Mazlumiyet Ve Mağduriyet Diyarı
Kendi bölgesinin en kalabalık halkları kürtler, farslar, araplar ve türklerdir.
Kürt nufusu hakkında net bir bilgiye sahip değiliz.
Bunun sebebi kürtlerin dört ayrı devletin sınırları içinde parçalı bir durumda yaşamaları özellikle de son yüzyılda uğradıkları baskılar,
zorunlu iskanlar,
tehcirler ve
asimilasyonun yanında ayrıca,
kürttlerin arasında iskan ettirilen diger unsurlardır.
Özellikle “İT”ciler Cumhuriyet’i tamamen elegeçirdikten sonra Türk unsuru dışındakileri inkar ettiler.
Öldürebildiği kadar kürtlerden öldürdüler, bir kısmını da tehcire yolladılar.
Göçmen türk unsurlarını Kürdistan’a yerleştirerek gri bölgeler oluşturdular. Zavallı halkı öz yurdunda parya ettiler.
Alimleri ve liderlerini her vesileyle öldürerek, çocuklarını da YİBO’ lara zorla toplayarak asimile etmeye çalıştılar.
Unutulmaması gereken şey, hiçbir halk vatansız değildir.
Kürtlerin vatanı ise türkçe söyleyecek olursak Türkiye Kürdistanı, İran Kürdistanı, Irak kürdistanı ve Süriye Kürdistanı’ dır.
Fakat en büyük belirleyici parca Türkiye Kürdistanı’dır.
Kökenleri bu coğrafyada millattan önce ki tarihlere dayanan kürt halkının yaşadığı kürdistana coğrafik alan olarak farklılıklar göstermektedir.
Zagros, Toroslar, Amanos, Munzur, Cudi, Ağrı dağı, Dicle ve Fırat gibi önemli akarsu ve dağların olduğu bu çileli coğrafya,
Kürt halkının gelenekleri ve karakteri üzerinde de etkisini göstermiştir.
Halk; dağlar arasında,
memleket; imparatorluklar arsında uzun süre yaşamış.
Amma en çetin mezalimi kürtler son yüzyılda yaşadı.
Koçgiri ayaklanması, Şeyh Sait Kıyam Hareketi, Ağrı Ayaklanması, Zilan katliamı, Şemdinli Ayaklanması ve Dersim Ayaklanması....
Katillerine aşık olmuş birkısım Alevilerin, Onur Öymen’in Meclis konuimasından sonra CHP’ye küsmesi ile, cılız da olsa Dersim mazlum şehidlerine sahip çıkılmaya çalışılızor. Yetmez!...
Amma Şeyh Sait Kıyam Hareketi ve şehitlerinin bu kadar sahipsiz kalması yüreğimin derinliklerine insanı kederlendiriyor.
Oysa hz.Hamza’dan, hz. Hüseyin’den devam edegelen Hak Davası’nın kahraman bir şehididir Şeyh Said.
Ne yazık ki ona ve yarenlerine ağlayanları bile kalmamıştır. Va esefa!...
Uhud sanaşından sonra medineyi dolaşan Efendimiz (sav) herkesin kendi şehidlerine ağladığını,
Hz. Hamza’ya ise kimsenin ağlamadığını göünce;
Mahzun bir şekilde: “Hamza’nın kendisi için ağlayacağı kimsesi yok” deyince..
Sahabe-i kiram Hz. Hamza’ya ağlamadan, onun evinde yasını tutmadan şehidlerine ağlamaz olmuşlar.
Dinler açısından da önem arzeden Kürdistan coğrafyasında yeraltı rezervleri bakımından emperyalist emelleri olan devletler de tamah etmektedirler.
Kerkük, Batman, Adıyaman ve Nusaybin’ de çıkan petrol iştahları kabartıyor.
Emperyalist emeller dışında tarihi arka plan’dan kaynaklanan bir kinle Galip Devler bu ayaklanma (kıyam) lar karşısında Kemalistlere yardım etmişlerdir.
Sealahaddin-i Eyyubi’nin haçlıları perişan etmesi,
Fransa ve İngiltere’nin kışgırması ve örgütlemesiyle örgütlenip,
misyonerlik faaliyetleri yürüten ve müslüman köylere saldıran 10 bin civarındaki Nasturilerin askeri birliklerini Bedirhan Bey’in darmadağan etmesi...
Ermeni çeteler, Ruslar ve Fransızlara geçit vermeyen Kürtlere emperyalistler kinlidir.
Birinci dünya savaşından sonra ülkeler böülşülünce Müslüman kürtlerin bilinçli olarak mağdur edildiği söylenebilir.
Bütün doğal nimetlerden mahrum edildikleri gibi dilleri konusunda da sıkıntı yaşayan kürtler, zazaca, kurmanci, sorani, gorani lehçelerini kullanmaktadırlar. Hint dil ailesinin bir kolu olan dillerini halen serbest kullanamıyorlar.
Buna rağmen en serbest olanlar İran kürdistanındakilerdir.
Dil konusuna girmişken belirtmekte fayda vardır.
Lehçeler birbirinden çok farklılaşmış ve uzaklaşmıştır.
Bunun nedeni başka devletlerin hakimiyetinde yaşamış olmaları ve birbirinden kopuk bir şekilde, irtibatsız yaşamaları eğitim ve neşriyatla ilgili engellerle karşılaştıklarından dolayı dillerini geliştirip yaygınlaştıramamış olmalarıdır.
Amma lehçelerin farklılaşmasındaki en etkili faktör, siyasi sınırlar ve yasaklardır......
Azad Kılıçaslan / HÜRSEDA HABER