Türkiye'deki Sessizliği Diyarbekir Bozdu
İsrail asıllı kendini bilmez Amerikalı bir film yapımcısının “Müslümanların Masumiyeti” adlı filmine yönelik tepkiler giderek büyüyor…
Mısır, Libya,Tunus, Gazze, Afganistan, Pakistan ve Yemen gibi dünyanın birçok yerinde protesto gösterileri düzenlendi, düzenleniyor...
Özellikle, Lübnan’da Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın yaptığı çağrı ile Beyrut'ta da yüzbinin üzerinde bir katılımla protesto gösterisi düzenlendi. Bu gösterinin olaysız bir şekilde sonuçlanması “şiddet olayları, Müslümanlar’ı kötü gösteriyor” iddialarına güzel bir cevap niteliğindeydi. Üç beş olayı büyütenler, yüzbinlerin intizam içindeki gösterisini görmüyordu ya da görmezden geliyordu.
Ancak bir çok İslam ülkesinde filmle ilgili çok sayıda gösterileriler düzenlenirken, Türkiye’de kısmi tepkiler dışında bir sessizlik hakimdi ya da tepkiler çok cılız kalıyordu.
Oysa, filmi 5 milyon dolar harcayarak hazırlattığını ve o parayı da 100 İsrailli yahudiden bağış alarak temin ettiğini açıklayan filmin yapımcısı, Wall Street Journal Gazetesine, “İslam kanserdir, Müslümanlar da yok edilmesi gereken böceklerdir. Bu film ile İslam'ın nefret içerikli bir din olduğunu göstereceğim” şeklinde sözler sarfederek; İslam dünyasına meydan okuma küstahlığında bulunuyor, bunun yanısıra Amerika’nın Florida eyaletinde Kur'an-ı Kerim yakmaya yeltenen rahip Terry Jones'dan da destek aldığını söylüyordu…Filmin kampanyasını ise Kaliforniya'da yaşayan İslam ve Müslüman karşıtı tutumuyla bilinen Kıpti Moris Sadek'in yaptığı belirtiliyordu…
Ortaya çıkan görüntü, bu şahısların, planlı bir organizasyonun basit birer parçaları olduğunu gösteriyor.
İşgal, bomba ve katliamların yanısıra bazen karikatürlerle, bazen kitaplarla, bazen de bu tür filmlerle İslam’a ve Müslümanlara hakaret ederler. Bunu yaparken de kendi kanlı, karanlık tarihlerini ve günümüzde yaptıklarını unutup, canı yanan insanların tepkilerini tüm müslümanlara mal ederek, kendileri hiçbir şey yapmamış gibi, Müslümanları farklı göstermeye çalışırlar.
Amaçları bu tür çıkışlarla, Müslümanların tepkisini ölçmek, Müslümanların ne yapacağını kestirmeye çalışmak ve ortamı daha fazla gererek belki de önümüzdeki süreçte yeni işgallere zemin hazırlamaya çalışmak...
Böyle bir niyetle hazırlanan bir filme elbette ki Müslümanların tepkisi olacaktır… Hele Peygamber sevgisini herşeyden üstün gören Diyarbekir’den… Diyar-ı İslam’dan… Diyar-ı Muhammed’den…
İşte bu Peygamber ve İslam düşmanı zihniyeti kınamak amacıyla Peygamber Sevdalıları Platformu öncülüğünde Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda yine muhteşem bir kalabalıkla “Sadakat Mitingi” adıyla bir miting düzenlendi.
Tekbir ve salavatların arşa yükseldiği, ABD ve İsrail başta olmak üzere filme destek verenlerin aleyhinde sloganların atıldığı, “Anamız, babamız, canımız, evladımız, malımız her neyimiz var ise senin onuruna, haysiyetine, şerefine fedadır ey Allah’ın Resulü…” nidalarının yükseldiği mitinge katılan yüzbinlerce Peygamber Sevdalısı, Peygambere bağlılıklarını bir kez daha dile getirdiler.
Evet, bir çok İslam ülkesinde büyük protestolar yaşanmasına rağmen, Türkiye sokakları sakin olabilir…
Bir çokları sisteme entegre olmuş olabilirler…
Birileri grup çıkarları uğruna “taziyeler” sunarak, ötekiler de ulusal çıkarları uğruna “Müslümanların gazını al” ricası üzerine yatıştırıcı sözler kullanarak “gaz” almaya çalışıyor olabilirler… Kimileri de, haklı tepkilerini dile getirenleri “tezgaha geliyorlar” diye suçlayabilirler, “biz ılımlıyız, diğerlerine benzemeyiz” diye mesaj veriyor olabilirler…
Oysa, “taziyeler” sunanlar da, “gaz” alma gayretinde olanlar da ve “tezgaha geliyorlar” diyenler de kendilerine karşı yapılan en küçük bir hakarette soluğu ya mahkemelerde alıyorlar ya da misliyle cevap veriyorlar… Resulullah’a ve iffet timsali eşlerine hakaret edildi mi “sus” tavsiyesi, kendilerine edildi mi “misliyle karşılık”… Resulullah, onların nefsi kadar da mı kıymetli değil, haşa..?
Kavmimizin kimi beyinsizleri de, “bu da nereden çıktı” diye halkın Peygamber sevgisini ya anlamıyor ya da taş koymaya çalışıyor olabilirler… Diyarbekir Meydanı dururken halkın yönünü başka şehirlere çevirmeye çalışıyor olabilirler…
Ancak Diyarbekir halkı, Selahaddin’in ve Şeyh Said’in torunları herkes sussa da ceddi gibi haykıracaktır hep bir ağızdan, kadın, erkek, genç, yaşlı yüzbinler… “ Resule yapılan saygısızlığa ve bu alçakça saldırılara malımızla, canımızla, bütün gücümüzle karşı duracağız… ‘Gaz’ımızı almaya çalışan her kim olursa olsun yöneticimiz olarak kabul etmeyeceğiz...”
Hem de hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan…
“En emin yol haçlı zihniyeti ile işbirliğinden geçer” yanlışına düşmeden…
Herkes Haçlıları bırakıp birbiri ile didişirken, Selahaddin gibi yönünü haçlı zihniyetlilere çevirerek, “konjonktür kaygısına” düşmeden…
Evet, İslam dini barış dinidir ama aynı zamanda zilleti de kabul etmez, düsturunu unutmadan…
Her defasında Kürdleri merak edenler! İşte Kürdler bu, İşte Diyarbekir halkı bu…
Peki, Resule bunca saygısızlık yapılırken sizler neredesiniz..?
(Hürseda Haber)