Kutlu Doğum Rüzgarları
Türkiye genelinde özellikle Kürdistan'da kutlu doğum rüzgarları esiyor...
Nebevi ''meltem'' ifsad fırtınasında yıpranan gönüllere ''melhem'' oluyor...
Kutlu viladet iklimi vilayet vilayet yayılıyor...
Ev, sokak, mahalle, çarşı, mescid, okul, dernek, vakıf, dershane O(sav)nun mesajıyla yeniden diriliyor...
Mitingler, konferanslar, paneller, seminerler, sohbetler, toplantılar, düğünler O(sav)nun zikriyle bereketleniyor...
Meydanlar, statlar, salonlar, kültür merkezleri ve kompleksler milyonların cuş-u huruşa gelerek akın ettikleri nebevi silkiniş mekteplerine dönüşüyor...
Tesbihler, tahmidler, tekbirler, tehliller, tilavetler, hatimler ve salavatlar dillere pelesenk oluyor, virdi zebanlaşıyor...
Çölleşen yürekler, çoraklaşan bedenler, kuraklaşan nesiller alemlere rahmet olanın (sav) çağrısıyla kendine geliyor, canlanıyor...
İnsanlık O(sav)nun sesine muhtaç...
Dünya O(sav)nun soluğuna müştak...
Herkes ve her şey Onunla (sav) buluşmaya meyyal...
Kendi sesiyle peygamberin sesini bastırmaya çalışanlar kendilerine yazık ettiler...
O(sav)nun mesajına sağır kesilerek, kendilerini peygambere duyurmaya çalışanlar zamanla çürümeye yüz tuttular...
Kendi hesaplarını peygamber(sav)in hesabından üstün tutanlar, seri-ül hisabın huzurunda nasıl hesap verecekler?..
O(sav)nun çağında nebevi sesi baskılayarak kendilerini önceleyenler medenilikten uzak çöl adamları ve kaba saba bedevilerdi...
Bugün ise o(sav)nun sayhasını alaşağı etmeye çalışanlar kravatlı kültürlü! eğitimciler, kendini İslama nispet eden batı tutkunu modernist entelijansiya, sahabeyi (R.anhum) hadis makinası! olmakla suçlayarak Oryantalizme hizmette kusur etmeyen ''mealcilik'' fraksiyonunun prof. bozuntuları ve peygamber algımızı bulanık ve karmaşık kılmaya yeminli statükocu ekran mollalarıdır!..
Peygambersiz bir din oluşturmanın peşindeler...
Peygambersiz bir Kur'an’ı arzuluyorlar...
Tevhidi parçalama operasyonunun mimarları ile karşı karşıyayız...
Bunlar peygamber(sav)e savaş açan medeni görünümlü çağdaş bedevilerdir...
Peygamberi olmayan pratiksiz, modelsiz bir İslam tasarlıyorlar...
Pratiksiz bir İslam’a kim inanır?..
Somut çehresi olmayan bir Din’e kim yanaşır?..
Yaşamsallaştırılmamış bir düşünce kimin umurunda?..
Meşkuk ve meçhul bir söylemi kim takar?..
Artık şu gerçekle yüzleşmek durumundayız...
Çehresi olmayanın asla çevresi olmaz...
Çevresi olmayan birini görürseniz, bilin ki onun aslında çehresi yok...
İslam’ın çehresi Hz. Muhammed(sav)dir...
Hz. Muhammed(sav)in çevresi bugün her yerde...
Meydanlar o(sav)nunla kimlik kazanıyor...
Nesiller o(sav)nun kişiliğini çağa taşımanın sancısını çekiyor...
Toplumlar nebevi istikamette ısrar ederek sahte liderlerin baskısına direniyor...
Kitleler Peygamber (sav) dışı önder arayışlarını veto ediyor...
Kalabalıklar Hz. Muhammed(sav)e muhabbette karar kılıyor...
