Okuma Yolunda Rota ve Pusula -4 Bir İnşaa Faaliyeti
Ey iman edenler! Eğer Allah-u Teâlâ’nın emir ve nehiylerine karşı gelmekten sakınırsanız, size Furkan (hak ile batılı ayıracak bir anlayış) verir. Kötülüklerinizi örter ve size mağfiret eder. Çünkü Allah, büyük ihsan sahibidir. (8/29)
İlim ve hikmetin başı, Allah korkusudur!
“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymak bilmez nefisten ve kabul edilmeyen duadan Sana sığınırım.” (Müslim, Zikir 75)
İmam Şafii (ra)’ye hocası şu tavsiyede bulunmuş. “Ey oğul! İlim, Allah-u Teâlâ’nın nurudur; o nuru kisli kalplere koymaz. Onun için, kalbi kirletip karartan günahlardan uzak dur!”
“Namahrem kadına bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur! Her kim Benden korktuğu için onu terk ederse ona kalbinde tadını hissedeceği bir iman veririm.” (Hakim, 4/313-314 Taberâni, Kebir 10362, Kuzâi, Müsnedüş şihâb 293)
Okumak, niyet, hedef ve gayeye bağlı biz inşaa faaliyetidir. Bilgi malzemesiyle zihni inşa etmektir. Bakış, görüş ve anlayışa esas teşkil eden bir zihniyet inşası için okumak kadar, okuma usulü de ehemmiyet arz eder. “Usulsüz vusül olmaz!” meşhur mecelle kaidesine göre maddi-manevi her maksada varmak için muhakkak ki bir usül (yol, yöntem, metod) lazımdır... Denizde rota ve pusula olmadan yolculuk imkânsız ise, her iş ve hedef için de muayyen bir usül kaçınılmazdır. Usülsüz yapılan iş neticesiz zahmet çekmektir. Aynı yerde dönüp durmak, boş yere yorulup uğraşmaktır! Enerji israfıdır.
Plansız, projesiz yapılan bina kısa zamanda yıkılır; her açıdan zarar ve ziyandır. Her şeyin muayyen bir planı ve programı olmalı hedefe varmak için usül ve projeye göre adım atmalıdır... Adım adım, safha safha hedefe doğru yol almalı, bir safha tamamlanmadan ikinci adımı atmamalıdır. Zira temelsiz binanın yıkılması kaçınılmazdır... Okumak, zihni bir inşaa faaliyetidir. Sıhhatli ve keyfiyetli bir inşaa için hem bilgi malzemesi sıhhatli ve kaliteli olmalı hem de doğru bir usül uygulanmalı... Sahih usül, samimi niyet, keyfiyetli malzeme ile bütünleştiğinde muvaffakiyetin şartları yerine gelmiş olur... Cenab-ı Hak lutfederse, beklenen netice hâsıl olur. Sebeplerine tevessül ve netice için Hakk’a tevekkül, elzem yoldur. Yoldan gidenin hedefine varması umulur...
Önce usül, sonra vusül... Yoldan giden yorulmaz, meşhurdur. Önce yolu öğrenmeli, sonra maksada yönelmeli, öğrenmek için, aramak, sormak ve ehlini bulmak lazım... Aramayan, sormayan hiç bulabilir mi?..
Esaslı bir inşaa için muayyen bir usül tespiti elzem olduğuna göre; rastgele plansız-programsız bir okuma faaliyetinden zaman ve enerji israfından, yorgunluk ve kafa karışıklığından başka hiç bir müsbet netice elde edilemeyeceği aşikârdır... Usuli okuma, bir inşaa faaliyetidir... Okunan kitaplar ve yazılar da bu zihni inşaanın malzemeleri mesabesindedir; zihni inşaanın malzemesi, bilgidir! Doğru inşaa için, doğru bilginin doğru bir usül dairesinde tahsili (iktisabı) gerekir. Bilgi taşlarının doğru kullanılması, müktesebatın yerli yerine konulması, hatalı ve arızalı malzemelerin kullanılmaması; malzemenin (bilginin) mahiyet ve keyfiyetinin sıhhatli olması ve inşaa programının talebenin rüşd seviyesi dikkate alınarak hazırlanmış olması lazım. Aksi halde zihni temele konulan yanlış ve zamansız bir taş binanın yıkılmasına ve emeklerin heba olmasına sebep olabilir veya bir takım sapmalara/inhirafa yol açabilir...
“Gerçekte bu ilim dindir. Kimden dininizi aldığınıza dikkatle bakınız!” (Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Hakim; Kenzû’l Ummâl, 29273. 29274. ve 29316. İsfehani, Hilyet’ül Evliya C.2.5. 278)
Okumak, şu sorulara cevab bulmaktır; muhatap olmaktır?
Ne okuyoruz, niçin okuyoruz, nasıl okuyoruz?
