Deprem ve Mimar Sinan Örnekliği
Merhum Mehmet Akif Ersoy diyor ki, "İbret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?" Ne yazık ki, ne ibret aldık, ne de örnek aldık. Oysa geçmiş tarihlerden hem ibret, hem örnek alabileceğimiz o kadar çok hadise ve o kadar çok şahsiyet var ki, bunlardan ne ibret ne örnek almışız. Bunları es geçmişiz, görmezden gelmişiz. Kûr'ân-ı Kerim'de de bahsedildiği üzere kadim tarihlerden bu yana deprem olgusuna karşı tanıklığımız var. Ayrıca 99 depreminden bu yana, bizzat defaatle acılara gark olarak depremler yaşadık. Fakat ibret almadık. Yaralar belki sarılmaya çalışıldı ama gereği gibi ihtiyad-i tedbirde bulunmadık. Kısacası tedbirlere ve tedbir için örnek alınacak şahsiyetlere gelince sınıfta kalmışız.
Depremin bizzat kendisini tecrübe ettiğimizden dolayı sağlam, depreme dayanıklı binalar inşa etmemiz gerekmez miydi? Bu işte büyük bir başarı elde etmiş bir şahsiyet olarak Mimar Sinan'ı neden kendimize "rol-model" almamışız? Onun yapmış olduğu eserlere bakıyoruz, aradan 450 yıl geçmiş olmasına rağmen hepsi bütün ihtişamıyla ayakta duruyor.
Bakınız bugün Hatay ilimizde bulunan ve an itibariyle depremzedelere sığınak olan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi 1574 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilmişti. Bu muhteşem eser 449 yıl önce ticaret kervanlarının konaklaması için yapılmıştı. Bu sadece bir örnek, oysa Mimar Sinan'ın yapmış olduğu, camiler, hanlar, külliyeler, köprüler ve nice kervansaraylar hepsi ayakta ve hizmet veriyor.
Peki bizim çağdaşımız olan mimarlar bu eserlerin yapı şeklini ne kadar tetkik ettiler acaba. O günkü ilkel koşullarda nasıl bir yapı tekniği kullanılmış ki, o günden bu güne kadar nice depremlere maruz kalmalarına rağmen bu eserler hâlâ ayakta duruyor. Günümüz mimar ve mühendisleri Mimar Sinan'ın yapmış olduğu bu eserleri tetkik etmesi ve örnek olması gerekmiyor mu?
Japonlar gökdelen inşa ederken Mimar Sinan'ın minare temelinde kullandığı tekniği taklit ediyor. Bugün Japonya'da kullanılan "elastik eklem" teknolojisi 450 yıl önce Mimar Sinan tarafından icat edilmişti. Süleymaniye'nin minareleri hiçbir yapıda görülmeyecek bir esnekliğe sahip. Günümüz mühendislerinin ifadesiyle, "sarsıntı şokunu emen hareketli eklemleri sayesinde Süleymaniye camii ve minareleri 9 şiddetinde depreme bile dayanabilir." Bugün Japonlar, Mimar Sinan'ın tekniğini daha da geliştirerek uyguluyor.
Adamlar yaptıkları binaların kolonlarını amortisör vazifesi gören çelik ve kauçuk katmanlarla, sismik izolatör sistemiyle yapıyorlar. Bu konuda farklı alternatifler de kullanıyorlar. Bazı binalara deprem esnadına dengeli git-gel oluşturmak için raylı sistem yapmışlar. Ayrıca yüksek binaların en üstüne çelik küre asıyorlar. Deprem olduğunda bina ne tarafa eğilim gösteriyorsa küre aksi istikamete yönelerek binayı bu şekilde dengede tutmuş oluyor. Adamlar yapacakları binanın enlemine, boylamına ve özellikle yüksekliğine göre farklı teknikler kullanarak inşa işini gerçekleştiriyorlar. Ayrıca her binaya erken uyarı sistemi yerleştiriyorlar. Kısacası adamlar olması gerekeni yapıyor. Bu hayret edilecek bir durum da değil.
