Nedir Bu İran Düşmanlığınız?
11 Şubat 1979 yılında İslâm Devrimi gerçekleştiğinde başta büyük şeytan ABD ve İngiltere olmak üzere Batılı emperyalist ülkeler ve içimizdeki piyonları devrim aleyhinde hemen alel acele harekete geçerek olmadık iftira ve tezviratlara koyulmuşlardı. Maksat belliydi! Diğer Müslüman ülke halkları bu devrimden ilham alıp kendi başlarındaki piyon rejimleri alaşağı etmesinler diye bu tezvirat ve karalamalar yapılmaktaydı. ABD ve diğer emperyalist ülkeler elbette ki sömürdükleri/zenginliklerini çaldıkları İslâm coğrafyalarında statükonun değişmesini istemiyorlardı. İran örneğinde olduğu gibi diğer coğrafyalarda da ellerinin kesilmesini istememeleri aslında anlaşılır bir durum. Hırsız hırsızlığını rahatça yapmak için aşağılık/uşak yöneticilerin varlığını ve fizikî ortamın bu işe müsait olmasını isterler. Zerre kadar halkının onur ve izzetini düşünmeyen, ülkesinin zenginliklerini sömürgeci emperyalistlere peşkeş çekmeye teşne yöneticilerin kendi emellerine hizmet etmelerini isterler. Olmazsa kendileri ihtilâl yaptırıp istedikleri kuklaları işbaşına getirirler. (Kenan Evren ve Abdülfettah Sisi örneğinde olduğu gibi.) Bunu çok iyi anlıyoruz. Hatta bizim vatandaşımız olup da İslâm'a ve yüce İslâm şeriatına karşı olup emperyalistlerin safında yer tutanları da anlıyoruz. Bunlar İslâm'a olan husumetlerinden dolayı İslâm Devrimi'ne de düşmanlık etmektedirler ve halkımızın bu devrimden ilham almaması için onlar da olmadık tezvirat ve karalalamalarla İslâm Cumhuriyeti'ne saldırmaktadırlar. Evet, bu mülhid ve müfsitleri de anlıyoruz. Fakat muhafazakar/ dindar camiaya hitap eden bir takım kalem erbabının İran düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyoruz.
Ne yazık ki, bu kişiler de akla mantığa uymayan karalamalarda bulunmaktadırlar. Bunlardan biri de Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan. Bu şahıs zaman zaman İran İslâm Cumhuriyeti'ne karşı halkımızı kin ve düşmanlığa tahrik edecek nitelikte yazılar yazmaktadır. En son 26 Kasım 2021 tarihinde yazmış olduğu "Gizli darbe: Derin darbe" isimli makalesinden aktaracağımız bazı paragraflara bakınız nasıl bir çirkinlikte tezviratlarda bulunuyor:
"ÇIBANBAŞI!"
"Mesele sadece faizle ilgili değil. Mesele Türkiye’nin iktisadî bağımsızlığıyla, dolayısıyla bölgesel bir ekonomik blok oluşturma programıyla ilgili."
"Son çeyrek asırda, hatta 30 küsur yıldan bu yana bölgeyi kan gölüne çevirdiler, haritaları yeniden çizdiler. BOP’u adım adım hayata geçiriyorlar! Arap dünyasını paçavraya çevirdiler! İslâm dünyasını boğmak istiyorlar!"
"BOP’da belirtilen her yeri işgal ettiler, her lideri devirdiler, her ülkeyi çökerttiler! İran hâriç! İran’a dokunmadılar ve dokunmayacaklar da!"
