Şehidler Kervani ve İsmail Haniye'nin Şehadeti
Dinî literatürümüzde şehadet olgusunun müstesna bir yeri vardır. Şehidin durumu ve ahiretteki makamı hakkında ayet ve hadis öğretisi övgü ile söz etmektedir. Bu öğretiden yola çıkarak bizler biliyoruz ki, şehitlik peygamberlik makamından sonra en yüce makamıdır. Elbette ki, Allah ve Rasûlü’nün övgüsüne mazhar olmak için böylesi bir makama erişmek her Müslümana nasip olmamaktadır. Allah Teâlâ'nın yoluna adanmış yiğitlerin en büyük temenni ve duası yatakta ölümle karşılaşmak değil, cihad ve mücadele meydanında ilâhî vuslat ile şehadet makamına erişmektir. İslâm tarihine baktığımızda bu makama erişenlerin yaşantılarındaki takva ve ilâhî rızaya adanmışlıkla eriştiklerini görürüz. Filistin'in ilk komutanlarından Şeyh İzzettin el-Kassam'ın hayatına bakıyoruz. Suriye’de dünyaya gelen bu yiğit insan genç yaşında gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katılıp Trablusgarp cephesinde işgalci İtalyanlara karşı muharebe ediyor. Sonrasında yine Osmanlı saflarında Suriye cephesinde Fransız işgalcilere karşı savaşıyor. İngilizler 11 Aralık 1917'de Filistin'i işgal edince Şeyh İzzettin el-Kassam savaş tecrübesi olan mücahit arkadaşlarını örgütleyip işgalci İngilizlere karşı amansız bir savaş başlatıyor. Uzun yıllar süren bu mücadelede bir grup arkadaşıyla 500 kişilik İngiliz askerî birliği tarafından 13 Kasım 1935 tarihinde kuşatılıyor. Kendisi ve silah arkadaşlarının teslim olması isteniyor. Teslim olmuyorlar ve çatışmaya devam ediyorlar. Cenin yakınlarındaki Ya'bed dağında vuku bulan bu çatışmada Şeyh İzzettin el-Kassam birçok arkadaşıyla birlikte şehadet şerbetini içiyor. Tüm arkadaşlarıyla birlikte ruhları şad mekânları cennet olsun.
Bildiğiniz üzere 1982 tarihinde Beyrut'a varasıya dek Güney Lübnan toprakları Siyonist çete tarafından işgal edilmişti. Lübnan'ın ulusal ordusu mukavemet gösterememiş ve ordu hezimete uğramıştı. Öte yandan, Lübnan'da etkin olan Emel Örgütü işgalin diplomatik girişimlerle sonlandırılmasından yana idi. Oysa İsrail denilen şirret diplomasiden ve laftan anlamıyordu. Buna istinaden Emel Örgütü'nden ayrılan bir grup Hizbullah'ı kurarak işgalin ancak silahla sonlandırılacağına kanaat ediyordu. Örgütün başına kurucu lider olarak Abbas Musavî getirilmişti. Bu örgüt İran Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde kurulan Kudüs Gücü tarafından eğitip donatılmıştı. Silah sevkiyatında lojistik destek sağlayan ise Suriye hülümetiydi. Bu şekilde başlatılan gerilla savaşı ile Siyonist işgal çetesine darbe üzerine darbe vuruluyor ve işgalciler adım adım geri püskürtülüyorlardı. Abbas Musavî'nin liderliğinde on yıl süren bu savaşta düşman bir hayli gerilemişti. Siyonist çete, Hizbullah'ın liderden kurtulmakla emeline ulaşacağını sanarak suikast plânları yapıyordu.
Abbas Musavi, Şehid Ragıb Harb'ı anma programından dönerken, Güney Lübnan'ın Cibşit bölgesinde Siyonist düşman şeytanî plânını devreye sokarak, helikopterden fırlattığı füze ile otomobilin vurulması sonucu Abbas Musavî, hanımı ve çocuğuyla beraber şehid edildi. Şehid Abbas Musavî'nin slogan hâline gelmiş olan şu sözleri anlamlıydı:
"Gidin İsraillilere söyleyin. Biz Muhammed ordusuyuz! Geri döndük ve Kudüs yolunda ilerliyoruz." Nitekim Hizbullah'ın amansız bir şekilde ve nice şehidler vererek 8 yıl daha sürdürdüğü gerilla savaşı sonrasında tarih yaprakları 25 Mayıs 2000 yılını gösterdiğinde Güney Lübnan topraklarını bi iznillah Siyonist işgalden temizlenmiş oldu. Hizbullah Kudüs yolunda ilerlemesini bugün de sürdürmektedir. Aksa Tufanı'nın başladığı 7 Ekim tarihinin hemen ertesi günü Hizbullah, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzey bölgesinde cephe açarak Siyonist çeteye karşı amansız bir mücadele vermektedir.
