Hassasiyet ve Aklıselim

"..Bizim hassasiyetlerimiz var. Sınırlarımızın/halkımızın güvenliği sağlanmadan çekilmeyiz. Suriye Devlet Başkanı'nın da daha aklıselimle hareket edeceğine inanıyorum. Suriye'ye barış gelebilmesi için en önemli aşama yeni Anayasanın yapılması ve kabulü."

Diyor ki "Benim öyle bir güvenlik hassasiyetim var ki, komşu ülkenin topraklarını işgal etmemi gerektiriyor."

İyi ki dünyadaki diğer ülkelerde Türkiye Cumhuriyetininki gibi garip bir hassasiyet yok. Aksi halde dünyadaki tüm ülkeler komşuları tarafından işgal edilmiş olurdu.

Ayrıca, o ülkenin izni ve BM'nin kararı olmaksızın komşu ülke topraklarında BM şartına aykırı olarak asker bulunduran bir savunma bakanı, komşu ülke devlet başkanını ülkesinin işgal edilmesine karşı çıktığı için aklıselim sahibi olmamakla suçluyor.

İnsan ne diyeceğini bilemiyor!

Sadece bu kadar da değil. Bakan (hem de dışişleri falan değil savunma bakanı!) askerinin bulunduğu o ülkenin devlet başkanına askerin çekilmesi ya da kısmi çekilmesi için siyasi şart dayatıyor.

Diyor ki "Dünyada bir tek bize özgü 'güvenlik hassasiyeti'ni karşılaman da yetmez.

İlaveten bizim (ABD'nin ve Türkiye'nin) istediğimiz şekilde yeni bir anayasa yani siyasi sistem kuracaksın. Eğer bu yeni sistem, uluslararası toplum (yani ABD/Batı emperyalizmi) ve bizim tarafımızdan tatmin edici bulunursa, o zaman belki çekilmeyi gündeme almayı düşünebiliriz."

Peki rejimin ve bu bakanının söz konusu "hassasiyeti ve aklıselimi" yeni mi? Değil.

Suriye'ye yönelik müdahalenin başından beri aynı politika sürdürülüyor. Bu konuda çok yaygın görüşün aksine, temel anlayışta/stratejide bir değişiklik olmadığını, yalnızca sahadaki gelişmelerin zorunlu kıldığı bazı modifikasyonların ve taktik değişikliklerin yapıldığını düşünüyorum.

Bu arada bakan Güler'in 9-10 yıl önceki meşhur toplantıda, kendi yaratacağımız uydurma gerekçelerle Suriye'ye asker sokulmasını desteklediğini de hatırlayalım. (Emir Aşnas - @AsnasEmir )