ABD Adına Vekalet Savaşı
Büyük şeytan ABD'nin öteden beri savaş taktiklerinden biri de vekalet savaşıdır. Elbette kendi muharrib gücünden zaiyat vermemek için böyle bir yönteme başvurmaktadır. Eski tabirle, maşa varken neden ateşe elini soksun? ABD, İslâm Devrimi ile birlikte İran'dan kovulmanın intikamını almak için Saddam maşasını kullanarak 8 yıl vekalet savaşı yaptırmıştı. Saddam'a silahı da kimyasalı da veren kendisiydi. Sonunda Saddam zalimi 1.5 milyon insanın kanına girmiş olarak ve zelil bir şekilde asılarak bu dünyadan göçüp gitti. Bildiğiniz üzere, Saddam yapmış olduğu alçaklığın, dökmüş olduğu kanların bir bedeli olarak köstebek yuvası gibi bir çukurda bulunmuş ve zillet içerisinde darağacına gönderilmişti. Ahirette de ebedi cehennem azabı onu beklemektedir. (Nisa: 93)
Büyük şeytan ve hempası Siyonist İsrail çetesi 26 Mart 2015 tarihinden bu yana Suudi Arabistan ve bir takım Arap ülkelerini maşa olarak kullanmak için oluşturduğu koalisyon gücüyle mazlum Yemen halkını bombalatıp katliam yaptırıyor. Suudi Arabistan rejimi, koalisyon güçleri ile yaptığı bu katliama bir de kılıf bulmuş. Neymiş efendim, bombaladıkları ayrılıkçı terör gruplarıymış. Oysa karşılarına aldıkları bütün bir Yemen halkı olmaktadır. Bombaladıkları ise sivil halk, yani kadın, çocuk ve yaşlı insanlar. Ayrıca şunu net bir şekilde bilmiş olalım ki, Ensarullah asla marjinal ve ayrılıkçı bir grup değil. Aksine birleştirici, anti emperyalist ve vahdetten yana, bütün Yemen halkını temsil eden bir yapıdır. Ensarullah, tevhidî değerler adına kan içici bölgesel ve uluslararası emperyalistlere karşı kutsal bir savaş vermektedir. Ensarullah, bütün Yemen halkının her kesiminden ve her yaştan insanın katılımı ile oluşturulmuş bir yapıdır. Bu yapı kendi halkına karşı değil işgalci vekalet savaşçılarına karşı, yani Suudi Arabistan ve koalisyon güçlerine karşı savunma savaşı vermektedir.
Düşünebiliyor musunuz, Suudi Arabistan ve oluşturduğu koalisyon güçleri bu katliamları ABD ve Siyonist çete adına yapıyor. ABD ve Siyonist çete bölgeden çaldığı petrol ve diğer enerji kaynaklarını güvenli ve sorunsuz bir şekilde Babu'l Mendeb Boğazı'ndan geçirmek için bu sindirme hareketi yapılmaktadır. Tarihte böyle bir ihanet, böyle bir alçaklık görülmüş müdür acaba? Bu katliamları yapıyorlar ki Ensarullah pes edip çekilsin ve yerine Suudi Arabistan'a kaçmış olan piyon Mansur Hadi'yi koysunlar. Buna muvaffak olamayacaklar bi iznillah. Ensarullah asimetrik koşullara rağmen demoralize olmadan yiğitçe mukavemet ve direnişe devam etmektedir. Hiç kuşkusuz, Ensarullah zor koşullar altında bir savaş vermektedir. Buna rağmen koalisyon güçlerinin saldırılarını önlemek için zaman zaman Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne ait petrol tesislerini vurmaktadır. En son Birleşik Arap Emirlikleri'ne ait tesisler vurulunca Siyonist çete devreye girip Ensarullah'ı Birleşmiş Milletler'e şikayet ediyor ve Ensarullah'ın terör listesine alınmasını istiyor. Siyonist İsrail'in bu tavrı bile Arap ülkelerinin kimlerin adına vekalet savaşı sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Biz bunu Ensarullah'ın kullandığı sloganlarda da görüyoruz. "El-mevtu İsrail, El-mevtu Amerika" diye slogan atıyorlar.
Onlar bu saldırıların, bu katliamların kimler adına yapıldığını çok iyi biliyorlar.
