Gazze'ye Sağır Olmak Katliama Ortak Olmaktır
Başlığımız 57 Müslüman ülkenin yöneticisi olan siyasîlere hem hatırlatma, hem ithamdır. Siyonist katil sürüsü insanlık dışı canavarlık örneği sergileyerek mazlum Gazze halkına soykırım uygularken 2 milyara varan İslâm âleminin başındaki siyasîler sorumluluklarını mitinglerle mi, kınamalarla mı geçiştirecekler? İslâm ümmetinin başındaki yöneticilerin bir iki tanesi hariç hemen hemen hepsi olağan üstü şekilde bir aymazlığın ve acziyetin içerisindeler. Daha açıkçası ihanetin içerisindeler. (Potansiyel varsa acziyet olamaz.)
ABD USS Gerald R. Ford (CVN-78) isimli uçak gemisi ve deniz filosu, İngiltere'nin kraliyet ailesine bağlı savaş gemileri, Fransız uçak gemisi ve diğer irili ufaklı kruvazörler Filistin açıklarında konuşlanmış vaziyette. Böylesine kahpece bir vaziyet almakla Allah Teâlâ'dan değil, kafirlerden korkan Müslüman ülkelerin başındaki siyasilere göz dağı veriyorlar ve bu şekilde katil Siyonist çetenin daha rahat katliam yapmasını sağlıyorlar. Mesele bu. Olayın diğer bir yönü ise yıllardır Filistinli özgürlük savaşçısı mücahid gruplara silah ve mühimmat veren İran'ın olası bir fiîli saldırısı karşısında hep beraber/topyekûn misillemede bulunmak için teyakkuz hâlinde bekliyorlar.
Haçlıların bugünkü ağababası büyük şeytan ABD olduğuna göre ve ABD'nin nihai hedefi İran İslâm Cumhuriyeti'ni çökertmek olduğuna göre, bu vampir sürüsünün Akdeniz'de bulunma sebebi de net bir şekilde anlaşılmış olmaktadır. Bugün Siyonist çete için en büyük tehlike İran İslâm Cumhuriyeti'dir. Zira İslâm inkîlabı kurulduğu günden itibaren Siyonist çetenin ortadan kaldırılmasını hedef almış pozisyondadır. Devrim mesulleri İsrail'i İslâm coğrafyasına saplanmış bir hançer olarak görmektedir. İslâm devriminin en temel hedef ve amaçlarından biri bu hançerin, bu kanser tümörün oradan sökülüp atılmasıdır.
Bizzat İmâm Humeynî'nin talimatıyla Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı "Kudüs Gücü" bu amaçla kuruldu ve o gün bugündür sahada verdiği mücadele ile, Siyonist çeteye ve Siyonist çetenin hamisi ABD'ye vurduğu sarsıcı darbelerle sahada varlığını sürdürmektedir. 1982 senesinde Siyonist çete Güney Lübnan topraklarını işgal ettiğinde Hizbullah'ın vurucu güç olarak devreye girmesi ve ABD Deniz Piyade Karargahı'nı havaya uçurup, 320 askeri cehenneme yollaması ve yine Fransız karagahını havaya uçurup, 100'e yakın Fransız askerini itlaf etmesi "Kudüs Gücü" komutasındaki eğitim ve donatım işlevi ile gerçekleşti.
Kısacası Hizbullah'ın Siyonist işgal çetesine karşı (direniş cephesinin en önemli bileşeni olarak) velâyet makamına bağlılık ve sadakatle sürdürdüğü savaşla 18 yıl boyunca işgalcilere darbe üzerine darbe vurarak 25 Mayıs 2000 yılında bi iznillah zafere ulaşmış oldu. Bu zaferde (perde arkasında olsa da) en büyük pay elbette ki "Kudüs Gücü"nündür.
Bu nedenledir ki, Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymanî şehid edildiğinde, Siyonist işgal çetesinin lideri Netanyahu, "Gelmiş geçmiş en büyük düşmanımızdan kurtulduk" dedi. Ayrıca Netanyahu gazetecilere verdiği demeçte defalarca dile getirdiği üzere, "Biz Gazze'de İran'a karşı savaşıyoruz, zira Gazze'deki teröristler bize karşı İran'ın verdiği silahlarla savaşıyorlar" demektedir. Yine bir TV programında Netanyahu'ya soruyorlar, "Üç düşman ülkesi sayar mısınız? Netanyahu cevap veriyor: "İran, İran, İran."
