Molla Yakup Akgönül
Yıl 1943... Yer Diyarbakır'ın Lice ilçesi Hezan (Kayacık) köyü...
''Hezan'' toprakları için ‘’Mutena’’ ve ‘’Müstesna’’ bir ''Rezan''ın doğduğu seneler...
Hezan'ın her zaman iftihar duyacağı ve minnetle anacağı bir Rehber'in Dünya'ya geldiği zaman dilimi...
Molla Yakup Akgönül... Gönlü ak ihtiyar…
Muhterem bir seyda...
Mübarek bir ehli ilim...
Muhlis bir şahsiyet...
Muslih bir gönül adamı...
Mükemmel bir davetçi...
Müstesna bir kişilik...
Mücadeleci bir ruhani...
Mütevekkil bir şahsiyet...
Müdrik bir akıl...
Müşfik bir kalp...
Mü'min bir yürek...
Mütebessim bir çehre...
Muvahhid bir duruş...
Bilmem bu cümleler Seyda’yı anlatmaya yeter mi?..
Aslında hiç sanmıyorum!..
Seyda'yı izah etmek için kurduğum sözlerin eksik olduğundan kimsenin şüphesi olmasın...
Hiç ama hiç abartmıyorum...
Molla Yakup bir ''Ders''tir...
Durgun nesilleri hareketlendiren, Ruhsuz gençliği ayaklandıran, pasif yürekleri coşturan ve mezar-misal zihinleri dirilten bir ders...
Diriliş, direniş, direnç ve dinamizm dersi...
O salt bir ''Müderris'' olmadı, aynı zamanda ''Müderres'' oldu...
Yani bize duruşu ve kimliğiyle ders oldu...
Tıpkı gidişi gibi!..
Evet, Seyda'nın kıymetini hakkıyla bilememek bana ders olsun...
Molla Yakup bir ''Dert''tir...
Başkalarına yük olan bir dert değil...
Aksine yük alan bir dert...
Dertsizlik derdine müptela olanların zevkten ''dört köşe'' oldukları bir zaman diliminde, Seyda dertsizlik belasından uzaklaşarak ''dert köşesi'' olmayı tercih etti...
Yanlış anlaşılmasın hiç ''dört köşe!'' olmadı demiyorum...
Kesinlikle böyle uçuk bir iddiam yok...
Birileri zevkten dört köşe olurken, o dertten dört köşe oluyordu...
Bilmem anlatabildim mi?..
Seyda'nın hem derdi hem dersi vardı...
Yaşı ''yetmiş''ti, ama işi bitmemişti...
''Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et'' ayetini gündeminden düşürmemişti...
Dünyevi olanı kastederek ''derdim başımdan aşkın'' mazeretinin arkasına saklananların bulanık söylemlerine hiç bir zaman ve an itibar etmedi...
Molla Yakub'un derdi ''Maişet'' ve ''Manşet'' değildi... O'nun derdi ''Mahşer''di...
''Ma'şeri vicdan''dan kopmadı...
''Kolektif Şuur''dan sapmadı...
''Zulümle Mücadele ekseni''nden uzaklaşmadı...
O'nun için Zalim'in, Müslüman veya Gayri Müslim olması arasında hiç bir fark yoktu...
Zalim Zalim'di... Nefret, lanet ve beddua Zalim'e idi...
Hiddet, hicran, haşmet, hakaret, hüsran, hasaret ve hezimet Zalim'e idi...
O'nun Vahiy pınarından öğrendiği, Zalim'in payına düşen gerçeklikler bunlardı...
Ömrü hayatında Zalim'i alkışlamadı... Zulme çanak tutmadı...
Zillet'i kanıksamadı... Zulmet'e ''Eyvallah'' demedi...
Reel Politizm'in ''Başarı'' merkezli ''Haşarı'' mantalitesinin Ahlak, İhlâs, Takva Adalet ve Şahitlik kavramlarını kirletme operasyonlarına karşı susmadı...
Tevhidi değerlerin yerine ''Başarı''nın öncelenmesi tuzağına karşı çıktı...
''Başarı'nın mutlaklaştırılması'' ve ''Hedef'in putlaştırılması'' tehlikesini görünce ''Akıbet Muttakilerindir'' emr-i İlahisine daha sıkı sarıldı...
''Yozlaşan'' ve ''Yoklaşan'' nesillere karşı sorumluluğunu unutmadı...
