Bir Virüsten Yeni Bir Dünyaya Doğru
Corana, diğer adıyla Covid 19 şeklinde bütün dünyada salgına dönüşen virüsün genelde bütün insanlık alemi ve özelde de islam dünyası için nasıl bir musibet olduğu apaçık ortada.
Yol açtığı insani felaketin sınırlarını çizmek mümkün olmuyor; her ne kadar birtakım öngörülerle bu felaketlerin önümüzdeki ay veaylar içinde sona ereceği söylense de, yine bazı diğer öngörüler de, çok daha agır sonuçlar ortaya çıkacağını söylüyor.
Sadece yol açtığı insani felaket açısından bakacak olursak bile, ihnsanlık tarihinde eşine çok az rastlanır bir dönemi yaşıyoruz; bundan önceki yüzyıllar içinde rakamsal olarak büyük çaplı ölümler olduysa da, bütün dünyayı, bütün ülkeleri, halkları, bütün yönleriyle yaşamı ve insani ilişkileri bu denli etkileyen, bu denli daraltan ve sınırlayan bir hadise olmamıştı; dolayısıyla türü etkisi ve sonuçları itibariyle tüm dünya tam bir dönüm noktasını yaşıyor.
Bu virüsün yol açtığı insani felaketin diğer boyutu da “ekonomik felaket”lerdir. Ülkelerin kaynaklarını, imkanlarını, kazanımlarını ve kurulu sistemlerini alt üst eden, zenginleri fakirleştiren, servetleri buharlaştıran, ihtişamları çökerten, safahatları bitiren bir sarsıntı dönemi bu aynı zamanda.
Geçen oniki yıl içinde dünyanın yaşadığı küresel ekonomik krizin bir çok ülkenin ekonomisini nasıl alt üst ettiğini, ülkeleri iflasın eşiğine taşıdığını, bazı ülkelerin ise az bir yara ile krizi atlattığını biliyoruz, ama hiç bir ekonomik kriz küresel anlamda bu denli dünya çapında bir depreme yol açmamıştı. Dolayısıyla, Corana virüs bir dünyadaki ekonomik yapılar üzerine atılmış küresel bir nükleer silah gibi, bir tahribata yol açtı. Bu tahribatın giderek nasıl da artacağını ve yıkım etki alanı ve derinliğinin nasıl da büyüyeceğini ilgili uzmanları dile getiriyor.
Corana virüs üzerinden ortaya konulan veriler, kayıp raporları, haber bültenlerinin manşetinden hiç inmiyor ve kısa vadede de ineceği yok.
Ama bu Corana Virüs’ün yıkım ve hücum alanlarını insani ve ekonomik felaketlerin göstergelerinin ötesinde ters orantılı bir şekilde konuştuğumuz ve tartıştığımız çok daha önemli boyutları var. Aslında insanlağın bir bütün olarak oturup başını ellerini arasına alarak “nereye gidiyoruz?” diye sorması gereken çok daha büyük konular var!
Corana virüs insanlık arasında birçok yönden ne kadar yıkıcı felaket olsa da, aynı zamanda bir çok yönden de öğretici, uyarıcı ve aydınlatıcı bir rol görüyor.
Biraz da bu yönlerin üzerinde duracak olursak:
Corona virüs dünyaya egemen ve musallat olmuş küresel sistemin insanî ve ahlakî açıdan ne kadar çürük, çapsız ve ne kadar temelsiz olduğunu gözler önüne serdi. Adına ileri yaşam seviyesi denilen, modernite ile süslenen, uygarlıkla sloganlaştırılan, insan haklarıyla cilalanan Batı ve Avrupa’nın aslında yüzü boyalı kof bir gövde olduğunu ortaya çıkardı.
Siyasi, askeri, ekonomik, kültürel tüm alanlarda birlik peşinde olduklarını, oluşturdukları yeni kurumlarla, yeni bayraklarla, yeni para brimleriyle, yeni parlamentolarla bütün dünyaya modern Avrupa’nın ileri yüzünü göstermeye kalkışan Avrupa, kendi içinde çatırdadı, kendi kendirne sırt döndü, kendi astığı bayrağı kendisi çekip yerlere attı. Avrupa birliği tüm iddiaları, tüm değerleri ve tüm süsleriyle sürünmeye başladı.
Hastanelerde ve toplu toplu tedavi merkezlerinde yığılan insanların, hatta yollar boyunda ve koridorlarda yerlerde uzanan hastaların solunum için nasıl çırpındığını görüyoruz da, aslında yerlerde, sokaklarda sürünen ve can çekişenin “Avrupa uygarlığı miti” olduğunu artık herkes görüyor.
Batı Medeniyeti ve Amerika’nın bütün dünyaya mutlak egemenlik kurduğunu yazdığı “Tarihin Sonu” adlı kitapla dillendiren Francis Fukuyama’ya, yeniden bir kitap yazdırıp “yüzlıllardır işgallerin, yağmaların, soygunların, vurgunların, katliam ve soykırımların ardından kurduğunuz bu küresel düzen, bir virüsün karşısında sırt üstü yere düştü, acaba şimdi kim gelip onu tekrar doğrultacak?” sorusuna cevap beklemek gerekiyor.
Ya öbür tarafta Amerika!
Dünyanın tek patronu ve jandarması benim deyip en ileri askeri teknolojisi, dünya çapında binlerce üssü, donanması, karargahı ve yığınağı ile demir yumruk ile dünyayı hizaya gitermeye kalkan Amerika, görünmeyen bir viras karşısında nasıl da hizaya geliyor, nasıl da çırpınıyor?
Şu Corana virüsü denilen gözle görülmeyen bir mikrop, Amerika’nın hiç bir ilgisi ve bağı olmayan kavramın “insanlık kavramı” olduğunu bütün dünyaya gösteriyor, Amerika’nın insanlıkla uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını, Amerika’nın o göz kamaştıran sermayesinin ve devasa kurumlarının gerçekte örümcek yuvasından daha çürük ve daha zayıf olduğunu herkesin gözünün önüne getiriyor. Amerikan iddiaları bir bir dökülüyor, boyası tek tek akıyor, o kirli yüz bütün iğrençliğiyle ortaya çıkıyor. Ortalığa yayılan koku, uzun zaman yerde yatan bir leşin kokusu değil, adına uygar ve insancıl denen kokuşmuş Amerika’nın iğrenç kokusu.
Hani nerede uygar dünya, nerede Batı?
İşte sizin küresel sisteminiz bu kadar! İşte kapitalizm, liberalizm putunuz, işte insan hakları ve özgürlük sloganlarınız! Daha çok şeyle öğreneceğiz, belki de nasıl da yamyamlaştığınızı daha çok göreceğiz!
Yarınlar, yepyeni dünyaya kucak açacak!
En nefret edilen ülke Amerika ve en çok tiksinilen da Batı uygarlığı denilen efsane olacak!
Yeni bir dünya Muhammedi İslam sancağı altında dünya özgür hakları eliyle kurulacak! (Ali Ammar Canöz - Hürseda)