Arap Birliği Suriye’ye döndü

Başlığı yanlış yazdığımı düşünebilirsiniz. Çünkü dış ve iç ajanslarda verilen haber şöyle: “Mısır’ın başkenti Kahire’de toplanan Arap Birliği Dışişleri Bakanları Suriye’nin birliğe dönüşünde anlaştı.”
Ancak birlik dışişleri bakanlarının anlaşmasına rağmen bu durum yine de Suriye’nin Arap Birliği’ne değil, Arap Birliği’nin Suriye’ye dönmesi anlamına gelir.
Çünkü Arap Birliği’nden çıkan Suriye değil, tersine Suriye’den çıkan, Suriye’ye sırtını dönen Arap Birliği’dir. Hatta bazı Arap Birliği üyeleri açıkça Suriye’ye düşmanlık yapmıştır.
ABD merkezli Atlantik saldırısı başladığında, Arap Birliği birkaç ay içinde, 12 Kasım 2011’de Suriye’nin Arap Birliği’ne üyeliğini askıya almıştı. 11 yıl sonra o kararı geri alarak, hem Suriye’ye döndüler, hem de bir kısmının yıkılması için mücadele ettiği Esad yönetimini yeniden tanımış oldular.
ESAD DİRENDİĞİ İÇİN RUSYA DESTEK VERDİ
Peki 11 yıl sonra o karar neden değişti?
Çünkü ABD ve müttefikleri Esad yönetimini deviremediler.
Esad yönetiminin varlığını sürdürebilmesi, çoğunlukla küresel güç Rusya’nın desteğine bağlanır. Hatta zaman zaman yorumcular Beşar Esad’ın liderliğini küçümsemek için, “Moskova desteğini kesse, Esad 24 saat içinde yıkılır” bile derler.
Ama gözden kaçırdıkları bir şey var: Rusya, Esad’ın direnebileceği potansiyelini gördüğü için destek verdi. Yani Rusya’nın desteği Esad’ın iktidarını korumasına yardımcı oldu ama Esad’ın direnebilmesi de Rusya’nın desteğini çekebilmesini sağladı.
2011’de Atlantik saldırısı başladığında, Rusya’nın Suriye’ye desteği diplomatik düzlemdeydi. İlk dört yıl Esad’a ağırlıklı destek veren ülke İran’dı. Rusya’nın desteğini diplomasinin ardından sahada da vermesi 2015’tedir. Yani Atlantik cephesinin Esad yönetimine 3 ay ömür biçmesinin üzerinden 14 adet 3 ay geçtikten sonra…
Özetle, Esad direndi, Esad direndiği için Rusya destek verdi, Rusya destek verdiği için Esad çok daha iyi direndi. Gerçek tablo budur…
RUSYA VE ÇİN FAKTÖRÜ
Yani Arap Birliği’nin Suriye’ye dönmesindeki asıl faktör, Esad yönetiminin direnmesidir; Esad liderliğindeki Şam yönetiminin birliğini koruyabilmesi ve birkaç cepheden sürdürülen saldırıları püskürtebilmesidir.
Diğer nedenleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Rusya’nın Suriye’ye desteği: Arap Birliği’nin Suriye’ye dönmesindeki çok önemli bir faktör de Rusya’nın varlığıdır. Zira Rusya, geride kalan 11 yıl içerisinde, Arap Birliği ülkeleriyle ilişkilerini geliştirdi. Öyle ki Suriye’ye saldırının ilk bölümünde Amerikan cephesinde yer alan Suudi Arabistan, özellikle son iki yıldır, Rusya’yla çeşitli konularda işbirliği yapıyor; üstelik ABD’nin çıkarlarına ve uyarılarına rağmen! Yani Rusya-Suudi Arabistan ilişkilerinin, Arap Birliği-Suriye ilişkisinde kolaylaştırıcı bir rol oynadığını söyleyebiliriz.
Benzer bir rolü Çin’in oynadığını da belirtebiliriz. Artık Ortadoğu açısından “Çin barışı” diye bir olgu var. Çin, 10 Mart 2023’te İran ve Suudi Arabistan’ı barıştırdı. Suriye cephesinde karşı karşıya olan bu iki ülkenin ilişkilerini normalleştirmesi, haliyle Körfez-Suriye ilişkilerinin de olumlu seyrine yaradı.
Yani Çin’in arabuluculuğunda İran-Suudi Arabistan barışının sağlanması, üç soruna çözümü kolaylaştırdı:
1) Yemen sorunu: Suudi Arabistan heyeti Sana’ya gitti, ateşkes kararı alındı, esir değişimi yapılıyor. (İran ve Suudi Arabistan Yemen’de karşı karşıyaydı.)