Kaybolan İslami değerlerin yeniden İnşa'sı ve İhya'sı için durmadan çalıştı...
Çürümeye yüz tutan insani erdemlerin dimdik ayakta kalabilmesi için didinip durdu...
İlhadi ideolojilerin ve beşeri sistemlerin oluşturduğu ''bozucu'' ve ''boğucu'' atmosferi dağıtmak için var gücüyle mücadele etti...
Kendisine ''taptıran'' ve ''saptıran'' sahte liderlerin ifsad politikalarına karşı toplumu bilinçlendirdi...
Seküler/Sol paradigmanın spesifik Kürdistan stratejisinin oluşturduğu korkunç ''Tahribat'' ve ''Tahrifat''ı, Müslüman Kürt halkına şikayet etti...
Ne Kemalizm'e baş eğdi, ne de ondan türeyen Apoizm'e boyun büktü...
Ümmet, Vahdet ve Kardeşlik için çarpan kalbi Mezhepçi, Kavmiyetçi, Devletçi ve Tefrikacı akım ve söylemlere meyletmedi...
Milletin selameti için nabzının attığına, köy köy, civar civar koşuşturduğuna, Dernek, Medrese, Taziye evleri arasında mekik dokuduğuna, Basın açıklamaları, Panel, Forum, Tiyatro, Miting v.b. etkinliklere aktif katılım sağladığına Hakkelyakin şahidim...
Titrek sesiyle yaptığı hitabet her şeye yeterdi...
Türkçesi ''Zaif''ti ama, ''Naif'' Zazakisi ile ''Taif'' kalpliler dahi yumuşardı...
Hele bir ''Kurmanci''si vardı, görmeliydiniz...
Belki süslü cümleler, edebi sözler ve renkli/boyalı sloganlar yoktu konuşmasında ama Seyda'nın sözlerini etkili kılan ''Derin İhlas''ını ve ''Temiz Ahlak''ını hissetmemek mümkün değildi...
''Tekebbür'' ve ''Tefahür''ün peşinde olmadı hiç bir zaman...
Allah'ın arzında burnu bir metre havada dolaşmadı...
Seydalık, ağabeylik, hocalık ve büyüklük taslamaktan uzak, oldukça mütevazı bir duruşa sahipti...
El öptürme meraklılarının cirit attığı bir Dünya'da el öptürdüğüne hiç tanık olmadım...
Hürmeten ve nezaketen elini öpmek için her eğildiğimde başımı öpmesi her şeye yeterdi...
Belki çocuklarının, torunlarının ve yakın akrabalarının/insanların elini öpmesi vakii olmuştur ama Müslüman gençler elini öpmek için hürmetle eğildiklerinde buna müsaade ettiğini görmüş değilim...
''Kolluk''un tazyiklerine aldırış etmedi...
''Koltuk''un cazibesi karşısında başı dönmedi...
Seyda'nın derdi yalnızca ''Kulluk''tu...
İlmini ve iradesini üç kuruşluk Dünya metaı karşılığında egemen güçlere peşkeş çekenler, Seyda'nın bağımsız İslami kimliğini gördükçe kendilerinden utanır oldular...
Çünkü Seyda onlar gibi başkalarına el açmaktan Allah'a sığındı, yalnızca Allah'a el açtı...
''Müstakil'' ve ''Müstakim'' İslami Kimlik hattı oluşturmak en büyük hayallerindendi..
Siyasetin gündemine takılıp ''Vahşet''i kanıksamaktan teberri ederek, Vahyin gündemine sarılıp ''Vahdet''i içselleştirmeyi tercih etti...
''Salabeleşme nifakı''nın dehlizlerini gördükçe ''Sahabeleşme İnfakı''nın kıymetini bildi ve öyle yaşadı...
Hiç bir zaman insanları arkadan hançerlemedi, kuyu kazmadı, kazık atmadı tuzak hazırlamadı...
Hakkın hatırını Halkın hatırından âli gördü ve sahtekârların söylemlerine kulak asmadı...
''Tekfirci'' müzahrefatın iğrençliklerini gördükçe ''Tekbirci'' muzafferiyete insanları çağırdı...
Seyda'nın kadr-ü kıymetini bilemedim...
Ondan helallik de almadım...
Bilmiyorum ''Rüya'da helallik almak'' yetiyor mu?..
Sahi Rüya'da aldığım helallik geçerli mi?..
(Hürseda Haber)