Peki bu beyanatlar ve bu cevaplar bize ne anlatıyor? 57 Müslüman ülke içerisinde neden sadece İran? Neden Filistin davasına diğer Müslüman ülkeler İran gibi sahip çıkmıyor? Böyle mi olmalıydı? Filistin davasına sahip çıkmak sadece İran'ın mı uhdesinde? Diğer Müslüman ülkeler nerede? Onların bu işte vebali ve sorumluluğu yok mu?
Neden Filistin davasına sağır kesilmiştir? Hadi Lübnan'ın ulusal ordusu yeterli değil, bu işi Hizbullah üstlenmiş. Suriye'nin de hakkını yemeyelim, yıllarca İran'dan gelen silah ve mühimmatın Hizbullah ve Filistinli savaşçı gruplara sevk edilmesinde lojistik destek sağladı. Ayrıca Filistinli 10 küsur silahlı örgüte Şam uzun yıllar ev sahipliği yaptı. Her bir grubun ofisleri başkent Şam'daydı.
İstedikleri gibi faaliyet gösteriyorlardı. (Bir gazeteci olarak bizzat Şam'a gidip oradaki Filistinli grupların ofislerindeki faaliyet ve çalışmalarına tanıklığımız var.) Suriye, Filistinli savaşçı gruplara arka çıktığından ve onlara bir takım faaliyet imkânı sunduğundan dolayı şeytanî güçler Arap Baharı bahanesiyle Suriye'nin başına nice gaileler açtılar. Golan Tepeleri'nin iadesi teklifine rağmen Suriye hükümeti direniş cephesine yardım etmekten geri durmadı. Üçüncü olarak, bir ülkeyi daha hesaba katacak olursak o da Yemen olacaktır. ABD ve Siyonist çetenin talimatı üzerine Suudi Arabistan yedeğine aldığı 8 Arap ülkesiyle birlikte 8 sene boyunca Yemen'i bombaladı.
Buna rağmen Yemen'e diz çöktüremediler. Şimdi ise Yemen Siyonist çeteye savaş ilan ederek İran'dan tedarik ettiği füzeleri Tel Aviv'e doğru fırlatmaya başladı. Ancak üzülerek ifade etmiş olalım ki, Yemenli mücahitlerin attığı füzeleri Kürecik Radar Üssü sinyalizasyon ağı ile bölgedeki ABD savaş gemisine bildiriyor ve anında harekete geçilerek füzesavar roketle Yemen'den atılan füze imha ediliyor.
Meşhur fıkrada geçtiği üzere adama sormazlar mı? "Komutanım, şimdi sen, benden yana mısın, yoksa domuzdan yana mısın?" Maatteessüf ki, olay bu! Aynı şekilde Yemen'in attığı füzeler Suud rejimi tarafından da önleniyor. Her iki ülke için bu durum Siyonist katil sürüsüne fiîlen destek olmaktır. Büyük şeytan ABD'nin güdümünde olmak böyle bir şey! Bu nasıl bir ihanettir böyle? Diğer Müslüman ülkelerin başındaki siyasîlerin suskunluğu ve olaya sağır kesilmesi aynı ihanete ortak olmaktır.
Ey Müslüman ülkelerin başındaki siyasîler, gözünüzün önünde mazlum Filistin halkı çocuklarıyla, bebekleriyle, hamile kadınlarıyla, yaşlısı, genciyle canavarca katledilirken sizin vicdanınızı hiç mi rahatsız olmuyor? Parçalanmış bebek cesetlerini gördüğünüzde hiç mi kalbiniz sızlamıyor? Bu soykırıma, bu canavarlığa son vermek için neden bir araya gelmiyorsunuz, neden ümmetin liderleri olarak acil eylem plânı hazırlamıyorsunuz? Neden harekete geçmiyorsunuz? Neden ümmet bünyesinde bir savunma gücü tesis etmiyorsunuz? Kıbrıs Fatihi Merhum Erbakan Hocamız, 40 küsur yıllık siyasî hayatı boyunca, "İslâm Birliği" ve "İslâm Savunma Gücü" deyip durdu ve bu uğurda D-8'i kurdu.
Merhum Hocamız ısrarla, "Siyonistler asla laftan ve diplomasiden anlamaz, Siyonistler ancak ve ancak güçten anlar" diyordu. Ey Müslüman ülkelerin başındaki liderler Merhum Erbakan Hocamız'ın askıya alınmış bu projelerini mutlaka hayata geçirmelisiniz. Eğer bunu yapmazsanız hem Allah Teâlâ nezdinde, hem ümmet nezdinde büyük bir vebâle girmiş olacaksınız. Şunu bilmiş olun ki, eğer Gazze için, eğer Filistin'in işgalden kurtulması için somut adımlar atmazsanız tarih sizi lanetle anacaktır. (Hazım Koral - Hürseda Haber)