Peygamberler: Tarihin Devrimci Önderleri (1)
Hasan Turabi şöyle der; Din gökten inen ideal teori ile yeryüzünde ki deneme alanına egemen olan pratiğin birleştirilmesi çabasıdır. Evet din, varlık sancısı çeken toplumun sorunlarına Allah’ın çözüm olarak gönderdiği teori-vahiy pratik-peygamber aracılığıyla insanlığın yalnız bırakılmamasıdır. Ezilenleri yeryüzüne önder kılmak için girişilen özgürlük mücadelesidir. Ve şüphesiz ki, Peygamberlerde bu özgürlük mücadelesinin prototip kişilikleridir.
Nuh’un (a.s) Mezopotamyada orataya çıkan ilk kent devletler zamanında Tevhid ve Adalet çağrısı müthiş bir mücadelenin adıdır. Kuran’ın beyanıyla toplumun yönetici sınıfı (mele-aristokrasi) Nuh’un adalet çağrısına karşı gelmişlerdir. Karşı duruşlarının nedeniyse Nuh (a.s) kıssasında anladığımız kadarıyla iktidarlarının sarsılacağı endişesidir. Ve “Nuh Kanunları” olarak tarihe geçen yedi ilke ise Nuh’un (a.s) adalet ve hakikat mücadelesinin göstergesidir.
1. Putlara tapmamak
2. Küfürden kaçınmak
3. Zina yapmamak
4. Adil olmak, adaletle hükmetmek
5. Kan dökmemek
6. Hırsızlık yapmamak
7. Canlı hayvan yememek
Hz. İbrahim ise mezopotamya uygarlığının çok güçlü olduğu bir dönemde mücadelesini verdiğini görüyoruz. İ.Ö. 2 binli yıllarda Sümer, Akad ve Babi’in güçlü iktidarları yönetimi Tanrının verdiğine inanıp kendilerini Tanrının yeryüzündeki gölgesi, kırbacı, öfkesi olarak tanıtmışlardır. Hakikat odur ki tarihte iktidarların çoğu toplumları Tanrı ve din ile kandırmış, varlık sancısı çeken toplumların kurtuluşu için gelen peygamberlerin özgürlük, adalet, hakikat söylemlerinin üzerini örtüp yine aynı peygamberleri ve tanrıları kullanıp zulüm rejimlerini inşa etmişlerdir.
Muhtemelen Hz. İbrahim’in mücadele ettiği kişi Akad kralı Naram-Sin’den Kuran’da Bakara Suresi 258. ayette geçen şu tartışma tarihin kültürel, ideolojik, dinsel kodlarını vermektedir.
Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için Rabbi hakkında İbrahimle çekişeni savaşanı gördün mü? İbrahim şöyle demişti. Benim Rabbim odur ki hayat verir ve öldürür. O’da şöyle demişti Bende hayat veririm ve öldürürüm!
Ayette anladığımız kadarıyla Naram-Sin güçü ekonomik ve otoriter bir siyasal yapıya sahiptir. Arkeolojik verilerle sabittir ki, saldırgan ve yayılmacı bir politika izler. Yine Akad devletinin dönemin mazlumlarından toplanan vergilerle, Akada saraylarının tıka basa altın, gümüş ve kıymetli taşlarla dolu zenginlik ve refah bir hayat biçimi yaşadıklarını görüyoruz. Ayette mülk ve saltanat ( güçlü ekonomi ve otoriterlik ) bunu anlatmaktadır.
Rabbi hakkında İbrahimle çekişeni- saavaşanı gördünmü? Evet Hz. İbrahim’in Adalet mücadelesi işte tamda zamanın emperyalist aklına karşıdır. Ayette geçen “Bende hayat veririm ve öldürürüm” bahsi ise Naram- Sin’in acımasızlığının göstergesidir. Ezilen toplum bu zalim aklın kırbaçları altında yaşamları ve ölümleri hiçleşmiştir. Modern zamana ne kadarda benzemektedir?
Mezopotamya’dan sonra Mısırda peygamber’i bir mücadelenin nefesiyle soluklanır. Mısır’ın yüksek Firavun bürokrasisinin adaletsizliği ve zulmü, Amon tapınaklarının insanları Tanrı ve uydurulmuş bir dinle soyduğu ve uyuşturduğu bir zamanda köle Yusuf’un nasıl ideal bir toplum inşa ettiğine şahitlik ediyoruz. Yusuf’un mücadele verdiği Mısırda sosyolojik durum şöyledir: Yusuf kuyudan çıkarılarak satılmış bir köledir. O günkü dünya köleliğin acımasızca sürdüğü bir dünyadır. İnsanlar alınıp satılmaktadır. Üstelik Yusuf İbranidir ve Mısır’da İbranilerle birlikte aynı sofraya oturulmayacak kadar tiksinilen aşağı sınıf olarak görülmektedir. Hz. Yusuf bu anlamda ezilen aşağı sınıfların sembolüdür. Bu haliyle devletin başına geçmesi sosyolojik açıdan bir devrimdir.
Ve Yusuf’un (a.s) mücadelesi meyve vermeye başlar ve 18. Sülaleden Genç Kral Akheneton bu adil peygambere ve Adaleti emreden Allah’a iman eder. Öyleki, Amon dininden statü,para ve prestij kazanan Rahipler yenilmiş, halkı paramparça eden yüzlerce put alaşağı edilmiştir. Kuran’dan ve arkeolojik verilerden anladığımız kadarıyla toplumun ezici çoğunluğu Yusuf’un yanında yer almış ve ideal adil bir toplum inşa olmuştur. İlginç olan şudur ki, Akheneton yazdığı şu şiir bir olan Allah’ı, Kuran’i tasavvur gibi anlatmıştır.
Tanrı uludur birdir tektir
Ondan başkası yoktur
Bir tanedir, her şeyi yaratan odur
O görünmeyen bir ruhtur
Başlangıçta vardı tekti, hiçbir şey yokken o vardı
Her şeyi o yarattı
Ezelden beri süregelen varlığı
Ebediyete kadar sürecek
Gizlidir Tanrı kimse görmemiştir onu
İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır herzaman.
Devam edecek... (Muhammed Azad - Hürseda Haber)