Biz bu satırlarımızda şehidlerimizi anıyor olmamız hasebiyle yine Hizbullah'ın askeri kanat lideri Şehid İmad Muğniye'den de söz etmiş olalım. İmad Muğniye Siyonist çetenin Güney Lübnan topraklarını işgali sürecinde Hizbullah'ın askerî operasyonlarını sevk ve idare etmekteydi. Siyonist işgal çetesinin Lübnan'daki hezimetinde en büyük pay askerî bir deha olan ve savaş tekniklerini/gerilla taktiklerini çok iyi bilen Şehid İmad Muğniye'ye aittir. Düşman suikast için uzun yıllar onun izini sürdü. İmad Muğniye, 12 Şubat 2008 gecesinde Şam'ın Kafr Susa semtinde bombalı bir araçla yapılan suikast sonucu şehadete erişti. Suikast CIA ve Mossad ortak operasyonu ile gerçekleştirildi. İmad Muğniye'nin iki kardeşi de Siyonist çete ile çatışmalarda şehid olmuştu. Ayrıca İmad'ın Muğniye'nin oğlu Cihad Muğniye Golan bölgesinde Hizbullah güçlerinin komutanlığını yaptığı esnada, 18 Ocak 2015’te Siyonist işgal güçleriyle girdiği çatışmada şehadet şerbetini içmişti. Cihad Muğniye şehid olduğunda 25 yaşındaydı. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Şehidler kervanı genç-yaşlı demeden yoluna devam etmektedir.
Yine genç bir Filistinli yiğitten söz edelim:
Söz konusu edeceğimiz 30 yaşında şehid olan Mühendis Yahya Ayyaş'tır. Yahya Ayyaş, 22 Şubat 1966 tarihinde Batı Şeria'daki Rafat kasabasında dünyaya geldi. Yahya Ayyaş, 6 yaşında Kûr'ân-ı Kerim'i hıfzetmeye ve İslâmî ilimleri okumaya başladı. Gerek Kûr'ân hıfzı ve gerekse İslâmî ilimleri öğrenmedeki üstün başarısı dolayısıyla Kudüs Vakıflar Müdürlüğünce kendisine üstün başarı sertifikası verildi. Bir yandan özel İslami eğitimle Kûr'ân-ı Kerim'i hıfzederken ve dini ilimleri öğrenirken diğer yandan da liseden mezun oldu. Beir Zeit Üniversitesi`nin Elektrik Mühendisliği bölümüne kaydolup, 1991 yılında bu bölümden mezun oldu. Yüksek lisans yapması için yurt dışına çıkma girişimi engellendi. Yahya Ayyaş Hamas'a katılarak askerî operasyonlardan sorumlu bir komutan olarak hizmette bulunmaya başladı. Organize etmiş olduğu istişhadi eylemlerden dolayı işgal güçleri onu her yerde arıyordu. İşgal rejimi istihbaratına kan kusturan "mühendis" lakaplı bu askerî deha, 340 Siyonistin ölmesi ve bunun iki katı kadar sayıda işgalcinin de yaralanması ile neticelenen eylemlere imza attı. Yani o dönemde gerçekleştirilen ve Siyonist işgalcileri şaşkına çeviren başarılı eylemlerin çoğu onun tarafından planlanmıştı.
5 Ocak 1996 tarihinde geçici olarak kullanacağı telefona patlayıcı yerleştirilerek uzaktan kumanda ile telefon patlatılıyor ve Yahya Ayyaş bu şekilde 30 yaşında iken şehadete erişiyor.
Cenazesine 250 bin dolayında insan katılmıştı.
Ruhu şad mekânı cennet olsun...
