Kadının Varoluş Kavgası
Kadının binlerce yıllık ağır sınavı tüm korkunçluğuyla sürüyor...
Varlık sahnesine atıldığı günden beri ''Şeytani güçler''in kuşatması altında...
Sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve askeri tüm hesaplar Kadın üzerine kurulu...
Nesneleştirilen kadın, egemenlik hesapları kuran ''örgütlü tağut''un ideolojik kozu oldu hep...
Batılı düzenlerin zihinsel kodu, Kadın kozuna dayandırılıp aktifleştirilerek kurumsal mekanizmasına kavuşturuldu...
Kadının Vahiyle irtibatını keserek yalnızlaştırdılar...
Fıtratla bağlarını kopararak kendine yabancılaştırdılar...
Hilkatle arasını bozarak özüne muhalifleştirdiler...
Vicdanla ilişkisini yıpratarak nezih kişiliğinden uzaklaştırdılar...
Müteal değerlerle alakasını dinamitleyerek iffete düşmanlaştırdılar...
Tevhidi Varoluş ikliminden beslenme kanallarını tıkayarak Akidesizleştirdiler...
Kadının Mitolojilerin cehenneminden sıyrılıp ''Hür''leşmesini engellediler...
Hurafelerin estirdiği kahredici ideolojik rüzgarla, mana alemine adım atmasını imkansızlaştırdılar...
''Allahsızlaştırma'' ve ''Ahlaksızlaştırma'' operasyonları hiç bir zaman ve an kesintiye uğramadı...
Kadını önce içten çökerttiler... Maneviyatsızlaştırdılar...
Bedenine müdahale etmeleri ve istismar objesi olarak kullanabilmeleri için bu gerekliydi...
Kadının fiziğine göz koyanlar, yüreğini ağır taramalı ateş altına aldılar...
Kadının ''et''i üzerinde tasarruf hesapları yapanlar, ''Şirk''et''ler oluşturdular..
Siyasal ''şirk''et''ler... Sınıfsal ''şirk''et''ler... Ulusal ''şirk''et''ler... Felsefi ''şirk''et''ler...
Pre-Modern/Modern öncesi çağların Cahiliyyesi, Kadını köleleştirip bedenine tahakküm kuruyordu...
İçten Transformasyona/dönüşüme yönelmeden ''zor'' ve ''zer'' ile ''zen''in (Kadın) hayatı üzerinde ''zar''atıyordu...
Modern ve Post-Modern çağların ''Kurt''laşan Cahiliyyesi ise Kadını ''Mankurt''laştırıyor...
Modern ve Modern sonrası zamanların Cahiliyyesi, Kadını ''Mankurt''laştırarak kendine bağımlı hale getiriyor...
İradesi alınmış, kimliği çalınmış, kişiliği yozlaştırılmış, silikleştirilmiş, düşünemeyen, sorgulamayan Kadın bireyler üretiyor...
Milenyum Cahiliyyesinin örgütlü gücü karşısında Kadın yapayanlız, kimsesiz, korumasız, savunmasız ve güçsüz...
Miadı dolan ideolojiler ve sistemler biterken Kadını da bitirdiler...
Seküler depremler Kadındaki metafizik/aşkın ruhu yıktı...
Liberal artçılar Kadını Emansipatif/sınırsız ve kayıtsız özgürlükçülüğün baş döndürücü dünyasında tüketti...
Feminist şoklar Kadına kutsallık giysisi giydirip tanrısallaştırarak ve dokunulmazlık zırhına büründürüp şımartarak kendinden geçirdi...
''25 Kasım Uluslararası Kadına yönelik şiddetle mücadele günü''nü piyasaya sürenler, Kadını''Mankurt''laştıranlardan başkası değil...
‘’8 Mart Dünya Kadınlar gününü’’ icat edenler, Kadın üzerinden Küresel İfsad’ı tetikleyenlerden başkası mı?..
Kadını “Müteal’’ olandan istiskale zorlayanlar, ona “Metal’’i reva gördüler…
Kadını metalaştıranlar hangi yüzle ''Kadının özgürleşmesi''nden bahsediyorlar...
Kadının Ontolojik realitesine suikast düzenleyenler, fıtratının kaldıramayacağı konumlar biçenler ve sınırsız ifsadını alkışlayanlar ''Kadına yönelik şiddet''in baş sorumlusudurlar...
Haya duygusunu parçalayanlar, iffetini iğfal edenler ve namusunu sıradanlaştırıp sınırsız özgürlük istencini kışkırtanlar Kadına yazık ettiler...
Mankenleştirilen, markalaştırılan, malzemeleştirilen ve maymunlaştırılan Kadın...
Nesneleştirilen, objeleştirilen, metalaştırılan ve şeyleştirilen Kadın...
Masajla mayışan, imajla başı dönen, makyajla bayılan ve ambalajla paketlenip servis edilen Kadın...
Vahiyle çatışan şer güçler, Kadını sımsıcak yuvasından ve ailesinden koparıp sokaklara ve caddelere saldılar...
''Sokak Kadını'', ''Hayat Kadını'', ''Piyasa Kadını'', ''Reklamizm Kadını'' ve ''Özgürlük Kadını''nitelemeleri, Batı paradigmasının ve batıl ideolojilerin ürünüdür...
Evet! ne yazık ki Kadını ''Mankurt''laştırdılar...
Popüler kültürün çağdaş köleleri haline getirdiler...
Kürt coğrafyasında ise Kadın, Batılı küresel sistemin Kürtlerin başına bela ettiği ''ulusalcı Sosyalist'' ifsadın kuşatmasında ''Mankurt''laştırılıyor...
Ya da daha uyumlu bir yeni kavramsallaştırma üreterek diyebiliriz ki; Kürt Kadını ''Man''Kürt''leştiriliyor...
Kadını sürüklendiği tünelden, girdiği çıkmazdan, düştüğü çukurdan kurtaracak bir ''Hürriyet iksiri'' gerekiyor...
O ''Hürriyet iksiri''nin ne olduğunu biliyorum...
Hacer'in say'ı... Asiye'nin imanı... Meryem'in iffeti...
Hatice'nin direnişi... Sümeyra'nın örnekliği... Fatıma'nın feryadı... Zeyneb'in Çığlığı...
Kürt Kadınının çilesi... Filistinli Kadının azmi... Kafkasyalı Kadının cesareti...
Ve Iraklı Kadınların şahsında "Nur Bacı''nın arşı titreten haykırışı... Temiz mektubu...
İşte Kadının ''Hürriyet iksiri''...
Sahte özgürlük pazarlayıcılarının maskesini indiren ''Diriliş ve Direniş iksiri''...
Milenyum çağının Kadını bu ''iksir''e ne kadar da muhtaç...
Çağın ve toplumun ilacı; “Nisanur Mektebi’’nde takdim edilen “Diriliş iksiri’’dir …
Sizce de öyle değil mi?..
(Hürseda Haber)