Afganistan Ayıbımız
ABD işgal güçleri Kabil-Hamid Karzai Havaalanın'dan çekilirken tanık olduğumuz rezalet aslında bütün bir ümmetin ayıbıdır. İnsanlar havaalanına yığılmışlar kaçan ABD askerleri ile birlikte onlar da ülkelerinden firar etmeye çalışıyorlar. 150 kişilik uçağın içine 650 kişi hınca hınç doluşmuş.. Bir de uçağın kanadına, kuyruğuna tutunup kaçmaya çalışanlar, kalkış esnasına uçakla birlikte koşanlar, "bizi de alın" diye feryad edenler.. Sonra uçak kalktığında bir de bakıyoruz ki, uçağın kuyruğuna tutunmuş üç kişi tek tek aşağı düşüp yere çakılıyor. (Bir de bunun üzerine T-shirt yapıp piyasaya sürenler yok mu, tam bir insanlık ayıbı.) İnsanı kahreden bir başka husus ise "biz burada güvenlikte değiliz, bari bunlar kurtulsun" diyerek ABD askerlerine bebeklerini veren anneler.. O çocuğu alıp kendisi gibi gâvur yapacak haberi yok. O çocuk büyüdüğünde belki gelip Afganistan'da veya herhangi bir İslâm coğrafyasında katliam yapacak. Bu manzara karşısında insanın kahrolmaması elde değil.
Afgan halkı hep birlikte Sovyet işgalcilerine karşı direndiler, amansız bir mücadele verdiler, sonunda bi iznillah muvaffak oldular. Fakat istikrarlı bir hükümet kuramayıp grupların birbirlerine girmeleri Afgan halkına çok pahalıya mal oldu. Düşünebiliyor musunuz, Sovyet işgali esnasında 1 miyon dolayında insan öldü fakat iç savaşta 2 milyon civarında insan hayatını kaybetti. Yıkım ve telefat dolu bu iç savaş 1989'dan 1996'ya kadar sürdü. Sonra Taliban geldi ve bütün grupları sildi, süpürdü, etkisiz hâle getirdi ve hükümeti kurdu. Hükümeti kurdu kurmasına ancak Taliban, Pakistan medreselerinde Ehl-i Sünnet'in içtihada kapalı bin küsur yıllık fıkıh geleneğine göre eğitim gördüğünden dolayı, anayasa oluştururken bu köhnemiş fıkıh anlayışını baz alması ve bu kurallara göre halkı yönetmeye kalkması baskıcı bir garabeti de beraberinde getirmiş oldu. Bu durum bütün dünyada şok etkisi yapmıştı.
Bir ilahiyat hocası Taliban’ın baskıcı uygulamalarını şöyle sıralamaktadır: 1 - Kadınların eve kapatılması. 2 - Kadınlara burka veya peçe zorunluluğunun getirilmesi; peçesiz gezen kadınların kırbaçlanması. 3 - Erkeklere sakal zorunluluğunun getirilmesi, sakal bırakmayanların 6 aydan başlayan cezalara çarptırılması. 4 - TV yayınlarının durdurulması 5 - Fotoğrafların yasaklanması, ders kitaplarından görsellerin çıkarılması. 6 - Müziğin yasaklanması. 7 - Erkeklere beş vakit namazın eve en yakın camide kılma mecburiyetinin getirilmesi. 8 - Namaz surelerini bilmeyenlerin kırbaçlanması. 9 - Medrese öğrencilerine 3'ncü sınıftan itibaren 3 metrelik sarık sarma mecburiyetinin getirilmesi.10 - Taliban’a muhalif olanların ve rakip mücahitlerin idam edilmesi.
11 - Toplu taşıma araçlarından kadınlara bakılır diye aynaların sökülmesi.12 - Resmi dilin Peştuca olması. (Mehmet Gündoğdu, Taliban rejimi İslami değildir, Ocak Medya, 23 Ağustos 2021. Ayrıca bkz. Mustafa Çağrıcı, Taliban iktidarına dair, Karar Gazetesi, 25 Ağustos 2021.)
Taliban'ın uyguladığı yönetim anlayışı elbette bu aktarılanlardan ibaret değil.
Uzun yıllar süren savaş ve iç çatışmaların insanlar üzerinde ve hassaten yönetici kadronun karakteristik yapısındaki olumsuz etkilerini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Ama asıl mesele donuk/ilkel/çağdışı fıkıh anlayışı..
