İslam İşbirliği Teşkilatı Ne İşe Yarar
Dünyanın herhangi bir coğrafyasında Müslümanları katletmek, İslam'ın kutsallarına saldırmak, peygamberini aşağılamak, değerlerini küçümsemek, ne acıdır ki sıradan bir olay haline gelmiş.
Nasıl bir hissizliktir bu.
Nasıl bir körlük.
Bugün Dünya yüzeyinde insanların benimsedikleri ve yaşamlarına sirayet ettirdikleri onbinlerce inanç şekilleri olmasına rağmen hiç kimse, hiçbir otorite, insanlık ortak paydasında buluşan hiçbir zihni yapı, bu inanç gruplarını aşağılamaz, tahkir etmez ve hatta şaka yollu bile olsa alay konusu edemez.
Ancak gelin görün ki sözkonusu Müslümanlar olunca, İslam'ın kutsallarına hakaret olunca, inanç özgürlüğü, demokrasi, ifade özgürlüğü, insanlık, yaşama hakkı, seyahat özgürlüğü ve bilumum özgürlük ile başlayan tüm ifadeler birden bire anlamını yitirir.
Sanki, tüm bu tanımlamaların, tüm bu hakların müslümanları kapsamadığı, onlar için söz konusu olmadığı ortak fikrinde karar kılınmışçasına.
Sanki, bir müslüman çok basit bir sebeple Filistinde, Fransada, Çin’de,
Amerikada öldürülürse, yaşama hakkının kendisi için geçerli olmadığı ortak fikrinde karar kılınmışçasına.
Evet... Özgürlük kavramları üzerine otortulmuş tüm söylemler Müslümanlar için anlamsız birer cümle parçalarından öte bir anlam ifade etmiyor.
Bunun için hiçte tarih sayfalarına dalmaya gerek yok. Salt kendi yaşadığımız zaman diliminde, kendi coğrafyalarımızda bu türden vakaları sıralamaya kalkarsak bir kaç ansiklopediyi geçen ızdıraplarla karşı karşıya geleceğimiz muhakkak.
Yaşanılan acılar öyle tarifsiz ki, ne kalemler yazmaya güç yettirebilir, ne de pak vicdanlar tahammül etmeye.
İslamı bir yaşam biçimi olarak kabul etmek bir yana, kimliksel bir bağlılık bile, bazen tarifsiz katliamların perde arkasında yatan medeniyet kisvesi ardına gizlenmiş vahşi batının gerçek yüzünü gözler önüne serebilmiştir.
Bosna Hersek büründürüldüğü Avrupai yaşam tarzına rağmen, benimsetildiği batılı yaşam tarzına rağmen alnında taşıdığı o silinmiş ama izi duran müslümanlık belirtilerinin kurbanı olarak katillere sunulmadı mı?
İnsan hakları söylemleri ile gururlandıkça gururlanan batı medeniyeti ellerindeki bu kan lekesinden asla kurtulamayacak.
Müslümanlığın belkide en zor şartlarda yaşamaya itildiği bir zaman diliminde varolmak ne acı.
Milyonlarca bir kemiyyete sahip olduğu halde bir Müslümanın kendini dünyada yapayalnız hissediyor olması ne acı.
10 larca İslam Devletine rağmen ve bu devletlerin üzerinde yaşadıkları ultra zenginliğe rağmen islamın en kutsalı olan Kelamullaha karşı saldırı yapılırken bir kediyi bile ürkütemeyecek cılızlıkta tepkiler verememek ne acı.
İslam İşbirliği Teşkilatı ne işe yarar. Taşıdığı ve müşerref kılındığı o İslam isminin değerlerini ve hemde en kutsalını koruyamamanın ezikliğini o aşağılık yüreğinde hiç hissetmezmi?
Merhum Akif in dediği gibi,
'Bu kadar müslüman geçinen millet
Biraz öfkelenip ayağa kalksa
Esir mi olurdu mescid i Aksa'
Evet...
Avrupa ülkeleri, İslam ülkelerine baktıklarında uyuşuk, avrupai yaşam tarzına düşkün bir halk, dinsiz yada dini politikaya alet eden yöneticiler gördükleri için hiçbir konuda müslümanları ciddiye almıyorlar.
İşin özü maalesef bu.
Müslümanlar arasındaki ihtilafları çok iyi biliyorlar.
Hiçbir konuda müslüman önderlerin 3 kez yanana gelip ortak karar alamayacaklarını çok iyi biliyorlar.
Birbirlerine düşmanlaştırılmış, yan yana gelmeleri mümkün olmayan 10 larca devletin ciddiye alınır hiçbir gücünün olmayacağını çok iyi biliyorlar.
Samimi binlerce Cemaatin batılı güçlere bir fiske bile vuramadan kendi öz vatanlarında hapsedileceklerini çok iyi biliyorlar.
Tüm bu bilmeleridir onları cesaretlendiren.
Bunu bilmeleri yüzündendirki dünyanın herhangibir yerinde tesettürlü bir kadına şiddet uygulamaları,
ya da her bayram sabahı gelenekselmiş İsrailin Filistin katliamları.
ABD nin alay edercesine binlerce Müslümanı hava saldırıları ile yanlışlıkla vurduğu palavraları.
Evet
Belki İslam ümmeti koca bir cesedi andırabilir onlar nezdinde.
Ama bilinmeli ki İslam'da ki gücünü Allah'tan alan tükenmez enerji tarih boyunca nice ölü toplumlara can vermiş, onları birer tarihin seyrini değiştiren kahramanlara dönüştürmüştür.
Bugün mevcut tüm toplumların hiçbirisi etnik aidiyetleri üzerine yükselen bir tarih yazmamışlardır. Bilakis İslamın kabulu sonrası manevi bir coşkunluk akabinde tarihteki yerlerini alabilmişler.
Tarih son yüzyılı ile isbatlamıştır ki, İslamın hayatlarından koparıldığı Müslümanlık (yada Müslümanlar) bir hiçtir.
İslam öncesi tarihte konumlandıkları birer sömürge toplumları veya devletlerinden başka bir konumları yoktur.
İslamsız Müslümanların heybeti olamaz.
İslamsız Müslümanların karar alırken, konuşurken, tepki gösterirken, bir caydırıcılıkları, inandırıcılıkları yoktur.
İslamsız Müslümanlar kendilerini dinletemez.
Müslümanların İslam dışında tutundukları tüm fikirler birer çöplükten başka bir şey değiller.
Müslümanları zillete, hapsedilmişliğe, yokluğa, kabullenmiş çaresizliklere sürükleyen birer prangadan başka birşey değiller.
Bütün bunlardan kurtulmayı başardıkça, aidiyeti, kimliği,mensubiyeti, mezhebi ne olursa olsun, dünyanın en bilinmeyen küçük bir toplumu bile olsa geleceğini ve özgürlüğünü kazananlar onlar olacaktır. İslamın izzet ve şerefi ile yükselen onlar olacaktır. Bunun en güzel örneği 10'larca yıldır en vahşi ambargolara, saldırılara, kuşatmalara uğradığı halde Kuranın emirlerine taviz vermeden sarılıp dimdik ayakta kalmayı başaran İslam Cumhuriyeti değil mi? (İdris Yamaç - Hürseda)