Patinaj ve İsraf
Cumhurbaşkanı Erdoğan, haftasonu Türk ekonomisinin krizde olduğunu kabul etti. Erdoğan, “bazıları farkında değil ama rakamlar gösteriyor. Son 3 senedir ekonomide bir patinajın içerisindeyiz” dedi…
İşin aslını soracak olursanız, herkes ekonomideki kötü gidişin farkında ve hatta iş dünyası ciddi bir karamsarlık ve panik içerisinde… Sayın Erdoğan ‘son 3 senedir’ diyor, ancak rakamlar bize en az 5 senedir ekonomimizin patinaj yaptığını, yani yerinde saydığını gösteriyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu duruma çaresi basit: Başkanlık sisteminin gelmesi ve yargının yetkilerinin azaltılması.
Erdoğan diyor ki, “adamcağız yatırım yapmak istiyor, yargı önünü kesiyor. Yatırımlar da öyle ufak tefek değil, 200, 250, 500 milyon dolarlardan söz ediliyor. Burada önlerine engel çıkmamış olsa adamlar vurup geçer”.
Erdoğan’ın ‘adamcağız’ dedi kişiler Mehmet Cengiz gibi müteahhit ve işadamları… “Engel çıkmamış olsa adamlar vurup geçer” dediği yatırımlar ise genelde inşaat, AVM, otel veya enerji santralleri.
ARINÇ: NEDEN İSRAF
Ekonomik krizi artık herkes kabul ediyor. İstese de istemese… Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın sorunlara çaresi ise Erdoğan’ınkinden bir hayli farklı…
Sayın Bülent Arınç’a göre ekonomide sorunlarımızın kaynağı israf.
Arınç diyor ki, “İsrafın önünü alsak sizden vergi almamıza gerek kalmaz. 13 yıllık iktidarımızın her tarafı altın yazılarla, başarıyla doludur. Ama israf konusunda karnemiz kırıktır”.
Yani Arınç diyor ki “topladığımız verileri israf ediyoruz, üretken olmayan yerlere harcıyoruz…” Sert bir özeleştiri..
Arınç’ın bu cümleleri kurduğu gün bir bakana daha 1 milyon liralık Mercedes Benz makam arabası alındı… Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili lüks harcama haberleri ise artık rutine bindi. Arınç’ın ‘israf’tan kastı bu ve benzeri haberler midir, yoksa bilmediğimiz başka israf kalemleri de var mıdır, bilemiyorum.
DEMOKRASİ VE ÜRETİM
Sayın Cumhurbaşkanı’nın sunduğu çareye katılmamız mümkün değil… 2002-2008 arasında büyük bir atılım yapan Türkiye’nin, aynı hükümet sistemi ile ve hatta daha güçlü bir hükümet ile sonraki yıllarda patinaj yapmaya başlaması sorunun parlamenter sistemden kaynaklanmadığının açık kanıtıdır. Türkiye bir yerlerde vahim hatalar yaptı ve bunun bedelini bugün ödüyor.
Görünen o ki sorunun kaynağında güçsüz hükümet değil, tam tersine kontrol edilemeyen hükümet bulunmaktadır.
Türkiye gibi devasa ve kompleks bir ülkenin idaresine dar bir grup, diğer kesimlerle istişare yapmaksızın hükmetmeye başladığı zaman herkes için zararlı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Yani mesele Sayın Erdoğan’ın söylediği gibi “yargının yatırımların önünü kesmesi” değildir. İş dünyasında bürokrasiye ve yargıya dönük pek çok sorun vardır elbette. Ancak bu sorunları aşmak parlamenter sistemde pekala mümkündür. Yargının pek çok kararı ise ilk başta ekonominin gelişimini engelleyici gibi dursa da özünde ülkenin nitelikli kalkınmasına zarar değil fayda veren uygulamalardır. Örneğin çevreyi ve insan sağlığını hiçe sayan yıkıcı bir kalkınma esasında kalkınma değildir.
İNŞAAT, OTOMOBİL VE AVM EKONOMİSİ
Bugün nereye gitseniz inşaat ve otomobil. Lükse merak had safhada. Üretimle orantısız bir tüketim arzusu olduğunu görmemek için kör olmak lazım. Eğitim ve kültür konularında ise Türkiye sadece son 3 yıldır değil, uzun süredir patinaj yapıyor.
Her mahallede yükselen AVM’ler ve lüks konutlar sorunları geç fark etmemize neden oluyor. ‘Bu kadar ev ve araba satılıyorsa ekonomide işler yolunda olmalı’ diyoruz. Oysa ki üretkenliği düşük, başkalarının icatlarını montajlamaya ve pazarlamaya dayalı bir ekonomi, nüfusun bir kesimini belli bir standardın üzerinde yaşatırken, hayatından memnun olmayan büyük çoğunluk her geçen gün büyüyor. Kısacası, deniz bitmiş durumda. Orta gelir tuzağı dediğimiz tuzağa düşeli çok oluyor. Bu kadar sınırlı bir üretimin bizi götürebileceği bir yer kalmadı, o nedenle patinaj yapıyoruz, hatta belki de geriliyoruz.
Buradan çıkışın yolu ise belli: Devlet toplumda beliren karamsarlığı ve kutuplaşmayı gidermek zorunda; kapsayıcı, kucaklayıcı bir siyaset dili ve uygulaması geliştirmeliyiz; üretken olmayan alanlara yatırım yapmaktan, o alanları teşvik etmekten vaz geçmeliyiz; hukuku yok sayan bir ekonomi anlayışının uzun vadede ülkeyi geriye götürmek olduğunu bilmeliyiz; israftan, savurganlıktan, lüksten vazgeçmeliyiz, özellikle devlet kurumları halkın vergilerini israf etmemelidirler; sorunlarımızın çözümünü başkanlık sistemi vb. kolaycı ve sloganik reçetelerde değil, sorunların özüne inerek, gerçekçi analizler yaparak bulmalıyız.
Sözün özü, artık gerçeklere uyanmalıyız… Çok geç olmadan…
(İnternet Haber)