Allah’ı ve Peygamber’i sevmek
Allah sevgisi, peygamber sevgisi imanımızın özünü oluşturur.
Bu sevgi gözümüzde her şeyi küçük gösterir.
En çetin zülümleri, fitneleri katlanılır hale getiriyor.
Bu sevgidir ateş dolu hendeklere tebesümle atlamamızı sağlayan. Hayatının baharında zindanlara müebbed katlandıran.
Gerçek sevgi,
Allah sevgisi,
Peygamber sevgisi…
Bu iksirdir ki herkesin karşısında ürpererek durduğu Firavunları, Nemrutları, Şeddatları hakir ve küçük görmeyi sağlayan.
Zalimin, Deccal’in iki gözünün ortasına parmağını uzatıp haykırma cesareti veren…
Bu sevgi imandır.
Tevhid inancıdır.
Sırat-ı mustakimdir.
Tavırda dengedir.
Kinatla insicamdır.
İman; dışa açılmadır, keskin duyarlılıktır.
Bu duyarlılık belayı, fitneyi uyandırır.
İman; güzeli, uyumluluğu ve mükemmelliği takdir etmedir.
İman; kainatı yenilenmiş bir bakışla görmek, güzelliği taze bir idrak ile algılamak ve yeryüzünde geceler ve gündüzler boyunca yüce Allah ın yaratıcılık sanatı ile düzenlenmiş bir şenliğin içinde yaşamaktır.
Müminlere gelince onlar hiçbir şeyi yüce Allah ı sevdikleri kadar sevmezler.
Ne liderleri, ne bayraklerı, ne sınırları, ne mal, ne makamı, ne rahatı…
Ne kendilerini ne başkalarını.
Ne birtakım putlaştırılmış şahısları ne bazı nazariyeleri ne kimi ideolojileri ve ne de insanların peşinde koştukları yeryüzü kaynaklı herhangi bir değerli varlığı.
"Oysa müminler en çok Allah ı severler."
En çok Allah ı sevmek!..
Her türlü ölçünün ve her türlü sınırlamanın dışında ve üstündeki mutlak bir sevgi...
Başkalarının Allah dışındaki şeylere yönelttikleri bütün sevgilerden daha büyük bir sevgi...
Buradaki "sevgi" deyimi güzel bir deyimdir.
Üstelik, gerçeği ifade eden yerinde bir deyimdir de.
Çünkü, gerçek mümin ile Allah arasındaki ilişki sevgi ilişkisidir.
Kalp bağı ve manevi çekim ilişkisidir.
Muhabbet ve yakınlık ilişkisidir.
Sevgi heyecanı ile bağlı, aydın ve aşk dolu bir vicdanın ilişkisi.
İnsanlardan bazısı,Allah tan başka şeyleri Allah ile bir tutarlar ve onları Allah ı sever gibi severler. İman edenler ise Allah ı herşeyden daha çok severler. Bakara suresi 165
Allah’ı sevenler, onun en çok sevdiği habibini de ençok severler.
Bu da imandır.
Sevdadır.
Muhammed’i sevdadır.
O’nu sevenler bir de sevda platformu oluşturdular mı görün bu gülistanda ne Aliler, ne Hüseyinler, ne Fatımalar, ne Zeynepler yetişir.
Bu sevda ihlas ile riyayı, salih ile de Fesadı teşhir eder, daha da edecek.
Bu sevda, bu sevgi, bu iman, bu salavatlar, bu gayretler Kürdistan’ı İmanistan edecek…….
Hazret-i Ebu Talha anlatıyor:
Bir gün Resulullah, sevinçli olarak gelip buyurdu ki:
(Cebrail bana gelip, şu müjdeyi verdi:
Ya Resulallah! Rabbin, "Sana bir defa salevat okuyana, ben on salat okurum.
On defa rahmette bulunur,
on günahını affeder,
on derece yükseltirim.
Sana bir defa selam veren herkesin selamına da, ben on defa selam ile karşılık veririm,
Bu sana ikram olarak yetmez mi, razı olmaz mısın?" dedi.
Ben de, razı olurum dedim.) [Nesai]
Bu sevda sadet-i dareyndir.
Günahkar biçareler için muştudur, halastır, şefaattir.
Hz. Peygamber’in (asm) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Ben şefaatimi ümmetimden büyük günah işleyenler için sakladım.” (Buharî; Müslim)
Başka bir rivayette:
“Siz şefaatimin (sadece) dindar ve günahtan temiz olanlara ait olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Hayır o, ümmetimden hata ve günahlara bulanmış kimseler içindir.”
(Ahmed; Heysemi)
Sevgi, en karlı, en kısa, en kestirme, en kolay kurtuluş yoludur.
Sevad ve gayrette hesap yapmayana Rabbim de hesapsız verir.
Hesaba katmayanlar yeniden hesaplasın.
Hesabı tutmayanlar da…
Mevlam hesabı kolay olanlardan eylesin.