Teslimiyet ve Temsiliyet
''İslam nedir'' sorusuna verilen cevaplar, tanımlama noktasında ciddi bir kafa karışıklığının varlığını ihsas ediyor...
Genellikle verilen ''İslam teslimiyet demektir'' yanıtı, parçacı bir cevap olmakla beraber yeni bir sorunun zuhuruna kapı aralıyor...
O da ''nasıl bir teslimiyet'' sorusudur...
Klasik ve klişe cevapların girdabından kurtaracak bir soru...
Düşünsel netliğe ulaşabilmenin başka yolu yok...
''Nasıl bir teslimiyet'' sorusuna cevabımız ''temsiliyet yüklü bir teslimiyet'' olacaktır...
Teslimiyet temsiliyete dönüşmüyorsa çürüyüş, çözülüş ve çöküş süreci başlamış demektir...
Temsiliyeti olmayan teslimiyetten Allaha sığınırız...
Temsiliyet içermeyen teslimiyet kime ve neye teslimiyettir...
Allah’a teslimiyet olmadığı kesin...
Peki! O halde hangi merci ve melcelere?
Dayatmacı resmi ideolojik şaklabanlığa... Baskıcı ve baskıncı bürokratik oligarşi hokkabazlığına...
''Vesvas''lık üzerinden ideolojik terörizm estiren güç kutsayıcısı, entrikacı, ''nas'' karşıtı ''hannas'' düzenine...
Kendi kafa formatına uygun jenerasyonlar üretmek için Habil'in nesline göz diken ve bu amaçla kanını döken, ifsat öncüsü kabilin Vampirizm sistemine...
Bunlar teslimiyet sahneleri... Kulluk görüntüleri... Bitişin ayak sesleri... Tükeniş senfonisi...
Egemenlere neyimizi teslim etmedik ki?..
Teslimi Silah... Teslimi İman... Teslimi Takva... Teslimi İhlâs... Teslimi Ahlak... Teslimi Mukavemet... Teslimi Salât (namaz)...
Alabildiğine teslimiyet provası... Teslimiyet delisine döndük... Nesiller teslis kültürüne teslim... Teslis tesis ediliyor...
Teslisiyet kültü ve kültürünün teslimiyeti derdest etmesine izin veremeyiz...
Teslimiyeti temsiliyet ile buluşturarak asli mecrasına çekebiliriz...
Teslimiyetin özgürleşmesi, temsiliyet eksenli bir duruşun gündemleşmesine bağlı...
Temsiliyeti teslimiyetten koparamayız... Bütünü parçalayamayız... Parçacı kuşatmaya ''dur'' demek durumundayız...
Çünkü teslimiyet gücünü temsiliyetten, temsiliyette gücünü teslimiyetten alıyor...
Ne temsiliyetsiz bir teslimiyet, ne de teslimiyetsiz bir temsiliyet... İkisini de onaylamıyoruz...
Onaylamak inkıraz ve inkisara götürür...
İslam’la gelişen kimliği, Tevhid’le olgunlaşan kişiliği bitirir...
Teslimiyet gücünü adayıştan, temsiliyet gücünü adanıştan alır...
Hz. İbrahim ve İsmail'in tevhid mektebinden tevarüs eden değerler manzumesi...
İbrahim’in estirdiği teslimiyet rüzgârı ile silkiniş ve diriliş iklimini soluyoruz...
Böylece toplumsal ve siyasal fırtınaların boğucu ve bozucu atmosferi ortadan kayboluyor...
Ahmaklaştırma ve aptallaştırma operasyonları geri tepiyor...
Seküler ataklar, pozitivist çıkışlar, rasyonalist hücumlar, nihilist saldırılar ve nasyonalist salgınlar boşa çıkıyor...
Nesillerin yüksek nabız atışları sulh ve sükûnete eriyor...
Buzağı tuzağı eskisi gibi hâkim değil, aksine akim... Samirilerin kirli hesapları fos ve fiyasko...
Samiri samimi olmayı öğrenmek durumunda... Başka hiçbir şansı yok!
İsmail ise adeta bir temsiliyet abidesi... Temsiliyeti piri...
Şahitliğini (temsiliyetini) gelecek kuşaklara taşıyor...