2) Suriye-Arap Birliği sorunu: Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat 12 Nisan’da Suudi Arabistan’ı ziyaret etti, mevkidaşı Faysal bin Ferhan ile görüştü. Ardından Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Şam’ı ziyaret etti ve Esad’la görüştü.
14 Nisan’da Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerle Mısır, Ürdün ve Irak Dışişleri Bakanları toplandı ve Arap Birliği’nin Suriye kararının değiştirilmesini konuştu.
1 Mayıs’ta Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Irak ve Suriye Dışişleri Bakanları toplandı.
Ve 7 Mayıs’ta toplanan Arap Birliği Dışişleri Bakanları, Arap Birliği’nin 12 Kasım 2011 tarihli kararını değiştirerek, askıya alınan Suriye’nin Arap Birliği’ne üyeliğini, askıdan indirdi.
Şimdi Esad’ın 19 Mayıs’ta Suudi Arabistan’da yapılacak Arap Birliği liderler zirvesine katılması bekleniyor.
3) Lübnan sorunu: Suriye-Arap Birliği normalleşmesi, Lübnan sorununun da çözümüne katkı yapacaktır. (Zira Lübnan’da da Suudi Arabistan ile Suriye ve İran karşı karşıyaydı.)
İHVAN YENİLDİ, CEPHE BÖLÜNDÜ
Esad yönetiminin kazanmasının bir diğer nedeni de İhvan’ın birkaç cephede birden yenilmesidir. Mısır’da Mursi’nin devrilmesi, Suriye’deki Atlantik cephesinin bölünmesine yol açtı örneğin…
ABD’nin Suriye’deki koalisyonu Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşuyordu. İhvan’ın düşüşü dörtlü koalisyonu ikiye böldü: Türkiye ve Katar İhvan’ı desteklemeyi sürdürdü, Suudi Arabistan ve BAE ise Mısır’daki Sisi yönetimini destekledi.
Bu ayrım, hem Esad’ın kazanmasını kolaylaştırdı hem de normalleşmeleri başlatan yolu açtı. Son olarak Tunus’ta da İhvan’ın yenilmesi, AKP-Katar ikilisinin süngüsünü düşürdü ancak bu cephe yine de normalleşmeye direndi, direniyor.
Öyle ki Katar, Arap Birliği’nin kararına rağmen, Suriye’nin birliğe dönmesine yine de karşı çıkıyor, karara rağmen normalleşmeyeceğini ilan ediyor. “Katar’ın her zaman Arapların mutabakata vardığı her şeyi desteklemeye çalışacağını ve buna engel olmayacağını” belirten Katar Dışişleri Sözcüsü Macit Ensari, “ancak” dedi ve ekledi: “Katar'ın tavrı net: Suriye'nin üyeliğinin askıya alınmasının sebepleri var ve bu sebepler hâlâ geçerli. Suriye'de siyasi çözüm olmalı… Siyasi çözümsüz adım atmıyoruz.”
Katar gibi ABD de tutumunu sürdürüyor: Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, “Ortaklarımıza, Esed rejimiyle ilişkileri normalleştirmeyeceğimizi ve yaptırımlarımızın tam olarak yürürlükte kalacağını açıkça belirtiyoruz” dedi.
ANKARA-ŞAM NORMALLEŞMESİ HIZLANACAKTIR
Katar’ın tavrı, kuşkusuz AKP hükümetinin tutumunu da belli ölçülerde yansıtıyor. (Nitekim iktidar sözcüleri de Anadolu Ajansı da hâlâ Esad yönetimini ABD ve Katar gibi “Esed rejimi” diye adlandırmayı sürdürüyor.)
Gerçi Ankara ile Şam arasında, Moskova ve Tahran’ın da içinde yer aldığı bir dörtlü normalleşme süreci yaşanıyor ancak bunun istenilen hızda olmadığı ortada…
Sürecin yavaş ilerliyor olmasının önemli nedenlerinin başında, kuşkusuz AKP hükümetinin isteksizliği geliyor. Erdoğan hükümeti Şam’la normalleşmesi gerektiği için değil, müttefiki Putin’in talebi nedeniyle bu süreci başlattı. Böyle olduğu için de süreç olması gerektiği hızda ilerlemedi. Ve Ankara-Şam normalleşmesi, 14 Mayıs seçimi sonrasına kaldı.
Artık Arap Birliği-Suriye normalleşmesi de sağlandığına göre Ankara-Şam normalleşmesi mutlaka hızlanacaktır. (CRI)