Dolarsızlaşma ve Batı’nın çöküşü
Kristof Kolomb'un 1492'de "mavi okyanusa yelken açmasıyla" başlayan 500 yıllık Batı sömürgeciliği dönemi sona ermek üzere olabilir.
Yabancı ülkelerin doları terk etmesi ve gelecekte ABD Hazine tahvillerini satın almaktan vazgeçmesiyle, ABD'de hiperenflasyona neden olan ve bir gün Batı'nın çöküşüyle sonuçlanabilecek bir 'domino etkisi' tetiklendi.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'ya daha fazla ülke katıldıkça, dış ticarette ABD doları yerine kendi para birimlerini ya da BRICS ülkelerinin para birimlerini kullandıkça, bu 'dolarsızlaşma' süreci ABD'yi gelecekte yurtdışına enflasyon 'ihraç etme' yeteneğinden mahrum bırakıyor.
Dolarsızlaşma ya da ekonomistlerin deyimiyle 'aracısızlaşma' eğilimi sonrasında ABD'nin bir zamanlar yurtdışına ihraç ettiği enflasyonun artık gidecek bir yeri kalmadı. Bu da enflasyonun ABD'de yani ABD'li tüketicilere zarar verdiği yerde kalması anlamına geliyor. Gerçekte, ABD'li tüketiciler artık daha pahalı olan yabancı mal ve hizmetleri satın almak için enflasyon nedeniyle değeri azalan dolarları kullanmak zorunda. Bunun Amerikan halkı üzerinde yaratacağı ekonomik ve duygusal acı hayal bile edilemez ve 1929'dan ve Büyük Buhran'dan bu yana görülmemiş bir paniğe neden olacaktır.
Silicon Valley Bank, Republic Bank ve Signature Bank'ın son iflaslarının ardından, diğer 16 orta ölçekli ABD bankası Federal Rezerv Bankası ve Federal Mevduat Sigorta Kurumu'ndan 32.6 milyar dolar tutarında bir can simidi desteği istedi. Bu haber kamuoyuna ulaştığında, mevduat sahipleri JP Morgan Chase, Citigroup, Bank of America ve Wells Fargo gibi 'batmak için çok büyük' kabul edilen bankalardan fonlarını çekmeye başlayabilir.
EKONOMİK ÇÖKÜŞ SOSYAL TABLOYA YANISIR
Banka mevduatlarının çekilmesindeki hızlanma eğilimi şimdi Avrupa'daki ve başka yerlerdeki bankalara da yayılıyor. Aslında, ABD ve Avrupa'nın karşı karşıya kaldığı mali zorlukların toplam derinliği, bu gelişmenin nihayetinde Batı'nın kendisinin düşüşüne işaret edip etmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor. Sosyal bilimciler, ekonomik çöküşün siyasi ve sosyal alanlara yayılıp yayılmadığını görmek için dikkatle izlemek isteyeceklerdir. Eğer bu gerçekleşirse, Kristof Kolomb'un 1492'de 'mavi okyanusa yelken açmasıyla' başlayan 500 yıllık Batı sömürgeciliği dönemi de sona erebilir.
Dolayısıyla dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu en büyük soru, küresel finans sisteminin kendi kendine çökmesine izin verilip verilmeyeceğidir. İzlanda'nın 2008 mali krizinin ardından yaptığı da buydu. İzlanda, bankalarının batmasına izin verdikten birkaç ay sonra bankalarını yeniden yapılandırdı ve ekonomi kısa süre içinde dört ayak üzerinde çalışmaya geri döndü.
İzlanda modeliyle ilgili sorun, mortgage, kredi kartı borcu ve öğrenci kredileri gibi ödenmemiş tüketici kredilerinin affedildiği ve defterlerden silindiği bir 'borç jübilesi 'ni beraberinde getirmesidir. Borç jübilesinin heyulasıyla karşı karşıya kalan küresel elitler muhtemelen Kongre'ye giderek yeni bir kurtarma paketi isteyeceklerdir. Ancak bu kez Amerikalı seçmenlerin, bir gün ödemek zorunda kalacakları vergilerin artmasına neden olacak ikinci bir kurtarma paketine izin vermeyeceklerini öğreneceklerdir. (CRI)