Abd ve abide olmanın formülünü sunuyor...
Bıçak ile boğazı arasındaki temsiliyet izleri nesillere en büyük armağanı...
''Adanış bir mekteptir'' mesajını İsmail'den alıyoruz...
Adanışın bir aldanış olmadığını görüyoruz...
Adanış Ben-i İsmail'in yolu... Aldanış Ben-i İsrail’in çizgisi...
Biz kimin izini sürüyoruz? Kime daha yakınız?
İşin ucunda Ben-i İsmail olup, Ben-i İsrail’i takip ve takrip etmek de var...
Sakın! Takip, tazip ile sonuçlanmasın? Takrip, tahrip ile neticelenmesin?
Teslimiyet ve Temsiliyetin bileşkesi; sahih Tevhidi duruş...
Bu duruşu gölgelemeyin! Tevhidi çizgide İslami duruşu bozmayın!
İslami kimliğiniz ağır bassın... Başka etken ve etiketlerden sıyrılın...
Türk-İslamcı, Kürt-İslamcı, Arap-İslamcı duruşlar bize ait değil... Bunu artık görün...
Tek bir ismimiz var...
‘'O sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi.'' (Hacc suresi; 78); Bu isim bize yeter...
Tamlamaya gerek yok... Çünkü ekleme, teklemeye dönüşür... Teslimiyet ve temsiliyeti parçalar...
Hala idrak etmiyor musunuz?
Kimlikler kirleniyor... Kişilikler sahteleşiyor... İhlâs zedeleniyor... Kulluk bilinci dağılıyor... Kıble krizi büyüyor... Kardeşlik paramparça... Su-i zan, tecessüs ve gıybet sarmalında tefrika canlanıyor...
Kuyuya attığımız Yusufları çıkarmak bize düşüyor... Nerede kardeşlik eli?
Âdem’in nedamet gözyaşları şeytanın oyununu bozuyor... Tevbe aşısına ne dersiniz?
Nuh'un gemisi tuğyan ve tufandan kaçanlara ''özgürlük yelkeni'' açıyor... Asla gecikmeyin!
İbrahim'ce arayış ve adayış bugün de sürüyor... Sakın kaybolmayın!
Musa, Firavun’un iradesizleştirme büyüsünü âsa ile kırıyor... Âsanın gücü yadsınamaz... Çünkü âsa direniştir... Direnişten kopmayın... Direnmek için direnin!
İsaca bir nefes, ölü toprağı serpilmiş yürekleri inşirah ve infiraha kavuşturuyor... Ruhullah ile ruhlanın! Ruhunuza ruh katın!
Muhammedî çıkış ile toplumsal anarşi, siyasal kaos, kültürel şizofreni, ekonomik harakiri ve çarpık tevhid mantalitesi hercümerç oluyor... İnsanlığı kemiren korku imparatorluğuna karşı itiraz etmeyi ümmete öğretiyor...
Biz mu'teriz ve müdahil ümmetin neresindeyiz? Vahyin gölgesinde toplumsal realitemizi okuyabiliyor muyuz? Nebevi stratejiden inhiraf etmeyin!
Ebu Zer karunizmin kendi çağındaki izdüşümü olan sermayeci şebekelerin ve kapitalist dinozorların nefesini kesti... Sömüren ve semiren ihanet sisteminin üzerine yürüdü... Zerre Ebu Zer, zer (altın) düzenini zir u zeber etti... Ebu Zerce bir kıyamı gündeminize alın!
Teslimiyet öncülerinin temsiliyeti hangi değerler ve eksenler üzerinden yürüttüğünü görüyoruz... Tesellümün, temessüle dönüşümünün ağırlığını inkâr edemeyiz... Ama biz buna mecburuz...
Çünkü biz temsiliyetin çocuklarıyız... Bu çağa temsiliyet damgasını vurmak bizim elimizde... Temsiliyet rahmeti toplumsallaştırma hareketidir...
Bu arada temsiliyet noktasında kendimden utandığımı da belirtmek durumundayım... Bu bir demagoji değil... Tevazu gösterimi hiç değil... Gerçeğin ta kendisi...
(Söz ve Kalem Dergisi Şubat Sayısı)