İsrail'in Saldırılarını Kınamayan Hedeflerini Vuran Tek Güç İslami İran'dır
24 Şubat 2022 tarihinde Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması akabinde tüm dünyanın savaş bölgesine dikkat kesildiği bir dönemde, İran'dan Erbil'deki Mossad üssüne yönelik balistik füze saldırısı birden gözleri buraya çevirdi.
Özellikle Türk medyasının laik geleneğini sürdüren muhafazakar basının uyguladığı dezenformasyon sayesinde olay, ABD ve İsrailin itibarını koruma amaçlı bir safsaklama şekline dönüştürüldü.
Hükümetin israil ile uzun bir aradan sonra giriştiği yeni ilişki biçimi düşünüldüğünde, İsraile vurulan bu darbenin pek bir haber değerinin olmayacağı, 24 saat Ukraynayı paklayan görsel medyada kendine yer bulamayacağıda belliydi.
Akabinde, Van minıt felsefesini altüst eden, Mavi Marmara şehitlerinin kemiklerini sızlatan ve Filistin özgürlük hareketlerinin moral ve motivesini alt üst eden İSRAİL CB ile yapılan görüşmenin bir hediyesi olarak İran saldırısının kınanması.
Tüm Körfez ülkeleri, İsrailin yıllardır öldürmeye doyamadığı arapların rejimleri bir bir İran sanki Erbil de kürt halkına saldırmış gibi kınamaya başladılar
Bir takım medyanında etnik sebeplerle saldırıyı Kürtlere ve Kürdistan topraklarına yapılmış gibi lanse etmeleri ise ayrı bir itibarsızlaştırma konusuydu.
Kuşkusuz İran İslam Cumhuriyeti , Suriye ve Irak Merkezi Hükümeti dışında, en son Türkiyenin de içine dahil olduğu İsraille normalleşme süreçlerinin yaşandığı bir hengamede gelen böyle bir saldırı, bölgedeki tüm taşları yerinden oynatacak nitelikteydi.
Aslında İran dış politikasında yıllarca yürütülen denge politikasının kırılma noktası, 3 Ocak 2020 de Bağdat havalimanında General Süleymani ve Mühendisi'nin, ABD Mossad ve işbirlikçiler ortaklığı ile şehid edilmeleri olduğu kuşku götürmez bir gerçek.
Cinayetin Irak topraklarında işlenmesi, aslında gelecekte Irak ın hertürlü gelişmeye açık olacağı ve gözlerin sık sık Irak a çevrileceğinin açık bir kanıtıydı.
Zira ABD nin işbirlikçilerce sağlanmış istihbari bir alt yapısı olmadan, böyle bir cinayeti tek başına işleme olasılığı çok zayıf görünürdü.
Uluslararası kuralları hiçe sayan, serkeşt bir kafa ile tasarlanmış, bağımsız bir devletin muvazzaf generaline karşı görevi başında iken başka bir ülke topraklarında saldırı cüretinde bulunulmasının kuşkusuz çok ağır sonuçları olacaktı.
Biz bunu İran İslam Cumhuriyeti nin En üst mercii olan Seyyid Ali Hamaney 'in "Şehid (olmuş) Kasım Süleymani’nin General Kasım Süleymani den(ABD için) daha tehlikeli" olacağı sözünden çok rahat anlayabiliriz.
Özellikle Saddam döneminde zemin bulup, sonrasında Irak topraklarında rahatça faaliyet yürüten ve Irakın bölünmesi ile gerek kürt bölgelerinde, gerekse mezhebi oluşumlarda güçlü bir varlık oluşturan Mossad, kuşkusuz daha çok Irak 'ın başını ağırtacak gibi görünüyor.
Defalarca gündeme gelen ve özellikle İran ve Irak Merkezi hükümetinin Mossad faaliyetleri konusunda bölgesel yönetimi defalarca uyardığı bilinmesine rağmen bir adım atılmaması, ve İsrailin bu üsler marifetiyle gizli operasyonlar yürütmesi Erbil saldırısının belkide en başat sebebi olarak görülebilir.
