Şeyh Said, Said-i Nursi ve Seyyid Rıza'yı anarken birkaç söz...

Ceberrut rejimlerinin en belirgin özellikleri musallat oldukları toplumları resmi ideolojik bir asimilasyona tabi tutmalarıdır.
Bu tür rejimler, resmi ideolojilerini kutsamayan aykırı düşünce tarzlarına ister dini olsun ister etnik asla yaşam hakkı tanımayan bir reflekse sahiptirler.
Osmanlı sonrası kurulan yeni ve çağdaş Cumhuriyet rejimide bu merhametsiz kurallar çerçevesinde, devraldığı çok uluslu etnik ve dini yapıyı acımasız yöntemlerle tekçi - türkçü - ideolojik bir kemalist yaşam tarzına zorlamakta beis görmedi.
Cumhuriyet sonrası girişilen bu asimilasyon politikasını, siyasal ve sosyal düzlemde incelemeye tabi tutmanın tarihi bir gereklilik olduğu kanaatindeyim.
Tarihi hadiselerin tüm insanlığın ortak değerleri olduğu ve geleceği tasarlayan müthiş kaynaklar olduğu fikri ile şunu söylemek isterim ki, tarihe dair hiç bir olaya mezhepsel etnik yada özel bağlı olduğu düşünce sistemi çerçevesinde bakmanın tamamen yanlış olduğunu düşünüyorum.
Tarih, yazıldığı yada kaydedildiği şekli ile değil gerçek vukuatları ile değerlidir anlamlıdır...
Oysaki biz biliyoruz ki yaşadığımız coğrafyanın yakın tarihi bile bir mühendislik projesinden öteye geçememekte.... İla ahir..
Aslında olayı salt cumhuriyetin doğum sancıları olarak algılatmak, veyahut yeni rejime karşı yürütülen bir takım isyan hareketleri ve karşı bastırma harekatı olarak tarihe kaydettirmek resmi ideolojinin dayattığı bir bilgi kirliliğinden öte bir şey değil.
Tıpkı bugün tarihin tekerrürü gibi dünü de, ortadoğu İslam coğrafyasının şekillemnesinden, Filistin - İsrail sorunundan, yeraltı kaynaklarının sömürülmesinden ve proje mahsülü kumanda edilebilir sahte kahraman liderlerin yaratılmasına kadar hiç birinden bağımsız düşünemeyiz.
... Evet....
Osmanlı sonrası kurulan rejimin pek çok kolon üzerine, uluslararası üst akılın dikkatle yürütülen bir politik ve sosyolojik mühendislik ile dizayn edildiği bir realite.
Kuşkusuz bu son derece kanlı ve tarihte eşine az rastlanılır bir asimilasyon projesidir.
İslam toplumlarını bölme, ulusçuluk fitnesi ile birbirine düşman etme ve belkide temelde en önemli adım olarak İSRAİL Yahudi devletine ön açma projesidir.
Rejimin kurucu iradesinin belkide ustalıkla yürüttüğü en başarılı politika Kuranı Kerimin de sıklıkla vurguladığı "sizden gibi görünme" riyakarlığıdır.
Bu konuda M Kemal e ait olduğu bilinen 10 'larca hutbenin irad edildiği tarihi bir vesikadır.
Mevzunun asla gözden kaçırılmaması gereken kısmının kesinlikle bu minvalde olduğu gerçeği ideoloji bağımlısı tarihçiler tarafından bilinçli olarak bir şekilde gözlerden kaçırılmıştır.
Sistemin sahipliğine soyunan vesayet rejiminin gerçek temsilcileri, devlet teşkilat ve aygıtını tamamen kontrol altına alana kadar çok sinsi ve yanıltıcı bir söylem üzerine politika geliştirdikleri ve bunu başarı ile yürüttüklerini kabul etmemiz lazım.
Halkın kutsallarını ve değerlerini - gelenek ve göreneklerini - tarihi aidiyetini, kültürel köklerini ve medeniyet geçmişini dikkatle telaffuz eden sinsi bir politika...
Etnik, mezhepsel ve hatta dinsel çoğulculuğu ümmet kavramı ile kamufle edip,gelecekte tek tip ve ırk faşizmine götürmeyi amaçlayan Şeytani bir komplo...
Yaptığı anlaşmalarla ülkenin geleceğini, yeraltı kaynaklarını, kültür mirasını ve geleceği olan gençliği, batı nın insafına zimmetleyen ve tüm bunlardan bir kahramanlık destanı yaratan uyduruk bir tarih... Evet
Halktan olmayan, halk gibi yaşamayan, halkı anlamayan ama halktan gibi görünüp Avrupa taklitçisi olan liderlerin, adı cumhuriyet - krallık - emirlik yada halifelik olsun herne rejimle olursa olsun kendi halkına yaşattıkları hüsran dolu yılların tarihidir müslüman toplumların tarihi... (İdris Yamaç - Hürseda Haber)