(Malzememiz ne) (niyetimiz ne) (usulümüz ne...)
I. Maksat tayini: Niyetimiz, hedef ve gayemiz...
II. Usül tespiti: Rota ve pusula; plan ve programımız...
III. Malzeme teşhisi: Okunacak müfredat ve müktesebat...
A- Sahih niyet, sahih usül, sahih malzeme: Doğru netice...
B- Fâsid niyet, usülsüz okumak, bozuk malzeme: Menfi netice...
Okumaktan gâye, ilim tahsili: İlimden maksat, amel etmek. Amelden maksat ise Hakk’ın rızasına nâiliyettir...
İlim: Edille-i şer’iyye (Kur’an, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha) ile muteber âlimlerin görüş ve beyanlarıdır. Din-i Mübin-i İslam’ı hakkıyla anlayıp yaşamaya vesile ve medar olan her doğru bilgi hürmete lâyık ilim kapsamındadır. İslam’ın ruhuna ve şeriatın maksadına (makasıd’uş’şeriâ) muvafık ve ümmetin icmasına mutabık her bilgi kabil-i istifade olup ilim müfredatına dâhil ve tahsil müktesebatına şamildir. Her ilim öncelik sırasına göre ehemmiyetli ve lüzumiyeti nisbetinde tahsil edilmeli ve tahsilde doğru sıralamaya riayet edilmelidir.
İlim tahsilinde en mühim ve baş mesele, usül tesbitidir... Yani, “nasıl okuyalım?” sualinin doğru cevabını bulmaktır. Bu sualin cevabını bulmadan rastgele okumak, beyhude çaba ve zaman israfıdır. İlim ve okumak birbirinden ayrılmaz bir parçadır ama doğru okumanın da bir ilmi (usulü) vardır. Her okuyan âlim olamadığı gibi, her okuma da ilim tahsili sayılmaz. Bir adam usülsüz rastgele ömür boyu okusa bile, ilim namına bir adım dahi yol alamaz!
Usül etrafında birkaç söz ve mülâhaza: Okumak; tek kelimeyle, üzerinde durmak ve yoğunlaşmak; yani duygu ve düşünceyi bir ana etrafında toplamak, mihverata kilitlenip odaklanmak, konsantre olmak, tefekkür ve tedebbürde bulunmaktır... Yoksa daldan dala atlayan kuşlar gibi, kitapların birini alıp diğerini atmak veya kitap sayfaları arasında hedefsiz ve gayesizce gezinip durmak değildir. Bunun adı okumak değil, gezinmek gönül eğlendirmek veya vakit geçirmektir, serseriliktir... Neticesi de sıfır elde sıfır, yani hiçtir! Vakti heba etmektir...
Bu şekilde usülsüz ve gayesiz yıllarca okuyan ama hiçbir şey öğrenmeden olduğu yerde sayan binlerce okumuş cahil vardır... Kaldırım serserileri gibi bir tek kitabı bile hakkıyla okuyup anlamadan ve uygulamadan kitap sayfalarını karıştırıp dururlar.
Bazıları da okumayı bir zevk, eğlence ve hobi vasıtası olarak görür... Kitabın muhtevasıyla hiç ilgilenmeden ve üzerinde durup düşünmeden okuyup geçerler. Okudukları kitaplardan birkaç kelimeden başka akıllarında bir şey kalmaz! Filanca kitabı bitirdim. Falan kitaba başladım, şu kitabı aldım, bu kitaba baktım diyerek vakitlerini telef ederler. Bazıları da hiç okumadan kitapları raflara dizerek koleksiyonculuk meraklarını tatmin ederler. Yeni çıkmış kitapları alıp raflara dizmekle ilim sahibi olduklarını filan zannederler; kitaplarının çokluğuyla övünürler. Bunların kitapları sadece kütüphaneyi süsler veya göze hitap eder. Bir tanesini bile okumadan yıllar geçer gider...
Aradığı şeyi bilmeyenin bulacağı bir şey yoktur! Vasıta, muayyen bir gaye ve hedefi olana hizmet eder... Kitap okumak bir vasıtadır ama okumanın bir gayesi olmalıdır; gaye yoksa, okumak boşunadır!
Okumaktan murad ve maksat, zihni inşaa ve ilmi ihya olunca, usül tespiti ve okunacak malzemenin teşhis ve tayini daha ziyade ehemmiyet ve zaruret arz eder... Temel inşaası gibi, hiç hata kabul etmez ve ilk başta temele yanlış konulan bir taş bütün binanın harab olmasına yol açabilir. Hatalı bir başlangıç ekseriyetle menfi neticelenir. Sıhhatli bir inşaa için doğru bir usul ve sıhhatli malzeme hayati derecede elzemdir. Umumiyetle insan nasıl başlamışsa öyle devam eder gider. Bu yüzden doğru başlangıç gayet ehemmiyet arz eder...