Aslında bu tür ağır yoğunlukta olmasa bile geçmiş tarihlerde de Irak Bölgesel Yönetimi sınırlarında Mossad üssünün saldırıya uğradığı araştırmacılar tarafından karşılaşılan bilgiler arasında.
14 Nisan 2021 tarihli yarı resmi İran kaynakları, Irak medyası ve russia today haberlerinde geniş bir yer bulan ve Bölgesel Yönetim sınırları içinde gerçekleşmiş bir saldırıda Mossada ait bir merkezde, İsrail'in 'ölen asker ve sivil mağdurları Anma Günü' olan 'Yom HaZikaron'da gerçekleşen saldırıda ölen Mossad ajanlarının olduğu bildirilmiştir.
Bölgede hız kesmeden devam eden ve çoğu kez Türk medyasının lakayt kaldığı ve ekser tavrı ile ABD ve İsrail saldırılarını görmezden geldiği siyasi gelişmeler ve Mossad saldırıları, kamuoyunca bilinmeden, salt İran saldırısına yoğunlaşılması saf zihinlerde İranı bölgesel bir tehdid olarak algılatma çabasından başka bir amaç taşımıyor.
Türkiyenin sınırlarına yönelik her terör saldırı akabinde sınır ötesi operasyonlarını, sorumlu tuttuğu bölgelere yöneltmesi kendisi açısından ne kadar meşru ise İranın da İsrailin mütecaviz unsurlarını imha etmesi o kadar meşrudur.
İslamcı çevrelerin çoğu kez mezhep, etnik ve tarihi bir takım sebepler ile İsrailin İran üzerinde uyguladığı saldırgan tavrı görmezden gelmeleri ise bir vaka.
İranlı nükleer uzmanlarına karşı israil tarafından işlendiği bilinen cinayetler,
farklı tarihlerde nükleer tesislere karşı yapılan sabotajlar,
Kızıldeniz de İrana ait gemilere karşı yapılan saldırılar.
Suriyede İrana ait hedeflerin saldırıya uğramaları.
Daha pek çok sebep İranın vuracağı her israil hedefini meşru hale getiren gerçekler.
İsrailin her saldırısı meşru ama ona karşı yapılacak saldırılar gayri meşru öylemi.
İran önderliğinde oluşan DİRENİŞ hattı ve karşısında konumlanmış ABD, İsrail, Avrupa ülkeleri ve Körfez Arap devletçikleri düşünüldüğünde ve biz buna ümmetin siyasi cemaatlerinin tarafsızlığını kattığımızda realitenin asıl ağırlığını daha iyi anlarız.
Bilinçten yoksun bazı kalemlerin 'İran neden israile saldırmıyor?', ne zaman kafirlerle savaşmış gibi hezeyanları ise ayrı bir kahır konusu.
Hülasa,
Görünen oki, DİRENİŞ in bu saatten sonra hiçkimsenin hezeyanlarına ayıracak vakti yoktur.
40 yıllık pratik bir sabrın meyvesi olarak nübüvvetin mirasına gösterdiği sadakat sayesinde ABD ve İsrailin korkulu rüyası olmayı başarmıştır.
Gerekli gördüğü her cephede Mossad unsurlarını bertaraf etme yeteneğine ve silahına sahiptir.
Stratejisini sabır ve akılla, İsrailin hiçbir saldırısını cevapsız bırakmama üzerine kurar.
Kendini koruma amaçlı saldırılarında Olaylara tarafsız bakan bir Hristiyanı bile ikna erecek deliller sunabilir.
Ve tüm ortadoğu İslam coğrafyasındaki savaşı emperyalizme, İsrail yayılmacılığına karşı verilmiş bir özgürlük savaşı olarak görür.
Bunu salt İran - israil savaşı diye yorumlayanları tarihe havale eder. (İdris Yamaç / Hürseda)