Ayrıca şunu da belirtmiş olalım ki, ABD'nin güdümünde oluşturulan hükümetlerin tutum ve yönetim anlayışını bir tarafa bırakıp diğer grupların da eline hükümetin geçtiğini düşündüğümüzde üç aşağı beş yukarı Taliban'dan farksız olmadıkları görülecektir. Bir örnek verecek olursak, Sovyet işgaline karşı savaşıldığı dönemde öne çıkan ve Türkiye'de "efsane lider" olarak bilinen ve ayrıca bizim Türkiye'li Müslümanların Almanya'nın Köln kentinde kendilerine açtığı ofislerde yüklü nakdi meblalarla desteklediği Gulbeddin Hikmetyar'ın Sovyet işgalinden sonra kendisine başbakanlığın sunulmasını beğenmeyip, kendi etnik kökeni adına tek lider olma hevesiyle iç savaşı başlatması ve Kabil'e yönelik roketli saldırılarda bulunmasından dolayı adı "roketyar" olarak anılır olmuştu.
Bakınız, bu satırlarda Afganistan'ı konuşuyoruz oysa İran İslâm Cumhuriyeti'ni işin içine katmadan sadece Ehl-i Sünnet coğrafyalarına yönelik bir analiz yapmaya kalkacak olursak buralarda da din adına hedeflenen yönetim anlayışlarında farklı problemlerin olduğu görülecektir. İslâm diyoruz, şeriat diyoruz! Hangi İslâm, hangi şeriat? Bu ümmet Emevîler'le başlayan süreçte bin küsur yıl boyunca din adına, şeriat adına baskıcı monarşilerle, totaliter saltanat rejimleriyle yönetilmedi mi? Elbette içlerinde "ehven-i şer" (kötünün iyisi) olanlar vardı ancak ölçü bu değildi. Sormuş olalım biz ümmet için "usvet'un hasene" (rol model - güzel örnek) olan Sevgili Peygamberimiz'in Medine'de 52 madellik anayasa metnini farklı din ve etnik kökenli grup liderleriyle müzakereler/istişareler sonucu oluşturup hukukun üstünlüğünü esas alarak tanzim ettiği siyasî yapıyı tarih boyu süre gelen hangi yönetim notamot örnek almış? Sorgulanması ve çözüm üretme çabaları her ne kadar Afganistan üzerinden olsa da İslâm dünyasının genelinde konuşulması, tartışılması ve sorunların hâlli için büyük arayışlara, büyük çabalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Müslümanlar olarak sorumluluğumuz ve vebâlimiz çok büyük. İslâm dünyası olarak 57 ulus devlete bölünmüş vaziyetteyiz. Ümmet olarak kamusal birliğimizi tesis etmek durumundayız. Bu bizim için imânî bir vecibedir. "Toptan Allah'ın ipine sarılın, tefrikaya düşmayin, dağılıp ayrılmayın.." (Al-i İmrân: 103) "Eğer dağılıp ayrılırsanız gücünüz-devletiniz gider." (Enfâl: 46)
Afganistan adına Müslümanlar olarak elimizden bir şey gelmediği için belki mazeret olarak "bekle gör" mantığına sahip olabiliriz. Ancak Müslüman ülkelerin başındaki siyasîler için aynı mazeret asla geçerli değildir. Onlar mesuliyetten muaf olamazlar. Özellikle Afganistan'la komşu ülkelere çok işler düştüğü kanaatindeyiz. Mesele Taliban hükümetini tanıyıp tanımama meselesi değildir. Bir şekilde onlarla iletişime geçip ülkenin istikrarı ve bayındırlık hizmetleri için dayanışmaya girilmeli. Bir İslâm beldesi olan bu ülke Sovyetler'in işgaline maruz kalması, ardından iç çatışmalar, sonra Taliban ile yaşanan çağ dışı tecrübe, ardından büyük şeytan ABD'nin 20 yıl süren işgal ve yıkım süreci 42 yıl boyunca acılarla dolu bir zaman diliminde bu ülkeyi baştan başa harabeye dönüştürdü ve hayatta kalan halkını sefalete gark etti. Sonuç olarak ifade edecek olursak Afganistan'da yaşanan ayıp ümmetin ayıbıdır. Şu hâlde Müslüman ülkelerin başındaki siyasîler ivedilikle harekete geçmeli. Önemine binaen tekrar vurgulamış olalım mesele Taliban hükümetini tanıyıp tanımama meselesi değildir. Mesele mazlum/biçare Afganistan halkının sessiz feryadına kulak verme meselesidir. Vesselâm... (islamianaliz)