Biz yine de sormuş olalım, peki bugün neden bir Mimar Sinan yetişitiremiyoruz? Ne 99 depreminden, ne sonrasında olan depremlerden ibret almamışız. İbret almış ve gereğini yapmış olsaydık hiç kuşkusuz 6 Şubat depreminde bu kadar büyük zayiat olmazdı. En çok yeni yapılan binaların yıkılmış olması bu acı gerçeği ibraz ediyor. Ne garip bir durum? Bir de utanmadan, sıkılmadan bu yeni binaların önüne, "depreme dayanıklı" diye tabelalar asılmış. Madem böyle bir tabela asmışlar şu hâlde o tabelanın olduğu yere, yani enkaz yığını önüne binaları yapan müteahhiti ve "yapı-denetim" sorumlularını asmak lazım değil mi? Olasıdır ki, o zaman ibret alınır.
Bu ifadelerimiz belki ağır oldu ama depremden sağ kurtulup yakınlarını kaybeden, yani yüreklerine ateş düşen insanlara sormak lazım, bu hainlere, bu bir koyup beş almaya kalkışan muhteris kalpazanlara ne yapmak lazım? Bunca ölen insana yazık değil mi? Bu insanlara daire değil "beton tabut" satmışlar. Bunlar yaptıkları eksik işle "taammüden insan öldürmek" cürmünü işlemiş olmuyorlar mı? (İslâm hukukunda "kısas" diye bir madde var değil mi?Aynı şekilde Hammurabi Kanunları'nda geçtiği üzere, "Çürük yapılan ev yıkılırsa ve sahibi ölürse evi yapan usta öldürülsün."
Şu anda yakınlarını kaybeden insanların yürekleri ateşler içerisinde. Elbette ateş sadece depremde yakınlarını kaybedenlerin yüreklerine düşmedi, bu ateş bütün insanlarımızın kalbini dağladı...
Bildiğiniz ve tanık olduğunuz üzere 6 Şubat'tan bu yana konunun uzmanı olanlar da olamayanlar da TV kanallarında hararetli bir şekilde tartışıyorlar. Yol gösteriyorlar, teoriler üretiyorlar. Elbette bir çoğu olması gerekeni söylüyor; tamam da uygulamaya gelince ne yazık ki istenen olmuyor. 1939 Erzincan depreminden bu yana nice depremler oldu, peki ibret alındı mı? Gereken yapıldı mı? Maatteessüf ki hayır. Konu konuşuluyor, tartışılıyor fakat icraata gelince bir şekilde sözler havada kalıyor. "Ağzı olan konuşsun, her konuşan kaale alınsın" demiyoruz. "Uzmanların ortaya koyduğu çözüm önerileri dikkate alınsın" diyoruz.
Eğer gereken yapılsa tarih de tekerrür etmiş olmaz ve tekrar böylesi acılar yaşanmaz. Yakın tarihimizde bile yaşanmış acı hadiseler bizim kendimize çeki düzen vermemizi sağlamadı. Ne yazık ki biz ne kadim tarihimizdeki yaşanmışlığı ne yakın tarihimizdeki acı hadiseleri ibret olarak, ölçü olarak dikkate almadık. Biz her şeyden önce tarihi ile bağları koparılmış bir milletiz. Eğer bizim mimar ve mühendislerimiz Mimar Sinan'ı tanısalardı, onun ruh yapısını ve insanlığa miras olarak bıraktığı o muhteşem eserleri iyi tahlil ve tetkik etselerdi ve bu eserlerden kendilerine ders çıkarsalardı bu acılar yaşanmazdı. Biz bugün deprem konusunda Japonları örnek gösteriyoruz, oysa onların mimar ve mühendisleri Mimar Sinan'ı taklit ettiklerini söylüyorlar.
Eski bir darb-ı meselde geçtiği üzere, "Teker kırılınca yol gösteren çok olur." Bizim derdimiz TV kanallarında işin uzmanları hararetli tartışmalarla konuşup dursunlar ve bu uzman kişilerin önerileri bir müddet sonra unutulup gitsin değil, çözüm önerileri dikkate alınsın ve siyasîler ivedilikle uygulamaya geçsin. Öncelikle jeoloji mühendislerinin tespit ettiği yerleşim alanlarında kentsel dönüşüme gidilsin. Bundan sonra yapılacak binalarda yukarıda örneklerini verdiğimiz depreme dayanıklı sismik izolatör teknikleri ve diğer yöntemler uygulansın. Vesselâm... (Hazım Koral - Hürseda Haber)