Bir başka şehidimiz ise Şeyh Ahmet Yasin'dir. Engelli bedenine rağmen cihad ve mücadeleden geri kalmayan Şeyh Ahmet Yasin'in ibretamiz ve gıpta edilecek bir mücadele hayatı vardır. Şeyh Ahmet Yasin, Doktor Abdülaziz el-Rantisi ile birlikte Filistin'in bağımsızlığı için mücadele veren ve kısa adı Hamas olan Filistin İslâmî Direniş Hareket'nin kurucusudur. Şeyh Ahmet Yasin defalarca tutuklanıp uzun yıllar işgalci Siyonist çetenin zindanlarında esaret hayatı yaşadı ama yılgınlık göstermedi ve mücadelesinden vazgeçmedi. Şeyh Yasin zaman zaman yayınladığı bildirilerinde İslâm ümmetine ve İslâm ümmetinin başındaki siyasîlere haklı sitem ve serzenişlerde bulunmuştu. Yeri gelmişken bu serzeniş ve sitem dolu mektuptan birkaç paragraf aktarmış olalım:
"Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!"
"Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!..
Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu?"
"Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?"
"Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!.. Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız."
"Allah’ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette bulunuyorum."
"Temennimiz, emaneti savsaklayan herkesten Allah Teâlâ'nın kısas almasıdır!"
Biz de diyoruz ki, "Şehid Şeyh Ahmet Yasin'in bu sitem dolu sözleri İslâm ümmetinin başındaki siyasîlere nazire olsun."
Şeyh Ahmet Yasin işgal çetesinin 22 Mart 2004 tarihinde düzenlediği roketli helikopter saldırısı ile sabah namazı cami çıkışında tekerlekli sandalyesinde şehid edildi. Şeyh Ahmet Yasin'in şehadetinden sonra Hamas'ın liderliğini üstlenen Dr. Abdülaziz Rantisi'nin hayatına baktığımızda onun da yılmak ve yorgunluk bilmeyen bir mücadelenin içerisinde olduğunu görüyoruz. Gençlik yıllarından beri Filistin'in özgürlüğü için Siyonist işgal çetesine nice darbeler vurduğunu biliyoruz. Dr. Abdülaziz el-Rantisi, Şeyh Ahmet Yasin'den 26 gün sonra 17 Nisan 2004 tarihinde Siyonist çete tarafından uğradığı suikast sonucu şehadete kavuşmuş oldu. Şu hakikati bilmiş olalım ki, cihad meydanında liderliği üstlenmek şehadete "hoş geldin" demektir. Bu durumu Şehid Dr. Abdulaziz Rantisi şu sözlerle açıklıyordu: "Bugüne kadar Filistin direnişine öncülük edenlerin başlarına gelenleri iyi tahlil edersek, bu mücadelede lider olmanın bir makam ve nimet sahibi olmak değil göğsünü roketlere, füzelere, mermilere açma cüreti ve cesareti göstermek olduğunu çok iyi anlarız." Nitekim Dr. Abdülaziz el-Rantisi bu sözlerin sahibi olarak roketli saldırı ile şehadet makamına erişmişti. Ruhu şad, mekânı cennet olsun...
Şehidimiz İsmail Haniyye'den söz edecek olursak:
Filistin Ulusal Yönetimi'nin eski başbakanı İsmail Haniyye, 1963'te Gazze Şeridi'ndeki Elşati mülteci kampında dünyaya geldi. Ailesi 1948 Siyonist çetenin işgal ve saldırı savaşı sırasında Aşkelon şehrini terk ederek mülteci durumuna düşmüştü. 1987'de Gazze İslam Üniversitesi'nden mezun oldu. 1989'da I. İntifada'ya katıldığı ve Hamas üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. 1992'de serbest bırakıldıktan sonra, işgalci İsrail tarafından diğer İslamî Cihad ve Hamas üyesi 415 kişilik grubun arasına katılıp, Güney Lübnan'a sürüldü. Ertesi yıl Gazze'ye geri döndü.1999'dan 2004'e kadar, Hamas genel sekreteri Şeyh Ahmet Yasin'in özel kalem müdürlüğünü yaptı. İsmail Haniyye, Aralık 2005'te yapılan ve 25 Ocak 2006'da tekrarlanan Filistin Yasama Konseyi seçimlerinde Hamas lideri Halid Meşal'in Şam'da sürgünde bulunmasından dolayı listenin en başında yer aldı. Hamas'ın 132 sandalyeden 74'ünü aldığı seçimler sonucunda Haniyye, 16 Şubat 2006'da Hamas'ın başbakan adayı olarak açıklandı. 19 Şubat'ta, ABD ve İsrail'in karşı çıkmalarına rağmen Filistin başkanı Mahmud Abbas tarafından başbakanlığa atandı. Ekim 2006'da Gazze'de El Fetih ile Hamas üyelerinin aralarında yaşanan gerginlik sırasında konvoyuna düzenlenen saldırıdan kurtuldu. Mayıs 2007'de işgalci İsrail'in evine yönelik düzenlediği füze saldırısını atlattı. Haziran 2007'de Gazze Şeridi'ndeki Hamas ile El Fetih arasındaki gerginliğin zirveye çıkması üzerine, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas tarafından görevinden alındı. Haniyye evli ve 13 çocuk babasıdır. 2009'dan bu yana Haniyye ailesi, Kuzey Gazze Şeridi'nde bulunan El-Şati mülteci kampında yaşamaktaydı. 6 Mayıs 2017'de Hamas Şura Konseyi tarafından Halid Meşal'in yerine Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı seçilmişti.