Ona (sav) yönelmeyen çağ, haram bir çağdır...
Onu (sav) aramayan toplum, harap bir toplumdur...
Onunla (sav) buluşmayan insanlık, helak bir insanlıktır...
Onunla (sav) barışmayan dünya, viran bir dünyadır...
Bize düşen onu (sav) anmak ve anlamak...
Kupkuru anmak ile anlamak gerçekleşmiyor...
Anlamak için ise kuşkusuz anmak gerekiyor...
Anlamak için anmak... Anmak ile anlamak...
Salih anmaların sahih anlamalara yol açacağı hususunda hiç bir şekk ve şüphe yok...
İşin ucunda sahih anlamamakta var...
Yani anlamak! ama yanlış anlamak... yanlı anlamak... İşte sorun tam da burada...
Kendi zihinlerinin ürettiği peygamber şablonuna ikna olanlar kendi kuyularını kazdılar...
Yıllarca Peygamber(sav)in dünya görüşüyle açıkça savaşanlar köşeye sıkışınca Peygamber(sav)in mübarek doğumunu bahane ederek mevlüt okutup ideolojik istismar malzemesi haline getirmek yüzsüzlüğünde bulunuyorlar...
Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor...
Kep düştü kel göründü... Takke düştü takiyye göründü...
Şeytani yüzlerini gizleyen maskeler bir bir düşüyor...
Perde arkasındaki çirkin çehreler deşifre oluyor...
Peygamber Sevdalıları’nın çıkışı bir milad oldu...
İfsad hizbinin miadını doldurdu...
Neo-Statükonun parçacı peygamber komplosunu ve marksist tağuti cephenin parçalayıcı peygamber tuzağını zir-u zeber etti...
Amed/Diyarbakır'ın samimiyet, sadakat ve sevdasını görünce kahroldular...
Stenbol/İstanbul’un meydanlara taşması ve yüzbinlerin coşkusu karşısında yıkıldılar…
Elih/Batman'ın kararlı duruşu karşısında afalladılar...
Çewlik/Bingöl'ün coşkusunu görünce hakimiyet hesapları yapmaktan vazgeçtiler...
Adana'nın katılımını iki kat arttırmasına tanıklık edince, tedhişçi güçler çaresizlik içerisinde saldırmaya yeltendiler...
Mersin'in tehditlere prim vermeyerek alanları doldurmasını hazmedemediler...
Riha/Urfa'nın etkinlik temposuna anlam veremediler...
Wan/Van'dan yükselen Muhammedi cuş-u huruş planlarını altüst etti...
Nisebin/Nusaybin'in çağdaş Taif zihniyetine cesaretle dik durması provokasyon planlarını suya düşürdü...
Farkin/Silvan'ın yeniden şahlanışı uyku düzenlerini sarsmaya yetti...
Şirnex/Şırnak’a uzanan Peygamber aşkı silah tüccarlarını ürküttü...
Bursa'da meydanların hınca hınc taşması derin güçleri endişe ve paniğe sürükledi...
Bölgenin İslami kimliğiyle ön planda olmasını istemeyen derin medya patronları boşuna heveslenmesinler...
Bu muazzam ve munazzam kitlelerin ihlası er veya geç medya sansürünü kıracak...
Toplum mühendislerinin Kürdistan üzerindeki hesapları fiyaskoyla sonuçlanacak...
Deli gömleği ideolojileri Müslüman halka giydirmeye çalışanlar ilelebet kaybedecek...
Şunu unutmasınlar ki; İstikbal inkılabatı Peygamber Sevdalıları’nın eliyle olacaktır...
Gareth Jenkins binlerce kilometre öteden bunu anladı...
Anlamayanların aklına şaşarım...
Not: Bu yıl beni en fazla heyecenlandıran gelişme; İstanbul Mewlüdü’nün Kazlıçeşme meydanında gerçekleştirilecek olmasıdır…
(Hürseda Haber)