Şemdinli'deki Gelişmelerin Hatırlattıkları
Günlerdir, Şemdinli ile yatıp, Şemdinli ile uyanıyoruz... Bir ayı aşkın bir süredir Şemdinli-Çukurca hattında dönem dönem çatışmalar oluyor ve bu çatışmalar kimi zaman şehir merkezlerine kadar uzanıyor…
Şu anki görüntüye göre, şehir mezkezlerinde istediğini elde edemese de Şemdinli ve çevresindeki dağlarda ve kırsal alanda PKK hakim. Buradaki kimi yollar da PKK kontrollünde. Her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da durum bu. Zaten BDP’lilerin PKK militanları ile kucaklaştığı noktada hemen hergün PKK’lilerin yol kontrolü yapması Hakkari-Van karayolunun sık sık kapanması bu durumu daha net açıklıyor…
Öte yandan Şemdinli’nin hemen yanıbaşında bulunan Goman Dağının kontrolünü de devlet bir türlü sağlayamıyor. Durum öyle bir hal aldı ki, karakollara veya kimi beldelere yapılan PKK saldırıları için zaman zaman “Yapılan saldırılar başarıyla püskürtüldü.” tarzında bir devleti rüsva edebilecek komiklikte haberlere şahid oluyoruz…
Birkaç yüksek ve sarp dağı kontrol altına almak , birkaç yolda kimlik kontrolü yapmak, araçları yakmak, karakollara saldırıp birkaç asker vurmak ya da şehir merkezlerinde bomba patlatmakla şehirler ele geçirilebilir mi ya da bir ülke kurtarılabilir mi? Kesinlikle hayır. Ondan olsa gerek, geçen hafta PKK-KCK yöneticilerinden Bozan Tekin devrimci halk savaşının serhildanlarla desteklenmesi gerektiği çağrısında bulunuyordu. Halktan beklenen umut yine boşa çıkmış olacak ki böyle bir vurguya ihtiyaç duyulmuş…Dağlarda 3-5 kişiyle devlet kurulmaz, devlet şehirlerde halk ile kurulur gerçeğine ömürleri dağlarda geçmiş olan ve hala 70’li yılların kafası ile yaşayanların anlaması biraz zor tabii…
Buna rağmen devlet açısından baktığımızda kendi topraklarında böyle bir görüntünün olması yüz karası bir durum. Dolayısıyla İsrailî bir bakış açısı ile olaya yaklaşanların (Amaç gerçekten PKK saldırıları değil İsrail’in İran’ı vurması için kamuoyunu hazırlamak veya en iyimser ihtimalle yumuşamış olan Türkiye-İran ilişkilerini baltalamak.) “yok İran’da eğitim gördüler, yok İran destek veriyor, yok İran silah veriyor” diyerek İsrail lehine haberler türetmek yerine “kendi topraklarımda 3-5 adamla ile nasıl oluyor da başedemiyorum” onu düşünmeleri gerekir…
Bu durumlar yaşanırken BDP yöneticilerinin tehditkar, aşağılayıcı ve şiddet çağrıştıran demeç, propaganda ve meydan okumalarına karşı “çıt”ı çıkmayan devletin bunun binde biri kadar dahi bir görüntü sergilemeyen kimi İslami dernek, gazete ve dergilere karşı “şahin” kesilmesi, silahlı eylemlere katılanlara verilen cezalardan daha yüksek cezalar yağdırması da düşündürücü bir durum…
Bir-iki gün önce PKK basınında Şemdinli’de Goman Dağına PKK bayrağı dikildiğine dair haber ve görüntüler yer aldı. İşin doğrusu Şemdinli merkezde bunu başarma niyeti olan PKK birkaç sefer teşebbüs etmesine rağmen bunu başaramayınca “şehir merkezi olmadı bari dağ başında dalgalandırayım düşüncesiyle” bayrağı dağa dikmeyi düşündü. Bu hareketin tahrik etme niyetiyle yapıldığı belli…
Zaten ilk andan itibaren PKK Şemdinli’ye saldırırken bu tahrik dilini kullandı. “300–400 kilometrekarelik alan denetimimizde, Şemdinli düştü, devlet Şemdinli’de kontrolü kaybetti,” şu oldu bu oldu… Amaç o hızla kamuoyunu ve devleti galeyana getirip şuursuzca askeri oralara çekmekti. Böylece yollara döşedikleri mayınlar ve ağır silahlarlarla askere büyük zayiat verecek ve gündem olacaktı. Ancak teslim olan bir PKK militanı bu planı güvenlik güçlerine anlatınca PKK’nin hesapları ilk etapta suya düştü. Tabii sonraki günlerde de bu dili kullanmasına rağmen asker PKK’lilerin üzerine gitmedi. Zaten gidemezdi de, zira her taraf mayınlı… Burada akla gelen soru şu; madem bu kadar heronunuz, bunca İHA’nız, bir o kadar termal kameranız ve istihbarat elemanınız var; tüm bunlar ne işe yarıyor? Bunun yanısıra telsiz ve telefon dinlemeleri gibi imkânları da saymaya gerek yok…
Ancak son yaşananlar ve özellikle Şemdinli-Derecik bölgesinde BDP-PKK buluşması ile Şemdinli tepelerine bayrak dikilmesi olaylarına bakınca; CMK’nın 102′nci maddesinden dolayı yapılan tahliyeler sonrasında yaşanan bazı görüntüler akıllara geldi. Hatırlarsınız, hemen her kesimden 1000 küsur kişinin tahliye edilmesine rağmen özellikle Hizbullah üyesi veya yöneticisi olan 25–26 insan sorun edilmiş ve bu insanlar da ortadan kaybolmayı tercih etmişlerdi…
“Bunları arıyoruz” bahanesiyle yaşananları hepimiz hatırlıyoruz. Özellikle Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde çocukları ile yalnız yaşayan bir annenin evine “mahkûmları arıyoruz” diye tank, panzer yetmezmiş gibi helikopter ile operasyon yapılmıştı. Masum bir kadına ve çocuklarına karşı adeta gövde gösterisi yapılıyordu devlet tarafından ve bu görüntü basın tarafından iftiharla sunuluyordu. Kimse, “şehrin göbeğinde bu görüntü de neyin nesi” diye sorgulamıyordu.
Peki, masum bir kadına ve çocuklarına helikopter ile destansı operasyonlar yapan şanlı Türk ordusu ve imanlı Türk polisi, dağları ele geçirilmesine; yolları ve karakolları denetim altına alınmasına; dağlarına Türk bayrağı yerine başka bir bayrak dikilmesine ve bunca yaşananlara rağmen neden dağdaki 3-5 tane adama aynı destansı operasyonları yapmıyor, yapamıyor!!!?
Silahsız insanların evlerinin çatılarına helikopter ile in, şov yap, silahlı olanları ise seyretmekle yetin…
Ohh, ne ala memleket..!
Belli ki güçleri sadece sivil, silahsız ve mazlum insanlara yetiyor…
(Hürseda Haber)