Hamas Siyasi Büro Başkanı seçilen İsmail Haniyye sadece Filistin ve Gazze'de değil, İslâm dünyasında sevilen, sayılan, takdir gören siyaset ve mücadele adamı olarak temayüz etmiş bir şahsiyettir. İsmail Haniyye birçok İslâm ülkesinde itibar görmekle birlikte asıl olarak İran'ın siyasî liderleriyle ve İran'ın Devrim Muhafızları Ordusu bünyesinde bulunan Kudüs Gücü Komutanı Şehid General Kasım Süleymanî ile arası çok iyiydi. Nasıl iyi olmasın ki? İran'ın siyasî mesulleri hiçbir ayırım yapmadan bütün Filistinli Direniş gruplarına yıllardan beri silah, mühimmat ve nakdî yardımda bulundular. İsmail Haniyye bu yüzden sık sık İran'ı ziyaret etmekteydi. Sayın okuyucumuz bildiğiniz üzere 16 Aralık 1986 yılında 1. İntifada başladığında Filistinli gençlerin elinde sadece taş ve sapan vardı. Bizzat Şehid Serdar Kasım Süleymanî'nin projesi olan tüneller vasıtasıyla ufak çaplı roket ve konvansiyonel silahlar özgürlük savaşçısı gruplara ulaştırılması sonucu savaşın seyri de değişmeye başlamıştı. 25 Mayıs 2000 yılında Güney Lübnan topraklarının Siyonist işgalden kurtarılmasının akabinde sıra Gazze'ye gelmişti. 5 yıl süren amansız mücadele sonucunda 2005 tarihinde Siyonist işgal güçleri 1967 yılından bu yana işgal altında tuttukları Gazze'yi terk etmek zorunda kaldılar. Siyonist çete bu yenilgiyi bir türlü kabullenmeyip belirli aralıklarla Gazze'ye saldırılar düzenleyip durdu. Fakat her seferinde hezimetle geri çekildi. Aynı şekilde Temmuz 2006 yılında Lübnan'a saldıran şirret çete Hizbullah'ın çelik yumruğu karşısında yine hezimetle geri çekilmek zorunda kaldı...
İsmail Haniyye 31 Temmuz 2024 tarihinde İran'ın başkenti Tahran'da ABD ve Siyonist çetenin ortak koordinasyonu ile uğradığı suikast sonucu şehadete erişti. Hamas lideri Şehid İsmail Haniyye, 10 Nisan'da düzenlenen Siyonist çete saldırısında 3 oğlu ve 4 torununu şehid vermişti. Siyonist çete, 10 Nisan'da Ramazan Bayramı dolayısıyla Gazze kentinin batısındaki Eş-Şati Mülteci Kampı sakinleri ve yakınlarıyla bayramlaşmaya giden İsmail Haniye'nin ailesinden birçok kişinin bulunduğu aracı vurmuştu. Saldırıda 3 oğlu ve 4 torununu şehid olan Haniyye, "çocuklarının Gazze'yi terk etmediğini, Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu yolunda hayatlarını feda ettiğini" söylemişti. Ruhu şad, mekânı cennet olsun...