Şimdi buraya kadar emperyalist şer güçlerin BOP kapsamında hazırladıkları projeleri tek tek hayata geçirdiklerini, bölgemizi kan gölüne dönüştürdüklerini, birçok lideri alaşağı ettiklerini yazıyor. Eyvallah, bunlar bilinen doğrular. Fakat "İran hâriç! İran’a dokunmadılar ve dokunmayacaklar da!" sözü ne anlama gelmektedir? Devrimin ilk gününden itibaren ambargo mu uygulamadılar? Saddam zalimini üzerine salıp 8 yıllık tahmili savaşa mı maruz bırakmadılar? Tebes Çölü Çıkarması'na mı teşebbüs etmediler? Yolcu uçağını mı düşürmediler? Her seçimde, daha doğrusu her fırsatta iç karkaşalar çıkarıp münafıkları/devrim karşıtlarını gaza mı getirmediler? Sadece bizde mi "geziciler" vardı? Saymakla bitmeyecek kadar devrim aleyhinde entrikalar yapmadılar mı? Bilim insanlarını suikastlerle öldürmediler mi? En son Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymanî'yi şehid etmediler mi? Şimdi sormuş olalım? "İran’a dokunmadılar ve dokunmayacaklar." sözü ile bu saydıklarımız çelişmiyor mu? Bu nasıl bir manipülasyon, bu nasıl bir algı operasyonu böyle Allah aşkına? Yazıklar olsun!..
İslâm Cumhuriyeti'ne karşı kin ve nefret histerisine kapılmış olan Yusuf Kaplan'ın attığı iftiraları aktarmaya devam edelim:
"Söylemlerine bakmayın siz Batılı emperyalistlerin! İran, Batılıların en büyük gizli müttefikidir! İran’ı hedef tahtasına yatırıyor olmaları da İran’ın önünü açacak bir stratejinin ürünüdür: İran’ı mağdur ve mazlum konuma düşürerek, İran’ın tepki vermesini, bağırıp çağırmasını, böylelikle Müslümanların haysiyetini İran’ın temsil ettiği algısını oluşturmak istiyorlar!İran’la danışıklı dövüş oyunu oynanıyor!"
Bu nasıl bir danışıklı dövüştür ki, İran halkı kurmuş olduğu İslâm Cumhuriyeti'ni ayakta tutabilmek için en ağır bedeller ödedi ve hâlâ ödemeye devam ediyor.
"Söylemlerine bakmayın siz Batılı emperyalistlerin! İran, Batılıların en büyük gizli müttefikidir!" Ya bu nasıl bir müttefikliktir ki, yukarıda kaydettiğimiz ve daha kaydetmediğimiz nice ağır bedeller ödedi İran ve siz buna, "Batılıların gizli müttefiki" diyebiliyorsunuz?
Batılı emperyalist güçler gece gündüz mütemadiyen uğraş ve çaba içerisinde oldukları husus İslâm Cumhuriyeti'ni çökertme üzerine en şeytanî plânların peşinde iken ve bunu aleni bir şekilde yaparlarken siz nasıl oluyor da, "Batılılar, aslâ İran’a zarar vermezler. Verirlerse kendi bindikleri dalı kesmiş olurlar!" diyebiliyorsunuz?
Bir de şu düşmanlığa bakar mısınız? "İran, İsrail’den sonra tıpkı Suudlar gibi bir çıbanbaşıdır İslâm dünyasının kalbinde." Yuh artık, yazıklar olsun! Bu nasıl bir kin birikimi ki bu iftirayı atabiliyorsun?
Kin, düşmanlık ve adavet şu satırlarla devam ediyor:
"Batılılar görünüşte İran’ı hedef göstererek gerçekte İran’ın önünü açıyorlar ve mağdur durumuna düşürerek İslâm dünyasını İran’ın temsil ettiği imajını oluşturmaya, zamanla da bu imajı gerçeğe dönüştürmeye çalışıyorlar!"
Oysa olay tam bunun tersi olarak tezahür etmektedir. Öyle ki, Batılı emperyalistlerin 'böl parçala yut' taktiklerinden biri de mezhep farklılığını körükleyerek halkın devrime ilgi duymasının önünü kesmek.. Bunu devrimin ilk gününden itibaren yapmaktadırlar. Hatta farkında olmadan Ehl-i Sünnet diye geçinen nice zevat mezhep düşmanlığını körükleyerek emperyalistlerin emellerine alet olmaktadırlar. Yusuf Kaplan'ın bundan habersiz olduğu düşünülemez. Peki bunu bilin istedik. Uyarması bizden... (Yazılımedya)