, medrese müderrisi, medresede okuyan fakası derken gitmedik yer, çalmadık kapı bırakmadı.
Devletin zulmünü ve Müslümanlara vurduğu darbeleri gören insanların birden bire “evet” deyip çalışmalara katılmaları beklenemezdi. Kimisi böyle bir çalışmanın gereksiz olduğunu, camilerin kapılarının ardına kadar açık olduğunu, Müslümanların hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadan ibadetlerini yerine getirdiklerini söyleyerek karşı çıkıyordu. Kimisi bunun gerekli olduğunu, ancak acımasız ve despot rejimin haberdar olması durumunda imha ve katliamlarla karşılık vereceğini söyleyip korkusunu beyan ederek geri duruyordu. Bir kısmı ise böyle bir yapılanmada kendilerine ne tür bir konum verileceğini söyleyip işin başında makam pazarlığına girişiyordu. Ancak çok azı, böyle bir çalışmanın gerekli olduğunu, Allah Teala’nın dini için verilecek her türlü görevi yerine getirmeye hazır olduğunu söyleyip desteğini bildiriyordu.
Diyarbakır’ı merkez edinen Hizbullah rehberi, mesaisini bütünüyle İslami davaya adayarak gece gündüz çalışıp İslami bir yapının dayanaklarını oluşturmak için çabaladı. Bölgenin farklı yerlerinde ziyaret edilip İslami çalışmaya davet edilen insanların uğrayacağı adreslerinin olması ve İslami bir birikim elde etmeleri amacıyla çalışmalara katılan gençlerin yoğun şekilde okuyacakları kitap ihtiyaçlarını karşılaması için Diyarbakır’da kitapevi açılmasına karar verildi. İlim Kitapevi böyle bir fonksiyonun ürünüydü.
Yoğun ve yorulma bilmez azmi ve fırtına gibi koşuşturmasıyla hedeflediği İslami çalışmanın ilk temellerini attı. Gençlerden ders halkaları oluşturuldu. Söz konusu gençleri bir yandan İslami mücadeleye hazırlarken diğer yandan yoğun bir şekilde kitaba yönlendiriyordu. Çalışma Diyarbakır’dan sonra Batman, Bingöl, çevre il ve ilçelerde ve hatta köylere yayılarak devam etti. Bununla birlikte yoğun bir tebliğ dönemi başladı. Herkes kabiliyeti nispetinde tebliğe iştirak ediyordu. Bu İslami çalışma kısa sürede halkı cezp etmeye başlamıştı. Derslere her gün yeni halkalar ekleniyordu. Çalışma evlerden camilere kaydırıldı. Mahalle çocuklarına ve gençlerine başta Kur’an–ı Kerim olmak üzere İslami dersler verildi. Bu da mayasını tutmuş ve büyük bir gelişme göstermeye başlamıştı. Bu gelişmelerden hem devlet hem de PKK ciddi şekilde rahatsız olmuştu.
Bunu basit bir çaba olarak nitelendiren PKK’nin ilk başta İslami çalışmalara çok fazla aldırdığı yoktu. Ancak gittikçe geliştiğini ve Müslüman Kürd halkının çocuklarının yoğun şekilde İslami çalışmalara katıldığını görünce engellemeye karar verdi. Müslüman şahsiyetlere saldırılmaya başlandı. Bu örgütün imha çabalarına Müslümanların karşılık vermesi neticesinde birkaç yıl devam eden çatışmalar başladı. Neticesinde çok sayıda Müslüman’ı şehid eden PKK, çok büyük darbeler yedi.
PKK’nin haince saldırıları neticesinde yaşanan engellemeler olmasaydı Şehid Rehber İslami hareketi dalga dalga güçlendirmeyi ve bütün ülke sathına yaymayı hedefliyordu. Çalışmaları bu hedefe yönelikti. Ancak sahada İslami faaliyet yürüten Müslüman gençlerin her gün yeni saldırılara maruz kalmaları ve kayıp vermeleri neticesinde başlayan çatışmalar bu hedefin gerçekleşmesini engelledi.
Bir yönden PKK’ye karşı varlık mücadelesi verilirken diğer yönden İslami yapılanmayı tehlikeli gören devlet yok etmek için yoğun çalışma başlattı. Gözaltılar, kaçırmalar ve sorgular derken İslami faaliyetlerin zemini büyük darbeler aldı.
Hayatını İslami çalışmaların hizmetine veren ve dünyalık hiçbir hesabı bulunmayan Şehid Rehber’in PKK ve devlet saldırılarına karşı İslam Cemaatini korumaya yönelik çabaları on yıl devam etti. Nihayetinde 17 Ocak 2000’de devletin operasyonu neticesinde teslim olmayı reddederek direnen Şehid Rehber, bedenine isabet eden kurşunlar neticesinde şehid düştü.
Şehid Rehberin azmi, iradesi, yorulma bilmez çalışmaları ve coğrafyamızda İslami hareketi temellendirme ile ilgili çabaları her zaman devam etti. Ancak Allah Teala ona bu kadar ömür vermişti. Bu zaman zarfında çok büyük işlere imza attı. Sıfırdan başlayarak bina ettiği İslami hareketi bir fidan gibi geliştirip büyüttü. Bundan sonrası, onun rahlesinde eğitim görmüş, onun yetiştirdiği talebelerinin işidir. İnşallah bu güzel hareketi daha da ilerilere taşıyacak ve her şeyin İslam’ın rengine büründüğü büyük hedefe ulaştıracaklar.(Hürseda Haber)