Balyoz, adalet ve devletin vicdanı
Adalet sistemi baş döndürüyor Türkiye’de. Farklı mevsimlerde farklı gruplara baskınlar yapılıyor, yüzlerce, hatta binlerce insan tutuklanıp sorgulanıyor, zindanlara dolduruluyor, uzun süre yargılanmalar yapılıyor, suçluların çoğu uzun yıllara varan hapisle cezalandırılıyor. Bir müddet sonra konjonktür değişince, hiçbir şey yokmuş gibi müebbetle cezalandırılan insanlar beraat ettirilip hiçbir şey olmamış gibi evlerine gönderiliyor. KCK, Ergenekon ve Balyoz davalarında bütün bunlara tanık olduk.
Birkaç gün önce İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz darbe planıyla ilgili yeniden yargılanan 236 sanığın ‘suçlarının sabit olmadığı’ iddiasıyla beraatına karar verdi. Savcı mütalaasında, “Dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığı anlaşılmıştır. Sanıklarla, suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. “açıklamasına yer veriyordu. Mahkemenin kararına göre Balyoz diye bir darbe girişimi olmamış, bütün o insanlar yıllarca boşu boşuna mağdur edilmişler.
Oysa mahkemenin elindeki yüzlerce belgeyi doğrulayacak şekilde aynı özelliklere sahip belgelerin 2010’un Aralık ayında Gölcük Donanma Komutanlığı’nın istihbarat biriminde döşemenin altına gizlenmiş olarak bulunmasıyla darbe teşebbüsünün üzerindeki şüpheler büyük ölçüde izale edilmişti. Zamanın Taraf gazetesinin yayın yönetmeni Ahmet Altan 12. 03. 2015 tarihinde Hürriyet Pazar’a verdiği mülakatta, internet ortamında bulunan darbe ses kayıtlarının bile darbe teşebbüsünü açıkça ortaya koyduğunu söyleyerek, bununla ilgili şüphesi bulunanların bir buçuk–iki saatlerini ayırıp ses kayıtlarını dinlemelerini, böylece darbe teşebbüsünün gerçekliğini öğreneceklerini ileri sürüyordu.
Darbe teşebbüsü olsun ya da olmasın, son yıllarda yaşadığımız vahim gelişmeler Türkiye’de adalet kurumunun can çekiştiğini ve güvenirliğini önemli ölçüde yitirdiğiniortaya koymaktadır. Siyasi konjonktüre göre birileri idamlıksa, bir dönem sonra konjonktürün değişmesiyle beraat kararı alabiliyorlar. Bu kırılgan iklimin, bu değişken siyasi atmosferin Müslümanların dışındaki herkese yaradığını, Müslümanlar söz konusu olduğunda İslamcı olduğu söylenen iktidar partisinin körleri ve sağırları oynadığını, Müslümanların mağduriyetini görmezden geldiğini hepimiz müşahede ediyoruz.
Hükümet askeri vesayetten hesap sormaya çalışırken Balyoz ve Ergenekon sopasıyla büyük bir hareket başlattı. Birkaç yıl devam eden mahkeme neticesinde sanıkların çoğunu cezalandırdı. Aynı şeyi KCK için de yaptı. Paralel Yapının dostluktan düşmanlık kategorisine kaydırılmasıyla yeni bir düzenlemeye girişen hükümet eski düşmanlarıyla barışarak daha önce suçlu görüp zindana doldurduklarının büyük çoğunluğunu serbest bıraktı. Balyoz davasıyla ilgili beraatdüşmanlıkların dostluğa dönüşümünün ürünüdür. Birileri daha önce dijital belgelerin delil olarak kabul edilmesinin yanlış olduğunu, bunların delil olmaktan çıkarılmasıyla bir yanlıştan dönüldüğünü söyleyebilir. Öyleyse beş yıldır bu yanlışlıklarda neden diretildi? Bu yanlıştan dolayı bu kadar insan neden mağdur edildi?
Dijital belgeler delil teşkil etmiyorsa ve yapılanlar Paralel Yapının zulmüyse, yıllardır Müslümanların aynı zulme tabi tutulduğunu herkes biliyor. Hizbullah’tan yargılanan binlerce insan Paralel yapılın polisleri tarafından evlerinden ya da camilerden alınarak zindanlara dolduruldu. Yakalananların çoğu paralel yapılın yargıçları tarafından uzun yıllara varan zindanla cezalandırıldılar. Dosyalardaki tek delil dijital belgelerdi. Dijital belgeler delil teşkil etmiyorsa bunun mağduru olan Müslümanların zindanda tutulmasının anlamı nedir?Bu gelişme, adaletin güçlülere uygulandığısonucunu çıkarmıyor mu?
Yıllardır zindanlardaçürütülen Müslümanların yüzde doksanı dijital belgelerden dolayı işlemedikleri suçların cezasını çekiyor. Üstelik bunların çoğu Paralel polisler tarafından evlerine ya da işyerlerine bırakılmış CD’lerin delil kabul edilmesi neticesinde cezalandırıldılar.
Bir de Elazığ İhya Der, Adana ve Adıyaman dernek faaliyetleriyle ilgili dosyalar var ki, bunlarla ilgili tek delil Paralel polislerin dernek binalarına bıraktığı CD’lerden oluşuyor. Bu derneklerin üyeleri hayır faaliyetlerinden başka bir iş yapmadıkları halde yıllardır zindanda tutuluyorlar. Bütün bunları hükümet yetkilileri ve yargı bildiği halde kimseden çıt çıkmıyor. Belki de Müslümanlara yönelik oluşturulan algı operasyonlarından korktukları için sessizliği tercih ediyorlar.
Yetkililer!Adaleti icra etmek istiyorsanız, zulme uğramışları zulümden kurtarmayı tasarlıyorsanız mağdur edilen Müslümanlara karşı duyarsızlık zırhından sıyrılın. Sivas davasından yargılanan Müslümanlara açıkça zulmedildi. Kürdistan’daki Müslümanların kahir ekseriyeti işlemedikleri suçların cezasını çekiyor. Hem 28 Şubatçıların hem de Paralel yapının polis ve yargıçlarının zulmüyle mağdur edildiler. Kimseden lütuf istemiyoruz. Herkese yapıldığı gibi zulme maruz kalmış Müslümanların mağduriyetinin giderilmesini, yeniden yargılanma yolunun açılmasını istiyoruz. Başkaları için kullanılan kriterlerin Müslümanlar için de kullanılmasını, yalancı tanıkların vesahte dijital belgelerin delil olmaktan çıkarılmasını ve adilce yargılanmanın yapılmasını istiyoruz. PKK’lilere ve laiklere uyguladığınızkriterleri Müslümanlara da uygulamanızı istiyoruz. Adalet istiyorsanız, adil şahitler olmak istiyorsanız bunları yapmak zorundasınız. Yıllardır boşu boşuna zindanlarda yatan Müslümanların mağdur edildiğini bile bile sessiz kalmayı tercih edip onları zindanda tutmaya devam ederseniz zulmedenlerden olursunuz.
(Hürseda Haber)