Amerika'nın Yaklaşan Sonu
Dünya milletleri ve devletlerinin tarihin en büyük dönemeçlerinden birinden geçtikleri bir dönemi yaşıyoruz. Her ne kadar İslami uyanış dalgası, Müslüman halkların başında bulunan diktatörlerin yıkılmasını hedef aldıysa da, aslında bunun nihai hedefi Amerika’nın başını çektiği Batı Emperyalizmiyle yüzleşme ve onunla hesaplaşmadır…
Batı Emperyalizmi ve özellikle de süper güç olan Amerika’nın zor kullanarak şekillenen bakış açısı çerçevesinde dünyadaki ilişki ve irtibatlar düzenlenirken, bugün Ortadoğu’da müşahede ettiğimiz gelişmeler Amerika ve diğer Batı güçlerine rağmen meydana gelmektedir. Bundan sonra milletlerin yazgısında ne orduların, ne Batı tutkunu teknokratların ve ne de kendilerini her şey gören diktatörlerin herhangi bir etkisi olmayacak.
Siyonist rejimin Kahire’deki büyükelçiliğinin inkılapçı Mısırlı gençler tarafından ele geçirilmesi Mısır inkılabının hedefinin kendini her şey sayan hükümetle sınırlı olmadığını ortaya koyuyordu. Bundan sonra bölgenin mustazaf milletleri özellikle de Mısır halkı Siyonist ve emperyalistlerle ilgili yönünü tayin etmeli ve bunlarla karşılaşmaya hazırlanmalıdır.
Trablus’ta ve Kabil’de Amerika büyükelçiliğine yapılan saldırılar halkın biriken nefretinin göstergesi olup Amerika’nın devlet terörizmi ve vahşi saldırıları neticesinde halkın öfkesi her geçen gün daha fazla yoğunlaşmıştır.
Bölge milletleri onur ve izzetlerinin Amerika tarafından ayaklar altında çiğnendiğini hissediyorlar. Bu halklar Amerika’nın tepelerinde ağa olarak durmaması halinde bile barış ve huzur içinde yaşayabileceklerini anladılar. Burada dikkatleri celbeden önemli gelişme bölgede meydana gelen kargaşanın büyük bölümünün arkasında Amerika’nın olduğuyla ilgili gerçekliktir. Bugüne kadar Amerika, birçok ülke arasında düşmanlıkları körükleyerek ve karıştırıp parçalayarak kazanç elde etmek için çabalıyordu.
İki binin sonu Sovyetler Birliği efsanesinin sona ermesiydi. Üçüncü bin yılın başlangıcı ise süper güç Amerika efsanesinin sona ermesi olacak. Amerika sultasının sona ermesi arzusu Ortadoğu halklarını aşarken, bugün bu dalga bütün dünyayı kuşatmaya başlamıştır.
Emperyalist sistem yaşamına devam etmek için olanca gücüyle çabalamaktadır. Ancak bütün bu çabalar bu sistemin ömrüne birkaç gün eklemekten öte bir anlam ifade etmemektedir. İnkar veya yok edilmesi mümkün olmayan birçok alamet ve karine Amerika’nın yok olmaya doğru hızla ilerlediğini göstermektedir. Dünya halkları uzun sürmeyecek bir gelecekte bu gerçekle yüzleşecekler. Bu da dünyanın iradesi üzerinde tek yörüngeli dönemin sonunun geldiği, toplumsal sorumlulukların süper güç Amerika ve diğer Batılı güçlerin yerlerini dolduracağıyla ilgili hakikattir.
Amerika ne Asya’da, ne Afrika’da, ne Güney Amerika’da, ne de Avrupa’da sevilen ve saygı duyulan bir güçtür. Tarihi olaylara bakarak söylenebilir ki, Amerika’nın Şili’de Alende aleyhinde yaptığı darbe, Batista’yı, Sumuza’yı ve diğer askeri ve sivil rejimleri desteklemesiyle, bu ülkelerin halklarının tarihi zihinlerinde muhabbetle ilgili en küçük bir yerin bile kalmadığını göstermektedir. Japonya’da atom silahlarını kullanmayla ilgili bıraktığı kara leke bu ülkede fazla da bir direniş gösteremeyeceğini ortaya koymaktadır. Bütün bunlar Beyaz Saray’ın rehberlerinin alınlarında henüz kara lekeler olarak durmaktadır.
Bugün Amerika Asya’da da iyi bir durumda değil. Amerika’nın bir zamanlar İngiltere ile birlikte İran’da gerçekleştirdiği 28 Moordad darbesi Beyaz Saray’ın sultasının işaretlerini taşıyordu. Hatta İslam inkılabının gerçekleşmesinden sonra bile İran’a karşı darbe girişimleri sona ermedi. İslami İran’a baskılar yapan Beyaz Saray sultasını gerçekleştirip menfaatlerini temin etmek için hiçbir oyundan kaçınmadı.
Afganistan’da, Pakistan’da, Irak’ta ve Filistin’de Amerika’nın insanlık dışı aşağılık girişimlerinin numuneleri her gün sergilenmektedir. Amerika’dan ve eski sömürgeci güçlerden büyük darbeler yiyip sonu gelmeyen acılar çeken dünya halklarından büyük çoğunluğu ABD’ye ve işbirlikçilerine büyük bir kin ve nefretle bakmaktadır. Bütün bunlar Amerika’nın sonunun başlandığı bir dönemi yaşadığımızı açıklıkla ortaya koymaktadır.
Yazan: Hüsameddin Kavé
Kaynak: Tehrané Emruz
Çeviren: Ahmet Dağcı