HDP Trenindeki Şaşkın Yolcular
HDP, Türkiye partisi olma iddiasıyla çıktığı yolda kendi çekirdeği etrafında aday olarak sadece eski şiddet eylemcilerini toplayabilmiştir. 12 Mart ve 9 Mart 1971 darbe süreçlerine katkılarıyla tanınan dönemin maceracı gençleri veya 12 Eylül öncesi ellerinde tabancayla üniversite koridorlarında ülkücü kovalayan şehir kovboyları. Bunlar aslında bugün Kobani’de Suriye PKK’sına hizmet veren irili ufaklı aşırı sol fraksiyonların temsilcileridir.
HDP’nin Türkiye’deki konumu Ortadoğu’daki mevzilenmeyle paraleldir. Suriye’deki PKK nasıl havadan ABD uçaklarının, karadan da paralı ABD askerlerinin desteğini alıyorsa, HDP de medyada, iş dünyasında ve aydın kesimlerde aynı odağın temsilcileri tarafından parlatılıyor. Fethulahçı yazarlardan, Kürt düşmanlığıyla ün yapmış olan gazetecilere kadar geniş bir koalisyon HDP’ye baraj aştırmak peşinde.
Bu operasyonda önemli görevlerden biri de liberal aydınlara verilmiştir. Bunlar diktatörlükle suçladıkları AK Parti’nin başkanlık sistemi önerisini boşa çıkarmak için HDP’yi desteklemenin doğru bir yöntem olduğunu söylüyorlar. Bu taktik, emekle elde edilemeyen sonuçlara kurnazlıkla varma çabasıdır. Ancak Carl Schmitt adlı faşizan sağ düşünür gibi her şeyi politika olarak görenler bu tür ayak oyunlarına bel bağlarlar. Ana muhalefeti destekleyip iktidar partisinden gelen tüm önerilere kapalı olmak demokrasilerde hoşgörüyle karşılanabilir. Kürt kimliğine sahip olup da bu konuda kendi çizgisinde uğraş veren HDP’ye sempati duymak anlaşılır bir tutumdur. Ama bu partiyle düşünsel veya etnik hiçbir yakınlıkları bulunmayanların desteği doğa dışıdır ve bir umutsuzluk belirtisi, bir çözülme işaretidir.
Bir kere, Türkiye’de devam eden barış süreci HDP’nin temsil ettiği çizginin ‘normalleştiği’ anlamına gelmiyor. Kandil’de ve sınırlarımızın içinde teröristler var ve barış süreci de zaten var olan teröre son verebilmek içindir. Durum bu iken, HDP’yi el çabukluğuyla Avrupa’daki bazı çevreci ve solcu partiler gibi kabul etmek ve militanlarını da barışçı, sempatik gençler olarak sunmak en azından şaşkınlıktır. HDP’nin temsil ettiği akımın geçmişi son derece karanlıktır ve vahim olaylarla doludur. Türkiye’de Diyarbakır ve Mamak cezaevlerindeki işkenceler korkunçtur ama Bekaa ve Kandil’deki örgüt zindanlarında çok daha korkunçları yaşanmıştır. Yüzlerce masum genç ajan oldukları iddiasıyla infaz edilmiştir. Günü gelip, bu gerçekler ortalığa saçıldığında HDP’nin şaşkın dostları utanacaklar mıdır? Bence hayır! Yine bir bahane, bir siyaset, bir taktik bulurlar. Aslında 50 yıldır hep aynı şeyleri yazıp çizer ve dönüp dolaşıp hep aynı çevrelere hizmet ederler. Örneğin ‘aydın tartışması’ olarak Stalin mahkemelerini ya da Kuzey Kore rejimini eleştirirler de örgüt içi yargısız infazlar ve terör konusunda suspus olurlar. Bir asır öncesi olaylar üzerinde vicdani kampanyalar düzenler ama hayranı oldukları rejimlerin 2015 yılında, bugün, an itibarıyla işledikleri katliam suçlarını örtbas ederler. Gerçi 2007 seçimi öncesi Cumhuriyet mitinglerinde ya da Yeni Demokrasi Partisi deneyinde görüldüğü gibi bazı insanların oradaki varlıkları bile desteklenen partiye yarardan çok zarar getirir.
Bu halkı küçük gören demokrasi dışı köhnemiş aydın zihniyeti artık Türkiye halkı için bir pusula olmuştur. İbresi hep yanlışı gösteren bir pusula. Onlar ne dese hep tersini yapmak gerekir ve onların aklıyla yola çıkılmışsa bile zararın neresinden dönülse kârdır.
(Akşam Gazetesi)