Ümmetin Vahdeti Sorunu
Ümmetin, yüzde doksan oranında Amerika’nın liderliğinde vahdet sağladığı acı ama gerçek. Bunun en bariz göstergesi ümmet coğrafyasındaki Amerikan üsleridir. Üslerin bulunmadığı ülkeler parmak sayısını geçmez ve nüfusun yüzde onuna ancak tekabül eder.
Amerika tarafından askeri eğitim adı adıyla askeri denetim altında tutulan ordular aslında Amerikan ordusunun birer müfrezesi gibidirler. Bu orduların en başta gelen görevi Amerika’yla ihtilaf yaşayan iktidarları devirmektir. Bu nedenle her bir iktidar Amerika ile iyi geçinmeyi varlığının devamı için kaçınılmaz görür.
Zalim Amerika liderliğindeki bu ülkeler birbirlerine karşı şiddetli, kâfirlere karşı merhametlidirler. Amerika; askeri, ekonomik ve siyasi gücünü bu ümmetin kendi aralarındaki ihtilaf ve çekişmelere borçludur. Onların birbirlerini zayıflatması Amerika’yı güçlü kılmaktadır.
Amerika’ya bu itaatin ve boyun eğmenin sadece iktidarlara mahsus olduğu, halkların Amerikan karşıtı olduğu iddiası maalesef bizim hüsnü zannımızdan ibarettir. Bunun açık delili Amerika’nın kendi başına bela gördüklerini bu halkların da ‘bela’ olarak görmeleridir.
Sadece dine karşı lakayt olanlar değil en dindar bildiklerimiz hatta gençleri teheccüd namazına teşvik edenler, tevhidi dilinden düşürmeyen cemaat ve tarikatlar da kendi aralarındaki ihtilaflara rağmen Amerika ve İsrail’in “şer ekseni” gördüklerini düşman, tehdit ve tehlike olarak görmektedirler.
Halen Filistin, Lübnan, Yemen ve Suriye’de Amerika’nın öncülüğünde akıtılan kanlar, enkaza çevrilen yuvalar, mabetler ve şehirlere rağmen cihadın ön saflarında olmasını umduklarımız “Allah’ın cc yerini” tartışmakla meşguldürler. Bu tartışmalar Amerika’nın cinayet ve katliamlarını perdelemeye hizmet etmektedir.
Filistin’de oluk oluk kanımız akıtılırken düzenlenen festivaller, Haremeyn’i Şerifeynin yanı başındaki Jennifer Lopez konseri, Amerika’nın silah zoruyla gerçekleştirilmiyor.
Kendi ülkelerinde olup biten bu alçaklıklara itiraz edenlerin oranı da ümmetin öşrü nispetindedir.
Bu nedenle öncelikli meselemiz Amerika’nın öncülüğündeki bu vahdeti bozmak olmalıdır. Büyük şeytanın şer eksenine dâhil etmediği, kendisine dost ve müttefik gördükleri ile aynı ümmetten olamayız. Onlar ayrı bir ümmet biz ayrı bir ümmetiz. Onlar olsa olsa efendimizin icabet ümmetine karşı direnen davet ümmeti olabilirler.
Şimdi İcabet ümmetinin saflarını sıkılaştırma zamanıdır. Şimdi Amelikalıların başındaki Calut başının yarıp cehenneme gönderen Davut (as)’ın sapanı gibi Amerikalıların başındaki Trump’ın başını yaracak füzeleri hazırlama ve fırlatma zamanıdır.
Tel Aviv düşerse Washington düşer. Bu sahte ümmet dağılır. Gerçek icabet ümmetinin vahdeti ancak o zaman sağlanabilir.
Öyleyse şimdi Tel Aviv’i düşürme zamanı! Tel Aviv’e füze gönderenlere, vaadine sadık olanlara selam olsun! (Emin Güneş - İslamianaliz)