Dilimizi İyiliğe Alıştıralım
Dildeki kuvve-i zâikayı Fâtır-ı Hakîmine satmazsan, belki nefis hesâbına, mide nâmına çalıştırsan, o vakit midenin tavlasına ve fabrikasına bir kapıcı derekesine iner, sukut eder Eğer Rezzâk-ı Kerîme satsan, o zaman dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i İlâhiye hazînelerinin bir nâzır-ı mâhiri ve kudret-i Samedâniye matbahlarının bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar
İbnu Abdullah nakletti;"Ey Allah`ın Resulü" dedim, "uyacağım bir amel tavsiye et bana!" Şu cevabı verdi: "Rabbim Allah`tır de, sonra doğru ol!" "Ey Allah`ın Resulü" dedim tekrar, "Benim hakkımda en çok korktuğunuz şey nedir?" Eliyle dilini tutup sonra: "İşte şu!" buyurdu.(kütübü site 5909)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kul (bazen), Allah`ın rızasına uygun olan bir kelamı, ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah onun sebebiyle cennetteki derecesini yükseltir. Yine kul (bazen) Allah`ın hoşnutsuzluğuna sebep olan bir kelimeyi ehemmiyet vermeksizin sarf eder de Allah, o sebeple onu cehennemde yetmiş yıllık aşağıya atar."(kütübü site 5913)
Resulullah (sav) da yine şu uyarıda bulunmuştur;
Ebu Sa idi l-Hudri radıyallahu anh, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm dan anlatıyor:
"Ademoğlu sabaha erdimi, bütün azaları, dile temenna edip: "Bizim hakkımızda Allah tan kork. Zira biz sana tabiyiz. Sen istikamette olursan biz de istikamette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!" derler." (Tirmizi, Zühd 61, (2409).(kütübü sitte 5872)
İnsanlar mademki ağızlarından çıkan söz vesilesiyle bu kadar töhmet ve sıkıntı altına girmektedir. O zaman söylenecek sözler “kırk ölçülüp, bir biçilmelidir” Eğer neticesi hoş olmayacak şeylere sebebiyet verecekse; o sözün söylenmemesi daha iyidir. Sadi’nin dediği gibi“Söylenmediği müddetçe söze sen hâkimsin. Bir kere söylendi mi, o sana hâkim olur.”
Dilin afetlerini anlamak adına, söylenecek sözlerin insan gönlünde yapacağı tahribatı şu söz ne güzel ifade eder "Bak; şu çeşmenin tası yok, kırma insan kalbini; yapacak ustası yok"
“Ağızdan çıkan söz bil ki, yaydan fırlayan ok gibidir. O ok gittiği yerden geri dönmez. Seli baştan bağlamak gerek.” (Hz. Mevlana)
Aslında ağızdan çıkan her söz, sahibinin karakter yapısını, kişiliğini de ele verir;
“Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır.” (Ataullah İskenderi)
“Bal küpünden sirke taşmaz” Bu ifadeyle, ağızdan çıkan sözün; o kişinin kalbindeki duygu ve düşüncelerini, açığa çıkardığı anlaşılmaktadır.
Mademki; "söz; özün tercümanıdır" O halde, dilin afetlerinden korunmanın yolu da; "özü(kalbi) temizlemektir"
Yüce Allah; "Güzel sözler ve insanlari bagislama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir"[ 2/263] buyurmaktadır. Dil yarası yaraların en derinidir" derler. Doğru sözdür. Kendini tutamayıp söylenen bazı kırıcı kelimeler öyle derin yaralar yapar ki, zamanla geçse de, açıldığı yerde izi kalır. Dil yarası ruhun en gizli yerlerinde boyuna işler, bir türlü kapanmak nedir bilmez.
Hazreti Ali :Kılıçların açdığı yaralar iyileşir amma dilin açtığı yara iyileşmez. buyurayak bu hususa işaret etmiştir.
Kuvve-i şeheviye ile Arz"da fesad hasıl olur, kuvve-i gazabiyenin tecavüzüyle katl ü kıtale mahal olur. Halbuki Arz, takva üzerine tesis edilmiş bir mescid hükmündedir.(İşarat-ül İ"caz 203)
Ebu Ümame radıyALLAHu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ben, haklı bile olsa münâkaşayı terkeden kimseye cennetin kenarında bir köşkü garanti ediyorum. Şaka bile olsa yalanı terkedene de cennetin ortasında bir köşkü, ahlakı güzel olana da cennetin en üstünde bir köşkü garanti ediyorum."
Ebu Davud, Edeb 7, (4800).
Hz. Aişe radıyALLAHu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir adamdan kendisine menfi bir söz ulaştığı vakit: "Falan niye böyle söylemiş?" demezdi. Fakat: "İnsanlara ne oluyor da şöyle şöyle söylüyorlar?" derdi."
