Hain'ül Enbiya
Müslümanlar için her zaman en çok aranan ama en az bulunan, en çok muhtaç olunan şey zalim sultanlara karşı hakkı haykıracak ulemadır. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bunun dışındaki her şeyi bulup parası ile alabiliyorsunuz. Öyle ki parasını verdiğinde senin için ölecek tam donanımlı seyyar ordular dahi bulabiliyorsunuz.( Wagner gibi) Bunun ötesi var mı?
Sultanlar azdıkça despotlaştıkça etrafında mebzul miktarda saray uleması(!) oluşuyor. Bunlar aslında Peygamberimizin (sas): “Ulema, Allah`ın kulları üzerinde peygamberlerin eminleridir. Siz onlardan çekinin ve onlara taarruz etmeyin. Onlar hükümet erkânı ile ihtilat etmedikçe ve dünyaya karışmadıkça (Deylemi’nin lafzında şu ibare vardır) Sultanla ihtilat eder ve dünyaya karışırlarsa o vakit peygamberlere hıyanet etmiş sayılırlar, o zaman bunlardan sakının." Hadisi şerifi uyarınca haindirler.
Bu yazımda zalim sultanlarca biri zindanlara atılan ve sürgün edilen diğeri idam edilen iki peygamber varisi rabbani âlimden bahsedeceğim.
İlki 1181 yılında Şam’da dünyaya gelen İzzuddin Abdülaziz b. Abdüsselam, diğeri Osmanlı Padişahı dördüncü Murat tarafından Bağdat seferi dönüşünde 1639 yılında idam edilen Şeyh Said’in 6. Dedesi Seyyid Haşim.
İzz. b. Abdüsselam’ın ilk suçu(!): “Şam Sultanı Salih İsmail Eyyubi, haçlılarla antlaşma yaparak kardeşi Mısır Sultanı Necmeddin Eyyubi’ye karşı savaş kararı almıştı. Antlaşmaya göre Sakîf, Saydave bazı kaleler haçlılara bırakılacak, destek amaçlı askeri birlik gönderilecek ve haçlıların Şam’a girip silah alımlarına izin verilecekti. Büyük İmam bu yanlış karar üzerine ayaklanmış, haçlı ordularına silah satışının haram olduğuna hükmedip yaptığının yanlış olduğunu sultanın yüzüne haykırmış ve cuma günleri sultana yapılan duayı kesmiştir. Sultan Salih’in İslam ümmetinin topraklarını kendi şahsi mülkü gibi tasarrufta bulunamayacağını, haçlılara satılacak silahların Müslüman kardeşlerimizin kanını akıtacağını ilan etmiş ve bu politikaya şiddetle karşı çıkmıştı. Bunun üzerine hükümdar, İmam’ı fetva ve hutbe okuma görevlerinden azledip kendisine zulüm, baskı ve hapis uygulamaya başladı. İmam’ı Şam’dan çıkarıncaya kadar bu baskılara devam etti.”
Şamdan Mısıra hicret etmek zorunda kalan İzz. b. Abdüsselam burada da izzetli duruşundan zerre kadar taviz vermemiş Sultanların yüzüne hakkı haykırmaktan geri durmamıştır. Memluk sultanı yaklaşan Moğol tehdidine karşı kendisinden ek vergi toplamak için fetva ister. Gerekçe olarak zaten Moğollar galip gelirlerse halkın malı canı ırzı talan olacak halk herşeyini kaybedeceğini ileri sürer. İzz. b. Abdüsselam bu gerekçeye karşı: “senin tahtın tacın sarayın sana mı kalacak sen halktan daha çok kaybedeceksin diyerek önce sen ve şürekan fazlalıklarınızı ortay koyun ondan sonra ben fetva vereyim” der. Başta sultan olmak üzere vüzera ve ümera eşlerinin ziynet eşyaları dâhil varlıklarını beytülmale koyunca haber halk arasında yayılır, halk fetva beklemeksizin kendiliğinden hazineye yardım eder.
Şimdi Salih İsmail Eyyubi gibi başını ABD’nin çektiği haçlılarla ve İsrail’le antlaşma yaparak Müslüman kardeşlerimizin kanını akıtanlara yüksek sesle itiraz eden rabbani bir âlim var mı?
Şehid Seyyid Haşim’in idam nedeni de sırf saltanat sahasının genişletilmesi ve bekası için kardeşkanının dökülmesine cevaz(fetva) vermemesi idi. Bunlar ahiret yurdunu geçici dünya hayatına tercih eden rabbani âlimlerdi.
Ülkelerin ekonomik durumları çeşitli nedenlerle kötüye gidebilir. Sel, deprem, savaş gibi olağanüstü olaylar sonucu kıtlık da oluşabilir. Bunlar sabır ve fedakârlık da gerektirebilir. Ancak bu fedakârlığa saraydan başlanması gerektiğini söyleyecek bir tek rabbani âlim bulamıyoruz.
Sözlerimize Hz. Hasan İbni Sufyan (RA)’dan rivayet edilen şu hadis ile son verelim: “Ulema, Allah`ın kulları üzerinde peygamberlerin eminleridir. Siz onlardan çekinin ve onlara taarruz etmeyin. Onlar hükümet erkânı ile ihtilat etmedikçe ve dünyaya karışmadıkça (Deylemi’nin lafzında şu ibare vardır) Sultanla ihtilat eder ve dünyaya karışırlarsa o vakit peygamberlere hıyanet etmiş sayılırlar, o zaman bunlardan sakının." (islamianaliz)