Ruhumuza Dikkat Edelim
Ruh konusu bambaşka bir dünyadır. Onun bilgisi yalnız Allah'a aittir. Öyle şeyler yazmak istiyoruz ki..! iştahım var: bu konu beni sanki benimle ilgilendiriyor. Bende bununla ilgili bir yansıma olarak... kalemimle buluşunca... ilmi ve hissiyatlarımıda katarak yazıyorum. Şair öyle demiş ya;
Ruhum
Seni tarıyorlar seni
Ruhum seni vuruyorlar seni
Sakın!...
Teslim olma...
"Mesela yoruldum" deriz yada "az uyudum" deriz... "yağmurlu havaları seviyorum"... "Bir sokak ortasında hayatın ağırlığı altında, yaşayan insan" ruh ızdırabı çeker. Bir toplu iğnenin acıtması gibi ruhunu iğneler durur. Bazen deriz ki, "Şu odanın duvarları üstüme üstüme geliyor..." bazen de deriz ki, "Şu sıcak çay bugün gerçek demini aldı." meğer aynı çay o gün eğer ruhumuzun daraldığı bir çıkmazdaysak... bu gün çayda hiç güzel olmadı deriz. Rahmetli Mutaharri bu konuda şöyle yazmaktadır, "O gün birbirini çok seven iki arkadaş tartışır. Diğeri kendini tutamayıp ona bir tokat atar"... ayrılıklarının sona ermesi için arkadaşına çok güzel bir mektup yazar, özrünü dile getirir." Ruhumuza dikkat edelim onu kullanıp, buruşuk bir mendil gibi asla çöpe atmayalım. Rahmetli Ali Şeriati bir devrim meşalesini şöyle bir izah edelim, "Bir çocuğun dondurmacı dükkanı önündeyken... devrim mesalinde ağıtlar yakıp ve kendini yere atarak "illa o dondurmayı istiyorum" der. Çocuğun bu ısrarlı isteği bir devrimdir. Çünkü onu elde etmek için bir devrimi gerçekleştirmiştir. Bizlerde o dondurmacı önünde devrim yaratan ve yanıp tutuşan devrimcilere hasretiz. Saf ve temiz...
Hani çobanın biri her yıl sevdiği köpeğine işini iyi yaptığı için bir koyun ayırıyormuş... Aradan üç yıl geçince köpeğin hanesinde üç koyun birikmiş. Fakat köpeği aniden ölünce... çoban gizli gizli düşünüp ruhunu ızdıraplar sormaya başlamış... ve sonunda köpeğin mirasçısını aramaya çıkmış. Bu meseleyi köyün muhtarına sormaya karar vermiş. Muhtar, "Ben önce bir kitaba bakayım" demiş. Çoban ruhunun ızdırabının dineceğine inanarak bekliyormuş. Muhtar, "Senin köpeğin mirası bana düşer demiş. Çoban hızlı hızlı adımlarla getirme aşamasında yolda... Düşünmeden edemiyormuş, "Acaba şu bizim muhtar benim şu ölen köpeğin nesi oluyordu" diyormuş. Yarı yoldan dönmüş ve merağını gidermek için muhtara sormuş, sen benim ölen köpeğin nesi olurdun? Yani akrabalık falan gibi, "Muhtarın yüzünde şafak atmış dese ki, şuradan burdan köpek yerine girecek." "Hadi" demiş "Sen gözüme görünme" demiş. Bu aslında bir devrimdir. İnsanın aslında gizli bir kıyamıdır...
Allah (cc) aklı yaratmış "Gel" demiş "Gelmemiş.." dön demiş, "Dönmüş" ve insanları eşrefi mahlukat olarak yaratmış. Ne mutlu eşrefi mahlukat olanark kalanlara... (Tarık Konyalı)