Temiz, faydalı ve sağlıklı gıdalarla beslenen bünye sıhhatli; pis, fasid ve zararlı şeyler yiyen kimsenin bedeni de illetli olur. Okumak da böyledir, her okumak faydalı değildir. Bazı kitaplar ve yazılar fasid ve zehirlidir. Okuyucunun kalbini ve zihnini kirletir. Aklını çeler ve zehirler, zararlı fikirleri dimağına zerk eder; itikadının bozulmasına ve sapıtmasına yol açar...
İlk yetişme ve oluşum devresinde bir takım zehirli fikirlerle zehirlenmiş kimselerin düzelebilmesi çok zordur. Ekseren bu zehirli telkinlerin etkisi ömür boyu devam eder! Çoğu başladığı gibi gider...
Bazı kitaplar ve yazılar da bizzat zararlı olmadığı halde, okuyucunun rüşd seviyesine mütenasib olmadığı (yani anlama kapasitesinin üstünde) olduğu için zararlı olurlar. Çünkü yanlış anlaşılmaya ve hatalı sonuçlar çıkarmaya dolayısıyla sapıtmaya yol açarlar. Nitekim usül ilimlerinden habersiz ve temelsiz, tefsirsiz çıplak meal okuyan bu şekilde sapıtmış ve yoldan çıkmış binlerce insan vardır... Elif ba’yı bilmeyen adam, pazardan aldığı bir meali okuyarak dini öğrenebileceğini zannediyor. Alıyor eline meali, kafasına göre rastgele okuyup anlayarak, ortaya çıkıp din adına (din ve imanla hiç alakası olmayan) şeyler yapıyor ve ben Kur’an’a tâbi oluyorum, diyor... Muhtasar bir kaç ayet ve hadis meâli okumakla âlim olabileceğini vehmediyor. Birileri de millete meal dağıtmakla dine hizmet ettiğini filan sanıyor. İlahiyatçı etiketli bazı yerli oryantalistler de bilerek bunları körüklüyor: “Kur’an Müslümanlığı, Kur’an’î anlayış, Kur’an’î bakış...” gibi ilk başta kulağa hoş gelebilen bazı sloganlarla âvamın aklını çelip dinden, imandan uzaklaştırıyorlar.
Meâlcilik fecaati üzerinde ayrıca durmak gerektiğinden, burada kısaca konuya atıfla yetinelim. Şu kadar ki, meâlcilik hariciliğin günümüzdeki şeklidir; belli haricilikten çok daha tehlikeli bir yöneliştir! “İslam’ı Kur’an ile vurmak!” mealcilik, işte bu operasyonun kod ismidir; meal perdesi altında din-i Mübin-i İslam’ı tasfiye projesidir; protestanlaştırma girişimidir. Ama İslam’ı yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir... Cenab-ı Hak, kıyamete kadar dinini muhafaza edecektir...
Doğrusu; ilmi, âlimden öğrenmektir; zira ilim sadece kitap okuyarak tahsil edilemez... İlim muhitinde, âlim gözetiminde, müzakere ve mübâhese ile öğrenilebilir. Kendi başına mücerret okumalar, pek çok yanlış anlaşılmaları da beraberinde getireceği ve hataların telafi imkânı bulunmadığı için mahzurludur, “İlmi kitabdan öğrenenin yanlışı doğrusundan çok olur!” sözü, bu gerçeği anlatır. Sırf kitab okuyarak ilim öğrenmeye çalışmak, ilim muhitinde bulunma imkânı olmayanlar için çaresizlikten kaynaklanan bir durumdur; bizzat matlub değildir... Bilahare imkân bulunduğunda kitaptan öğrenilenlerin tashih ettirilip yanlış anlaşılan noktaların düzeltilmesi gerekir... Usuli bir zihni inşaa için ilim muhitinde bulunmak ve ehliyetli hocaların nezaretinde tedris ederek okumak elzemdir...
İlim muhitinde hoca, talebenin seviyesini ve akli mertebesini (anlayabilme kapasitesini) bilir ve ilmi talebenin seviyesine göre anlayabileceği şekilde tedricen verir... Talebeyi sürekli gözetir; hem ilim, hem edeb öğretir ve talebe ilim muhitinde zihnen inşaa edilir; adım adım zihni inşaa binası yükselir ve böylece ilim tahsil edilir. Bu mülahazanın sadece okumakla tahakkuku muhâldir! Sadece okumakla tahsil, ancak çaresizliğin çaresi olarak başvurulabilecek ârızî ve ıztırâri bir çözüm yoludur; ama usül dairesinde okunursa inşallah faydalı olur... Okumak bir arayış ve umuttur; arayanın bulması umulur...
Yusuf Akyüz / İnzar Dergisi – Mayıs 2015