Fethullahçı Çeteler Kardeşlerimizin Naaşlarını Verin
Paralel çetenin sahtekârlığını, hilekârlığını, hayâsızlığının, onursuzluğunu ve ardından vahşi cinayetlerini görünce büyük bir şaşkınlığa uğradım. İnsanların bu kadar ikiyüzlü ve adi olduklarını anlamakta güçlük çektim. Kuzu postuna bürünüp bu kadar alçaklığa nasıl imza atabilirler anlamak zor doğrusu?
Kürd bölgesinde yaşayan Müslümanlar, yıllarca PKK ve devletin zulmüne maruz kaldılar. Müslümanları hedefine alan PKK ve derin devlet, akla hayale gelmeyecek zulümler yaptı. Varlıklarını sürdürmek için çabalayan Müslümanlar, imhadan kurtulmak için savunmaya geçtiler. Bu düzlemde birçok olay yaşandı.
2000 yılında devletin Hizbullah’a yönelik operasyonlarıyla birlikte harekete geçen Paralel çeteler, operasyon üstüne operasyon yiyen ve işkencelerden geçirilen Müslümanlara karşı kin, nefret ve düşmanlıkla hareket edip hiçbir ahlaki değer tanımadan en büyük iftiraları ve en aşağılık töhmetleri sıraladılar. Hizbullah’ı Hizbulvahşet olarak nitelendirip başta Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu olmak üzere bütün basın organlarında yıllarca küfürler savurdular. Aşağılık hakaretlerde bulundular. Camide çocuklara Kur’an öğrettiği için tutuklanan birçok Müslümanı vahşetle nitelendirerek “elleri kanlı teröristler” şeklinde lanse ettiler. Davulu abiler çaldı. Paralel çetenin polisleri Müslüman olmaktan başka suçu olmayan binlerce insanı işkencelerden geçirdiler. Paralel çetesinin yargıçları ise yine Müslüman olmaktan başka hiçbir suçu olmayan yüzlerce Müslüman’ı müebbet hapis cezasına çarptırdılar.
Şimdiye kadar bunları biliyor ve yaşıyorduk. Paralel çetenin çirkinliklerine bir bir tanık oluyorduk. Ancak son günlerde Paralel çetenin Müslümanları kaçırdığı, günlerce işkence ettiği ve ardından infaz ederek çukurlara attığını öğrenmiş olduk. Eski istihbaratçı Sabri Uzun, bunları anlatırken Paralel çetenin cinayetlerinin sadece ipucunu vermekle yetinmektedir. Bu bile Paralel çetenin barbarlıklarını ve vahşiliklerini çarpıcı şekilde ortaya koymaktadır.
Cevdet Soysal’ı anlatıyor Sabri Uzun. 1998 yılından beri kayıp olan ve bugüne kadar devletin derin kolu JİTEM tarafından kaçırıldığı biliniyordu. Meğer JİTEM görevini üstlenen Fethullahçı Çeteler tarafından kaçırılmış. Kitabında konuya değinen Sabri Uzun şunları dile getiriyor:
“Cevdet Soysal’ı 1999 yılında Pınarbaşı Mahallesi’ndeki evinin önünden çalıştığı TPOA’ya gitmek üzere servis beklerken ben, Ömer ve Aydın kendimizi JİTEM görevlisi olarak tanıtarak (Böyle söylememizi C. müdür istiyordu, yasadışı işlerde hep kendimizi JİTEM’ci olarak tanıtmamızı söylüyordu) arabaya bindirip kaçırdık. Kırsal alanda Muammer Komiser’in ekibine teslim ettik. Bahçelievler Mahallesi’nde Polis Cem’in evine götürdüler. Geceleri kırsala götürüp işkenceyle sorguluyorlardı. En son C ve A isimli müdürlerin talimatıyla B. , tarafından boynu kırılmak suretiyle infaz edildi ve Beşiri kırsalına gömüldü. “
Cevdet Soysal’ın kaçırılması, günlerce işkenceye maruz bırakılması ve infazını olayın tanıklarından olan eski bir polis memuru Yeni Şafak Gazetesine verdiği röportajla doğruluyordu. Söz konusu polis, kendisine güvence verilmesi durumunda olayı detaylı şekilde anlatacağını sözlerine ekliyordu.
Paralel Çetenin karanlık ve vahşi cinayetinin medyayı ayağa kaldırması gerekirken, kurban Müslüman olunca her zaman olduğu gibi beklenen tepki gösterilmedi. Bu çarpıcı tablo, Müslüman Kürdlere karşı aynı şartlanmışlığın devam ettiğini, onların yaşadıkları mağduriyetlerin başta hükümet olmak üzere birçok çevre tarafından görülmek istenmediğini ortaya koymaktadır. Oysa Cevdet Soysal, Batı illerinden olsaydı ya da İslami kimliği olmasaydı bu olaydan dolayı kıyametler koparılacaktı.
Sadece Cevdet Soysal değil, onun gibi birçok Müslüman’dan yıllardır haber alınamıyor. Bir kısmı işyerine giderken, bir kısmı alışveriş için pazara çıkarken, bir kısmı parkta otururken, bir kısmı sokakta yürürken, bir kısmının silah zoruyla evi basılırken kaçırılan Müslümanların akıbetini öğrenmek istiyoruz. Cevdet Soysal’ı kaçıran Paralel çetecilerin onunla yetinmediği, kin besledikleri için halen kayıp olan diğer Müslümanları kaçırdıklarına inanıyoruz.
Yaptığınız alçaklıklara, işlediğiniz cürümlere ve cinayetlere, bulaştığınız vahşilik ve barbarlıklara rağmen size Paralelvahşet ya da Fethulvahşet demeyeceğim. Sizin gibi iftiracıların ve yalancıların seviyesine inmeyeceğim.
Sahi İslam ve Müslümanlara karşı bu kininiz nereden kaynaklanıyor? Müslümanların size ne zararları oldu? Neden barbarca işkenceler edip Müslümanları katlettiniz?
Bunun nedenini biliyorum. Zira Müslümanlar, patronlarınız ABD ve İsrail’den nefret ettikleri için, emperyalizme ve siyonizme karşı durdukları için bütün bu cinayetleri işlediniz. Bu alçaklığınızla patronlarınızı sevindirmeye çalıştınız. Bütün bunları yaparken Allah’ın hesabını yapmadınız. Zira öyle bir sorununuz yok ki yapasınız.
Müslümanları kaçırdınız, günlerce ağır işkencelerden geçirdiniz, bedenlerini parçaladınız, boyunlarını kırdınız, ardından infaz edip çukurlara gömdünüz. Bu barbarlığı yapan Paralel Çeteler, Fethullahçı Çeteler! … Bari işkenceyle katlettiğiniz kardeşlerimizin cesetlerini verin. Böylece yıllardır büyük bir ümitle bekleyen ailelerinin Fatiha okuyacakları bir mezarları olsun.
Fetullahçı Çeteler… Kardeşlerimizin cesetlerini verin…
(Hürseda Haber)