Çin’in 3 uyarısı, ABD’nin 6 yalanı
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “balon’dan” krizle ertelediği Çin ziyaretini yaptı. Blinken Beijing’e iki günlük ziyaretinde önce Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang, ardından da ÇKP Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Başkanı Wang Yi ile görüştü; son olarak da Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından kabul edildi.
Blinken’in “balon’dan” kriz ertelemesi bile aslında Çin-ABD ilişkilerinin durumunu ortaya koymaya yetiyor. Nitekim Blinken’le görüşmesi sırasında Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang, “Çin-ABD ilişkileri, diplomatik bağların kurulmasından bu yana en kötü noktada” dedi.
Her iki tarafın da “ilişkilerde yumuşama” hedefini gözettiği temaslarda hedefe ne kadar yaklaşıldığı ve Qin Gang’ın dikkat çektiği “en kötü noktadan” bir parça uzaklaşılıp uzaklaşılmadığı tartışılır. Zira özetle temaslar Çin’in net tutumunu yinelemesi ve ABD’nin uygulamaya yansımayan taahhütlerine sahne oldu.
TAYVAN EN ÖNEMLİ KONU
1-Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang, Taiwan sorununun Çin’in en temel çıkarı, en önemli meselesi ve Çin-ABD ilişkilerindeki en belirgin risk olduğunu belirterek, ABD’ye üç çağrıda bulundu:
– ABD, “tek Çin” ilkesine bağlı kalmalı.
– ABD, Çin-ABD diplomatik ilişkilerinin temelini oluşturan “Üç Ortak Bildiri”deki yükümlülüklerini yerine getirmeli.
– ABD, Taiwan’ın bağımsızlığını desteklememe taahhüdüne uymalı.
YA İŞBİRLİĞİ YA ÇATIŞMA
2-ÇKP Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Başkanı Wang Yi, Blinken’le görüşmesinde ilişkilerin kritik bir noktada olduğunu belirterek “işbirliği ya da çatışma” yollarından birisinin seçilmesi gerektiğini belirtti.
Wang Yi, ABD’nin “her ülke güçlenince mutlaka hegemonya peşinde olur” düşüncesinin doğru olmadığını, Batılı geleneksel büyük ülkelerin gelişim izlerine göre Çin’e bakmanın yanlış olduğunu belirtti.
Wang Yi, ABD’nin “Çin tehdidi” iddiasını kışkırtmayı artık bırakması gerektiğini belirterek, Blinken’den üç talepte bulundu:
– ABD, Çin’e karşı tek taraflı yasadışı yaptırımlarını iptal etmeli.
– ABD, Çin’in teknolojik gelişmesine baskı yapmayı durdurmalı.
– ABD, Çin’in içişlerine karışmamalı.
İNSANLIĞIN GELECEĞİ ÇİN-ABD İLİŞKİSİNE BAĞLI
3-Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Blinken’i kabulünde tarihi bir uyarıda bulundu: “İnsanlığın geleceği ABD ve Çin’in bir arada yaşamanın doğru yolunu bulup bulamayacağına bağlıdır.”
'Dünya, Çin ve ABD’nin kalkınmasına ve ortak refahına yetecek kadar büyük” diyen Xi, “büyük güç rekabetinin” zamanın eğilimini yansıtmadığını belirterek, bundan kaçınılması gerektiğini belirtti.
Çin’in “meydan okuma” ya da ABD’yi “yerinden etme” gibi bir arayışta olmadığını belirten Xi Jinping, ABD’nin Çin’e saygı göstermesi ve meşru hakları ile çıkarlarına zarar vermemesi gerektiğini söyledi. Çin lideri, ABD’nin akılcı ve pragmatik tutumu benimseyerek Çin’le aynı doğrultuda çalışmasını istedi.
ABD’NİN BEŞ TAAHHÜDÜ
ABD Dışişleri Bakanı Blinken ise Beijing’deki temaslarında ABD Başkanı Biden’ın Çin’e beş taahhüdünü yineledi:
1-ABD yeni bir soğuk savaş istemiyor.
2-ABD, Çin’in sistemini değiştirme arayışında değil.
3-ABD’nin ittifakları Çin’e karşı değil.
4-ABD Çin’le çatışma arayışında değil.
5-ABD, Taiwan’ın bağımsızlığını desteklemiyor.
Blinken ayrıca ABD’nin Çin’i ekonomik olarak ablukaya almaya çalışmadığını da söyledi.
AMERİKAN YALANLARI
Mesele şu ki, kağıt üzerinde ve masada gayet şık duran bu taahhütler, gerçeğe ne kadar yansıyor? ABD bu taahhütlerinin gereğini yapacak mı, yoksa bu taahhütleri Çin’i oyalamanın diplomatik aracı olarak kullanmayı sürdürecek mi?
Zira somut durum, ABD’nin taahhüt ettiklerinin tersine yaptığını gösteriyor:
1- ABD, yeni bir soğuk savaş istemediğini belirtse bile, hem kendi strateji belgelerine hem de NATO’nun strateji belgelerine Çin’i mücadele edilecek “baş rakip” olarak kaydediyor.
2- ABD, Çin’in sistemini değiştirme arayışında olmadığını belirtiyor ama bir yandan da Çin Komünist Partisini (ÇKP) “baş tehdit” ilan ediyor.
3- ABD, ittifaklarının Çin’e karşı olmadığını söylüyor ama tersine AUKUS ile QUAD’ı Çin’e karşı kullanmaya çalışıyor, NATO’yu Asya-Pasifik’e genişletmek istiyor, Japonya’da NATO irtibat ofisi açıyor, Japonya’yı NATO faaliyetlerine dahil ediyor.
4- ABD, Çin’le çatışma arayışında olmadığını söylüyor ama Çin karasularının dibinde savaş gemileri dolaştırarak, çatışması riski oluşturuyor.
5- ABD, Taiwan’ın bağımsızlığını desteklemediğini söylüyor ancak Taiwan’a bağımsız bir ülke gibi davranarak adaya sık sık resmi görevliler gönderiyor; daha da önemlisi adaya silah yığıyor.
6- ABD, Çin’i ekonomik olarak ablukaya almaya çalışmadığını söylüyor ama tersine yaptırımlarıyla ve sürdürdüğü ticaret savaşıyla ekonomik abluka uygulamaya çalışıyor, diğer yandan İngiltere ile birlikte Asya’da “ekonomik NATO” kurma hedefi peşinde koşuyor.
KÜRESEL GÜNEY’IN AYAĞA KALKIŞI
Kısacası, Blinken’in ziyareti mevcut tabloyu resmetmesinin ötesinde bir getiri sağlamadı; belki sadece “diplomatik iletişim kanallarını” açık tutarak, ilişkilerin gerilemesine bir parça fren yaptı, o kadar…
Yoksa ABD, emperyalist çıkarları gereği, “baş rakibi” Çin’i kuşatmaya çalışmayı elbette sürdürecek, kurallarını kendisinin yazdığı düzenin bozulmasını geciktirebilmek için elbette uğraşacak…
Ancak tüm çabaları “Küresel Güney’in” kalkınmasını önleyemeyecek. Baksanıza, Afrika bir yandan tarihte bir ilke imza atarak barış için 10 maddelik bir planla Kiev’e ve Moskova’ya gidiyor, bir yandan da sömürgeci Batı’nın kalan son askerlerini de sıra sıra topraklarından atıyor ya da son olarak Çad’da olduğu gibi silahlarını alıp dizlerinin üstüne çöktürüyor! (CRI)