Üzücü olan mazlum Yemen halkının uluslararası arenada yalnız ve naçar bırakılmasıdır. Müslüman ülkeler bu yalınayaklı mazlum halka arka çıkıp Suudi Arabistan'a ve diğer Arap ülkelerine neden tepki vermemektedir? Üstelik bazı Müslüman ülke yöneticileri yaptıkları talihsiz beyanatlarla Suudi Arabistan ve avanesine arka çıkmaktadır. Katilden yana olmak, mazlumu uğradığı zulümle başbaşa bırakmak hangi insanlık anlayışına, hangi insafa sığar? "Ticari ilişkilerimiz zedelenmesin veya diplomatik teamüller bunu gerektiriyor" diyemezsiniz. Yemen'e yönelik topyekûn bir saldırı var, insan hakları ihlalleri var, katliam var ve İslâm dünyası sessiz. Bu insanlık dışı zulme asla seyirci kalmamalıyız. İran'da, Gazze'de ve Avrupa'nın muhtelif kentlerinde Suud ve avanesini telin etmek için gösteri ve mitingler düzenlenmesi mazlum Yemen halkı ile dayanışma adına elbette iyi bir tutum, fakat asıl sormamız gereken İslâm ümmeti olarak bizim barış gücümüz nerede? Merhum Erbakan Hocamız D-8 kapsamında "İslâm NATO'su" deyip durdu ve bu kapsamda bir takım projeler geliştirdi. Onun en büyük ideali "İslâm Birliği"ni tesis etmekti. Siyasî hayatı boyunca "İslâm Birliği" için nice uğraş ve çabalar verdi. Merhum Erbakan Hocamız'ın imâna taallûk eden projeleri hayata geçirilseydi İslâm dünyasının durumu böyle olur muydu? Yemen böyle naçar bırakılır mıydı? Suud ve avanesinin ABD ve Siyonist İsrail adına yapmış olduğu şu alçaklığa ve şu vekâlet savaşına bakar mısınız? Bu nasıl bir tezat? Birleşmiş Milletler de bunlara dur demiyor. Birleşmiş Milletler bugüne kadar zulme uğrayan hangi Müslüman topluluğun yarasına merhem olmuş ki? Sembolü haç olan ve beşli emperyalist çeteye hizmet eden bir yapıdan ne beklenir ki? Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan beşli çete çelişkisine dikkat çekerek her fırsatta, "Dünya beşten büyüktür" diyor. Elbette çok doğru bir itiraz ancak bizim Müslümanlar olarak Sayın Erdoğan'dan beklentimiz Erbakan Hocamız'ın D-8, D-60 ve D-160 projelerini hayata geçirmesi için girişimlerde bulunmasıdır. Eğer D-8 ve D-60 pratize edilirse akabinde D-160 kapsamında yeni bir "Birleşmiş Milletler" de tesis edilmiş olacaktır. Bu sefer inisiyatif beşli çetenin elinde değil, nüfusu iki milyarı aşan "İslâm Birleşmiş Devletleri"nde, yani (diğer ismi ile) "İslâm Birliği"inde olacaktır. Elbette kurulacak adil bir dünya düzeni ile Müslümanların haricindeki halk ve devletlerle ilişkilerimiz insan temel hak ve özgürlükleri muvacehesinde hakka/hukuka riayet edilerek, hukukun üstünlüğü prensibi esas alınarak mütekabiliyet ilkelerine göre olacaktır. Hiç kuşkusuz, İslâm dininin müntesipleri olarak barış, merhamet ve adalet bizim en temel şiarımızdır. Ne yazık ki, dünya barışını temin için kurulmuş olan mevcut Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nda biz hak/hukuk görmedik. Özellikle Müslüman topluluklar zulme ve tecavüze uğradığında hep üç maymunu oynamalarını gördük. Şimdi de mazlum Yemen halkına karşı suspuslar.
Elbette bizim Haçlı zihniyetini taşıyan Birleşmiş Milletler'den bir beklentimiz olmamalı.
Bunlar geçmişte de böyleydi...
Çanakkale'de ecdadımız yedi düvele karşı savaşmıştı. Bunların hepsi Hıristiyanlık dinindendi. Yani bir nevi "Birleşik Haçlı Orduları"na karşı savaşılmıştı. Şimdi ise Suudi Arabistan öncülüğünde dokuz düvel sözde Müslüman ülke birlik olup mazlum Yemen halkını bombalıyor. Yemen'de adeta ikinci bir "Çanakkale Savaşı" yaşanıyor. Şu çelişkiye bakar mısınız? Bu nasıl bir melunluk, bu nasıl bir alçaklıktır böyle? Hiç kuşkusuz, tarih bu alçaklığı lanetle anacaktır.
Ümmet olarak barış gücümüz olsaydı, ümmet olarak "İslâm Birliği'ni tesis etmiş olsaydık mazlum Yemen halkı böyle çaresiz bırakılır mıydı? Bu yüzden ümmet coğrafyalarının birçok yerinde zulme maruz kalan zavallı insanlarımıza sahip çıkılamıyor. Üstüne üstlük bir de bu saldırganlık, bu katliamlar Haçlılar ve Siyonist çete adına yapılıyor.
Bakınız mesele sadece Babu'l Mendeb Boğazı'nın ele geçirilmesi değil, bunlar adım adım Yemen'i işgal edip altın tepside patronlarına sunmak istiyorlar. Yemen'in stratejik öneme sahip Sokotra adası var, bu adayı BAE işgal etti. Şimdilerde bu adanın hava üssünü Siyonist çete İsrail'e teslim etmenin ön görüşmeleri yapılıyor. Bu Birleşik Arap Emirlikleri'nin hain yöneticileri kendi topraklarını ABD üsleri ile doldurduğu yetmiyormuş gibi "Normalleşme Süreci" ve "Abraham Anlaşmaları" adı altında (yaptıkları sözleşmeler kapsamında) bir takım askerî işbirliği anlaşmalarına da imza attılar ve bu anlaşmalara mukabil kendi topraklarında Siyonist İsrail'e üs verdiler. Sayın okuyucumuz, Filistin davasına ihanetin hangi boyutlara ulaştığını görüyor musunuz? Bu hainler sadece Filistin'i değil kendi tasallutları altındaki İslâm topraklarını da bu Siyonist çeteye peşkeş çekiyorlar. Ve onlar adına vekalet savaşı yapıp mazlum Yemen halkını bombalamaya devam ediyorlar... (İslamianaliz)