Bizim İslamımız Muhammedi İslamdır, Saray İslamı değil
BİZİM İSLAMIMIZ VAHDET İSLAMIDIR, TEFRİKA İSLAMI DEĞİL, MUHAMMEDİ İSLAM’DIR, SARAY İSLAMI DEĞİL.
Allah Tebareke ve Teala’nın Kur’an’da müminler için buyurduğu her bir emrin ifası nasıl bir ‘ibadet’ ise, müslümanları birlik ve beraberliğe çağıran emirlerin ifası da bir ‘ibadet’tir.
“Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.” (Bakara 43)
“Sizden; hayra çağıran, marufu emreden ve münkerden sakındıran bir topluluk bulunsun.” (Al-i İmran 104)
“Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun.” (Saff 14)
“Gerek hafif gerek ağır olsun kuşanıp savaşa çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin.” (Tevbe 41)
“Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. Hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir. Hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir.” (Bakars 216)
“Ey iman edenler! Sabredin, sebât gösterin, sabır yarışında düşmanlarınızı geçin, dâimâ savaşa hazırlıklı olun, uyanık bulunun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa erebilesiniz.” (Al-i İmran 200)
“Ölçüyü ve tartıyı tam yapın.” (Araf 85)
“Ölçtüğünüz vakit tam ölçün, tarttığınız zaman da doğru teraziyle tartın.” (İsra 35)
“Ey iman edenler, adaleti ayakta tutan şahitler olun” (Nisa 135)
Kur’an’da buyrulan bu birkaç ayet örneğini verecek olursak, Rabbimizin buyruklarını yerine getirmek nasıl bir ‘ibadet’, aksi ise nasıl bir ‘günah’ ise, aynı şekilde müslümanları birlik ve beraberlik içinde olmaları, niza, ayrılık ve çekişmelerden kaçınmaları noktasındaki emirlerin ifası ‘ibadet’ bu vazifelerin ifasında gaflet ve kusurlar da ‘günah’tır.
“Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılıp parça parça olmayın” (Al-i İmran 103)
“Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider.” (Enfal 46)
Müslümanlar birbirleriyle ilişkilerinde Allah’ın buyruklarını ifa ve ikame etmekle yükümlüdür. İbadet hem ferdi hem toplumsaldır. Yukarıda aktardığımız son iki ayet de müslümanları vahdet vazifesini birlikte ikameye çağırıyor. El ele, gönül gönüle, tek beden ve tek yumruk.
Hiç kimse bunun hilafına bir şey söyleyemez. Buna içtihat da olmaz, mezhep de olmaz. Hangi mezhep ve hangi içtihat, Allah’ın farzlarını iptal ve ilga etsin! Hangi mezhep ve hangi içtihat, müslümanları birbirine düşman etsin! Hangi mezhep ve hangi içtihat, müslümanlar arasında çatışma ve niza çıkarsın!
Kısacası hangi mezhep ve hangi içtihat, Allah’ın verdiği emrlerin zıddına çağırsın?
Hiç bir İslam mezhebi böyle bir ayrılığa sebebiyet vermez! Hiç bir içtihat müslümanların birbirine düşmesine yol açmaz!
Geçmişte sultanlar, melikler ve kapıkulu saray mollaları dünyevi hırs ve çıkarları için, iktidarlarını sürdürmek ve egemenliklerini genişletmek için müslümanlar arasında böylesi bir ayrılık ve düşmanlığı bilerek ve planlayarak oluşturdular. Üzerine mezhep ve içtihat boyası sürdüler, hak üzere olmanın bu yoldan geçtiğini ileri sürdüler.
Onlar, ‘zer’ ve ‘zor’ ile, ‘tezvir’ ve ‘tevil’ ile sahte dini söylemler ürettiler ve müslümanlara empoze ettiler…
Ne Emevi ne de Safevi saltanatlarının ürettiği İslam, Muhammedî İslam değildir.
Birleştirmeyip ayıran, yakınlaştırmayıp uzaklaştıran, sevdirmeyip nefret ettiren İslam, Muhammedî İslam değildir.
Bizi getirip saray İslamlarının fasit yollarına kim çekmek ve itmek isterse, ister Şiilik isterse Sünnilik adı altında olsun, onlara diyeceğimiz tek söz: “bizim dinimiz ve yolumuz Muhammedî İslam dini ve yoludur. Kendimizi ve ümmetimizi Saray İslamlarına kurban ettirmeyeceğiz!
Sünniyiz, Şiiyiz, ümmetiz ve tekiz…
Her kim hangi isim ve sıfat, hangi mevki ve makam üzerinden gelirse gelsin, kendini hangi nezhep ve içtihada, hangi cemaat ve gruba nispet ederse etsin, saray İslam’ının sözlerini söylüyorsa ve buna çağırıyorsa işte “fırka-i dalle”nin kendisi budur. Sırat-ı Müstakim’den sapıp müslümanları saptırmaya kalkmanın örneği budur.
Bizler İslam’ı sarayların kürsülerinden değil, Resulullah’ın minberinden öğreneceğiz! Bizler İslam’ı fasitlerden değil, salihlerden öğreneceğiz! Bizler İslam’ı cahillerden değil, alimlerden ve ariflerden öğreneceğiz! Bizler İslam’ı heva ve heveslerini ilah edinenlerden değil, muhlis ve muttakilerden öğreneceğiz….
Bizim İslamınız Vahdet İslamıdır, tefrika İslamı değil… (Hürseda Haber)