Kürt meselesinde İslami çözüm
Kürdlerle ilgili bütün sorun ve sıkıntılar, Müslümanların temel meselelerini oluşturur. Üzerinde yoğunlaşmaları ve İslami çözümü alternatif olarak ortaya koymaları ve söyleyecek sözlerinin olduğunu beyan etmeleri sorumluluklarının gereğidir. Kürd halkının din ve inancına muhalif oldukları halde öne çıkıp söz söylemeye ve irade beyan etmeye çalışan ve kendilerini Kürdlerin sahibi gibi gösterip kendi dışındakilere söz hakkı tanımayan ve göz açtırmayanlara rağmen varlıklarını ortaya koyup tarihi vazifelerini icra etmeleri zaruridir.
Bu ülkede Kürd sorununa Müslümanların eğilmeleri önceden yapılmış bir kısım programlara aykırılık teşkil ettiğinden büyük tepkiyle karşılanır. Zira başından beri programlı şekilde Kürdlerin hakları gasp edilmiş ve ağır zulümlere uğratılmışken, sorun haline getirdikleri Kürdlerin gasp edilen hak ve hukukuyla ilgili çabaların kontrollerinin dışına çıkmasına sıcak bakmazlar. Hele İslami kimlikli birilerinin çıkıp İslami çözümler sunma çabalarına asla pirim vermezler. Sürekli bir algı yönetimiyle Müslümanların Kürdlerin hak ve hukukuyla ilgilenmelerini bir arada bulunmasını mümkün olmayan zıtlar kabilinden gösterip, bu yalanı işleye işleye zihinlerde ciddi bir algı oluşturmayı başarmışlar. Dolayısıyla Müslümanların Kürd sorununu çözme ile ilgili çıkışları kamuoyunda etkiye sebep olacaksa algı operasyonlarıyla etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Herhangi bir etki söz konusu değilse kör, sağır ve dilsizleri oynayıp yokmuş gibi davranırlar.
Kürdlere yapılan zulmün müsebbibi Kürd halkını dört ayrı ülkeye peşkeş çeken emperyalistlerdir. Kürd coğrafyası dörde bölünürken ve Kürdler büyük zulümlere tabi tutulurken her dört ülkenin başında emperyalist güçlerin uzantıları bulunuyordu. Bir asra yakındır devam eden zulümlere rağmen Kürdlerin hamileri olarak varlık göstermeye devam eden emperyalist güçler, Kürd sorununun çözümüyle ilgili kilidin kendilerinde olduğunu farklı şekillerde dillendirmektedirler. Kürdlerin hak ve hukukunun arayıcısı olarak öne çıkardıkları PKK, emperyalist güçlerin Kürdlerle ilgili planlarının bir parçasıdır. Onların kurallarına uygun hareket ettikçe desteklerini almakta ve varlığını sürdürmektedir. Hesaplarına gelmediği zaman boğazına yapışıp sahneden uzaklaştırmaya çalışacaklar. Örneğin Abdullah Öcalan’ın ABD tarafından Türkiye’ye teslim edilmesi, zamanın başbakanının bunun sebebini bir türlü bilmediğini söyleyip her fırsatta şaşkınlığını dile getirmesi emperyalist güçlerin Kürdlerle ilgili öteden beri süregelen programları çerçevesinde çıkarlarına uymayan unsurların sahneden uzaklaştırılması operasyonu olarak kabul edilmelidir.
ABD’nin Türkiye’deki konsolosluk görevlilerinin sık sık Kürdistan’a geziler düzenleyip PKK’nin siyasi kollarıyla görüşmelerde bulunması, en son Şubat başında Diyarbakır’da HDP yetkilileriyle görüşen ABD’nin Adana Konsolosu John L. Espinoza’nın, Kobani’deki yardımlarından dolayı Kürdlerin “Bıji Obama” şeklindeki desteğini önemsediklerini söylemesi emperyalist güçlerin Kürdlerle ilgili programlarının ipuçlarını vermektedir.
Bir süre önce Beyaz Saray Sözcüsünün ABD’nin PYD ile iki yıldır görüşmelerde bulunduğunu söylemesi, hükümetle Çözüm Süreci görüşmelerinde bulunan Kandil’den Murat Karayılan’ın görüşme masasında üçüncü tarafın gözlemci sıfatıyla bulunmasını istemesi, gözlemci olarak ABD’yi görmek istediklerini bildirmesi emperyalist güçlerin programlarından ayrı olarak değerlendirilemez.
Emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet etmedikçe Kürd sorununun çözümüne izin vermeyecekler. Hükümet zindanda Apo’yu ikna etse de Batılı güçlerle ilişkileri olan Kandil’in Amerika’ya rağmen böylesi bir adımı atması zordur. Kandil’in bahanelerde bulunarak Çözüm Sürecini ıskalama çabaları Emperyalist güçlerin programlarının gereğidir.
Kürdistan’daki gelişmeleri yakından izleyen ve Kürdlerin geleceğiyle ilgili hesapları olan ABD, Çözüm Sürecini bir şekilde sabote edip bozmaya çalışacaktır. Zira Batılı güçler, Ortadoğu’da Müslüman halklar arasında barışa yol açacak yaklaşımları engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Kürd halkı Müslüman olduğundan Kürd meselesi emperyalist güçlerin ve onların uzantılarının inisiyatifine terk edilmemelidir. Algı operasyonlarıyla, yalan ve iftiralarla engellemeye çalışsalar da Müslümanların ellerini taşın altına koymaları, mazlum Kürd halkının hak ve hukukuna kavuşması için yoğun çaba harcamaları gerekir.
Kürd meselesinde Müslümanların sözünün ve programının olması tabii, biraz da zorunludur. Zira kendileri büyük bedeller ödedikleri gibi zalimlere karşı durma ve mazlumların haklarına sahip çıkma inançları gereğidir.
Kürd meselesinde Müslümanların çözümü Kur’an temellidir. Adalet esasına dayanır. Zulüm, baskı ve dayatmayı kabul etmez. Beyazla kara derili, Kürdle Türk ve Arapla Acem arasında ayırım yapmaz. Hiç birini birine üstün görmez. Allah Teala’nın doğuştan özgür yarattığı kulları kimsenin köleleştirmesine, baskı altına almasına ve haklarını gasp etmesine müsaade etmez. İnsanların dinlerinde ve dillerinde kendilerini özgürce ifade etmelerini sağlar. Hiçbir kavmi diğerlerinden üstün görmez.
Bütün bunlar çerçevesinde değerlendirildiğinde 7–8 Mart 2015’te Diyarbakır’da Kürd Meselesinde İslami çözüm çalıştayı güzel bir girişimdir. Müslümanların emperyalist güçlere ve onların uzantılarına rağmen bu alanda inisiyatif almaları zamanıdır. Zira ağır zulümlere uğramış Müslüman Kürd halkını, inancına düşman olan güçlerin eline terk etmek haksızlıktır.
Mazlumlarının sorunlarıyla uğraşmaları ve ortadan kaldırmak için çabalamaları Müslümanların öncelikli görevidir. Zira Kur’an temelli çözüm Müslüman Kürdlerin sıkıntılarını gidermede ve sorunlarını çözmede alternatif olup önemli boşlukları dolduracaktır.
(Hürseda Haber)