İslam Devrimini Savunmak ve Şeyh İbrahim Zekzeki
“İslam devrimini savunma” konulu yazıları yazarken, Allah Tebareke ve Teala’nın ümmetimize açtığı yeni inşirah kapısı, bizi İslam devriminin büyük evladı, velayet ve mukavemet yolunun şerefli lideri Şeyh İbrahim Zekzeki’ye götürdü...
“İslam devrimi”ni savunmak denilince bunun en mükemmel ve canlı örneklerinden biri şüphesiz ki, Nijerya İslam Hareketi lideri Şeyh İbrahim Zekzeki’dir.
Şeyh Zekzeki, ta üniversite öğrencilik yıllarında tanıştığı Merhum İmam Huneyni’ye sadakatten hiç ayrılmamış, Afrika coğrafyasında İslam devriminin şiarlarını yaşatmak için emsalsiz bir çaba içine girmişti. Nijerya İslam Hareketi de, İmam Humeyni ile kurulan bağın bereketli bir sonucu olarak doğrulmuştu.
Lübnan’dan Seyyid Abbas Musavi’lerin İmam Humeyni ile olan bağlarının Lübnan’da Hizbullah’ı ortaya çıkartıp siyonist düşmanla mücadelede yeni bir tarih yazması misali, Şeyh İbrahim Zekzeki önderliğindeki İslami hareketin siyonizmle mücadele noktasında Afrika’nın dinmeyen feryadı olması da, İmam Humeyni ile olan bağın bir sonucu idi...
Şeyh İbrahim Zekzeki izzet ve fedakarlık dolu mücadelesiyle mazlum ve mahrum Afrika halklarına, velayet hattında bir özgürlük, kurtuluş, ömür ve adalet kapsını açtı. Hz. Musa’nın mustazaf halkı firavun düzeninin pençelerinden kurtarma mücadelesi nasıl idiyse Şeyh Zekzeki’nin Afrika halklarını emperyalistlerin vesayeti ve despot tağutların esaretinden kurtarmak için başlattığı devrimci İslami hareket de oydu...
Hz. Musa’nın âsası vardı ve o “beyaz el” (yed-i beyzâ) sı onun nünüvvet ve devriminin bir müjdesi idi. Şeyh Zekzeki’nin yakin imanı ve adanmış yüreği, çelikleşmiş iradesi ve cesareti bir “âsa-yı Musa” parıldayan anlı ve gözleri de bir “yed-i beyzâ” idi...
2005 yılında kendisiyle ilk tanıştığında bunu görmüş ve hissetmiştim. Kaderin cilvesi o ki, bizi buluşturan da “Kudüs davası” idi. Zira Kudüs’ün özgürlüğü yolunda yapılacakları konuşma noktasında dünyanın farklı noktalarından bir araya gelmiş başbaşa oturmuştuk. Ben ise konuştuklarını dinlemekten önce gözlerine bakıyorum sürekli ve kalbindeki o teslimiyet ve ihlası hissediyordum.
O zaman henüz altı oğlunu kurban vermemişti ama, İbrahimce duruşuyla İsmail’lerini tereddütsüz adamaya hazır bir ‘baba”yı görüyordum karşımda... Ve Hacer misali hanımı da yanındaydı. İsmailî kurbanlar doğurup büyüten ana. Onları Allah yolunda bir adanmışlığa hazırlayıp “bu kurbanımızı kabul buyur Allah’ım” diyen ana... Her zaman devrim, direniş ve velayetin yanında durup hasta haliyle yıllarca zindanda kalan ana...
Allah Tebareke ve Teala bu ana ve bu baba ile, “İbrahim-Hacer-İsmail” destanlarını yeniden yazdırıyordu. Ve bu destan Afrika’nın bağrından asrın Bilal’leri ile yazılıyordu.
Şeyh İbrahim Zekzeki milyonlarca takipçisi olmasına karşın, o, velayet karşısında yalınayaklı rütbesiz bir asker idi. İmam Hamenei’nin önünde bağdaş kurup oturan ve kulakları hep onun sözünde olan bir “Ammar” idi. Şeyh Zekzeki bir “ehl-i vazife” idi. Rahmetli İman’a “lebbeyk” dediği andan itibaren velayetin yanında vazifesiyle hakkıyla amel eden sadık bir asker idi. O, milyonları arkasından yürüten bir lider olmanın yanında, İmamının arkasında bir Ebuzer ve bir Selman idi... Bir İmamın yanında “ümmet” olmanın nasıl olacağını öğreten bir “kandil” idi...
Bizlerin İslam inkılabının yanında nasıl duracağımızı ve bu inkılabı nasıl savunacağımızı öğrenme noktasında Şeyh İbrahim Zekzeki okulunda öğrenci olmamız gerekiyor. Çünkü bu inkılab ve velayet, vefa, sadakat ve amel bekliyor...
İnkılab ve velayet hattının Bilalî meşalesi Şeyh İbrahim Zekzeki’yi yeniden özgürlüğüne kavuşması dolayısıyla selamlarken, kendisinin varlığı ile iftihar duyan özgür dünya müslümanlarına ve direniş cephesine tebriklerimizi sunuyoruz...
Şüphesiz ki onun geride sağ kalan oğlu ve kızlarının sevinç ve mutluluğu çok büyüktür, kendileriyle görüşerek bu mutluluğu da paylaştık. Ama en büyük sevinç, oğlu Yusuf’un yolunu gözleyen baba Yakub misali, şimdi, o sinesi ferahlayan İmam Hamenei’nin sevinç ve mutluluğu bambaşkadır...
Ey Aziz rehberimiz! Yakub’un gözlerini açan ve oğlu Yusuf’u ona kavuşturan yüce Allah Subhanehu ve Teala, yıllar sonra kardeşin Zekzeki’yi sana tekrar gönderiyor. Derin bir hasretle yolunu gözlediğin kardeşin Bilal’e kavuşmanın sevinci, o vefalı Abbas’ın Hacı Kasım’ın yokluğunda daralan gam dolu sinene bir inşirah olsun...
Daralan sineleri ferahlatan Rabbimize hamd olsun... (Ali Ammar Canöz)