Ebu Dâvud, Edeb 6, (4788).
İbnu Ömer radıyALLAHu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm huyurdular ki:
"ALLAH ın zikri dışında kelamı çok yapmayın. Zira, ALLAH ın zikri dışında çok kelam, kalbe kasvet (katılık) verir. Şunu bilin ki, insanların ALLAH a en uzak olanı kalbi katı olanlardır."
Tirmizi, Zühd 62, (2413).
Ebu Hureyre radıyALLAHu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"ALLAH a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır koşuşsun ya da sussun."
Tirmizi, Kıyamet 51, (2502).
Tirmizi nin İbnu Ömer radıyALLAHu anh tan yaptığı diğer bir rivayette Resûlullah: "Kim susarsa kurtulur" buyurmuştur.
Ali İbnu l-Huseyn, Ebu Hureyre radıyALLAHu anh tan naklediyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kişinin mâlâyâni şeyleri terki İslâm ının güzelliğinden ileri gelir."
Tirmizi, Zühd 11, (2318, 2319); Muvatta, Hüsnü l-Hulk 3. (2, 903).
Boşu boşuna yapılan konuşmalar da kalbi katılaştırır. Ruhun dengesini bozar. Daima endişeye sebep olur. Kişiyi sürekli suçlu hissettirir. Değerini düşürtür ve bu değerini yeniden kazanmak için uğraşmasına, kendini yıpratmasına vesile olur. Aynı zaman da kişilerin hayalleri üzerinde de etkilidir sözler. Düşünmeden söylenmiş bir söz gerçekten kendine inanmış bir kişinin hayatını anında değiştirebilir. Ümitsizliğe düşürebilir
Sözün fazlasını zapt-u rapt altına alıp tutan, malının fazlasını Allah yolunda infak eden bir kimseye cennet vardır!36
Şakalaşmak güzeldir, latife tatlıdır ama belli ölçülerle olursa.
Şakayı tuza benzetmişler, hiç olmazsa yemeğin tadı olmaz, çok olursa yenmez.
Çok gülmek kalbi kabartır. Hadis-i Şerif’te buyuruluyor; Benim bildiğimi bilmiş olsaydınız, çok ağlar, az gülerdiniz.
Sevgili Peygamberimiz de bazen latife yaparlardı ama ölçülü. Meselâ; Bir gün yaşlı bir hanım gelir, Cennete girebilmesi için dua ister, O da ihtiyarlar Cennete giremez diye cevap verir, İhtiyar hanım da ağlamaya başlar, bunun üzerine şöyle buyurur; ihtiyarlar, ihtiyar olarak Cennete giremezler, gençleşirler ve öylece cennetlik olurlar.
Bir başka gün de biri gelir Sevgili Peygamberimizden binmek için bir deve talep eder.
O da, sana bir deve yavrusu getirelim ona binersin buyurur.
O kişi, deve yavrusu beni taşıyamaz der. Bunun üzerine alemlere rahmet olan zat, latife yaptığı işaret ederek buyurur ki; bütün develer deve yavrusu değil mi?
Bil ki, lehine söz taşıyan kimse aleyhine de taşır; sana nakleden, senden de nakleder. (Imam-ı Şafii)
Kişi dilinin altında gizlidir. (Konuşsa hemen belli olur: Eğer sözü akla uygunsa akıllı deriz; uygun değilse bilgisiz...)
Dili tatlı olanın, dostu çok olur. (İnsanın dili tatlı olursa, halk içinde dostları çoğalır... Ama dili sert ve kırıcı olsa, köleleri, hizmetçileri bile sevmez onu.)
İyilikle hürler, kul köle edilir. (Eğer huzurunda dünya reislerinin baş eğmesini istersen, gücün yettiği kadar insanlık et. Hür, insanlıkla bende olur, bağlanır sana.)
Dilini neye alıştırırsan, seni ona zorlar. (Yani dilini mutlaka kötülükten men edip iyi şeylere alıştırman gerekir. Çünkü çok nazik bir yerde, alışkanlığına binâen dilden uygun olmayan bir lâf çıkmakla sahibi ondan zarar görebilir ve söz söyleyenin gönül pınarı, dertlerin çıkması tasasıyla bulunabilir.)
Kalabalık arasında öğüt vermek, azarlamak ve rezil etmek demektir. (Eğer bir kimseye nasihat etmek istersen, gizli et. Gizli öğüt, nasihatlerin en güzelidir.)
Akıl tamam olduğunda, söz azalır. (Akıl ve anlayışı az olan kişinin âdeti, gayet çok konuşmaktır. Eğer insanın aklı ve anlayışı fazla olursa, sözleri azalır.)
Azad Kılıçaslan / Hürseda Haber