Arayış..!
Hiçbir zaman aradığımızın ne olduğunu, bilemez olduk çıktık. Bu çıkışlardan yola devam edemez olduk. “Sömürü devletlerinin bir diğer ülkeyi sömürme şekli, iki arkadaş veya iki ortağa benzer. Yada evli çiftlere benzetirsek..! Risaletten uzak devletler bir diğer ülkeyi sömürmekten çekinmezler ve hiç de umurlarında değildir. Çünkü üç-dört yıl sonra yeniden iktidarda kalma umutları beslemektedir.
Onun için isminin her zaman altın harflerle röt bir yanda anılmasını kazınmasını ister. Bir diğer ülkeyi köleleştirdiğini ve onları müstemleke olduklarını, halklarına bildirmek istemez. Yada “sus” demeleri için halkını refah içinde yaşatmak ister.
Rahmetli Mutahhari şöyle serzenişte bulunur, “Babamı gözlerimizin önünde vurdular. Babam yerde kanlar içindeydi.” Neden vurmuşlardı sanki babasını... çünkü emperyalizme köstek olmuş ve onların ayaklarını zurnallatmıştı. İşte buydu ve devamında da bir emperyal başbakanın ülke ziyaretlerinde en kutsal mekanlarına doğru gidişlerinde... mesela ayakkabılarını tapınağa girmeden çıkarmalrı istenir, oysa başkan tapınağa on metre önceden ayakkabılarını çıkarınca...
Toplumsal inanış onun nedenli tapınaklarına karşı özverili olduğunu düşünür. Oysa içten hesaplı (reziller) ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının peşindedirler. İki arkadaşta öyledir. Risaletten uzakta olanlar, birbirlerine nefsani davranmaktan çekinmezler. Hz. Mevlana bu konuda şunları yazmaktadır, “Eşşek ruhlu bir insanın ruhu ancak eşşek ahırına konar.” der. Hiç karşılıksız iş yapmazlar. Birbirlerini kıskanır ve çekemezler.
Dünyalar dolusu kazansalar bile yine de... Karunlaşmaktan da geri durmazlar... Günümüz toplumuda öyledir, herşeyin en önde gideni, en önde şımaranı olma yolunda sapkınlıklarını dile getirmekten geri durmazlar. Ölüm onalrın en kaygılı ve acı bir durumudur.
Dün ölümü gördüm ölümü
Yanıma doğru geldi
Ve bana dedi ki
“Merhaba”
İşte öyle... ölümü bile eğlence oyun sananların sonu nicedir. Bazen soruyorum kendi kendime bu arayışın sonu ne olacak diye? Herşeyi arıyorlar ama... bulamadıkları devrimdir. Yani bir iç devrim midir? Kim bilir bunu yapamadan da yaşam stilleri hep öyle kokuşmuş olacaktır. Yoksa çamurda yürüyüpte bana hiç çamur değmemiş diyenlerden olmayalım. (Tarık Konyalı)