Toplumsal Değişim İçten Dışa Doğrudur
İçinde yaşadığımız toplumun gidişatının kötüye gitmesi, maddî manevî birçok sıkıntının yaşanması duyarlı olan her Müslümanın aklına ister istemez şu soruyu getirmektedir. Acaba bundan nasıl kurtulabiliriz?
Kur’ân’ı Kerim’de geçen iki ayet; fesadın sebebini ve bundan kurtulmak için izlenmesi gereken metodu, bu konuda ilahî yasanın nasıl işlediğini gözler önüne sermektedir. Bunlardan birisi Ra’d suresinde geçen “Onun (her insanın) önünde ve arkasında nöbetleşerek görevlendirilen takipçiler vardır ki, onu Allah'ın emrinden korurlar. Kuşkusuz, Allah hiçbir toplumun (iyi) durumunu, onlar kendilerindeki durumu değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir toplum için kötülük dilediğinde ise, artık onun için geri çevrilme olmaz. Onların O'ndan başka bir velileri (yönetenleri) yoktur.”[1] Ayetidir. Diğeri ise Enfâl suresindeki; “Allah bir topluma verdiği nimeti onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez.”[2] Ayetidir.
Mealini verdiğimiz her iki ayette de toplumun; refahı, huzuru, huzursuzluğu, siyasi, sosyo-ekonomik durumu gibi dışta tezahür eden durumlarının öncesinde içeriden kaynaklanan sebepler olduğuna dikkat çekilmiştir. Böylece zahirde görülen durumların öncesinde, temelde bazı nedenlerin olduğu nazara verilmiştir. Zımnen de hep görünen durumlar esas alındığında sorunların çözülemeyeceği ifade edilmiştir. Özellikle insanlığın kurtuluşu için endişe taşıyan her insanın bu ayetlerdeki mesajları dikkatli incelemesi gerekmektedir. Ayetlerde geçen ayrıntılara dikkat edilmemesinin çok ağır bedelleri olabilir. Nitekim günümüz Müslümanlarından, insanların eğitimini başarıp bir iç dönüşüm gerçekleştirmeden, siyasî bazı müdahalelerle İslamı hâkim kılıp böylece huzuru sağlayacaklarını zannedenler çok ciddi bir hayal kırıklığı yaşamışlardır. Çünkü zaman geçtikçe bırakın insanlığın sorunlarına çözüm sunmayı var olan dindarlığın dahi yozlaşmasına sebep olmuşlardır. İçeriden dışarıya, temelden binaya şeklinde tezahür eden ilahî yasanın ters yüz edilmesiyle hem dinin kendisine hem de Müslümanlar üzerine çok ağır yükler bindirilmiştir.
Yukarıda mealen verilen Ra’d suresi 11. Ayeti incelendiğinde insanın sürekli koruma altında olduğuna vurgu yapıldıktan sonra, bu iyi durumun bir sebebe binaen değiştiğine dikkat çekildiği görülmektedir.
Hz. Ali (ra) insanların sürekli koruma altında olduğunu şöyle dile getirmiştir: “Herkesi, üzerine duvar çökmesinden, kuyuya düşmesinden, yırtıcı hayvanın yemesinden, boğulmaktan, yangından koruyan melekler vardır. Kişinin başına kaderinde olan bir şey geleceği zaman bu melekler onu kaderiyle baş başa bırakırlar."[3]
Allah'ın evrensel yasası, bir kavim şükür hâlini nankörlükle, itaat hâlini isyankârlıkla, imanı şirk ile değiştirmeleri gibi kendi manevî durumunu değiştirmedikçe onların durumunu değiştirmemek şeklinde işlemektedir. Böyle bir değişikliğe gitmeleri, Allah'ın kendilerine yönelik nimetinin azaba, hidayetin saptırmaya, mutluluğun bedbahtlığa dönüşmesine neden olur.
Ra’d suresi 8. Ayetinde Allah (cc) katında her şeyin bir ölçü ile yaratıldığı nazara verildikten sonra her varlık gibi insanın da kendisine belirlenen sınırları aşmasına karşı onu koruyan koruyucuları olduğuna dikkat çekilmiştir. Ancak buna rağmen insana verilen nimetler zail oluyorsa bunun sebebi insanın fıtrata aykırı hareket etmesi ve nankörlük etmesidir.
İlahi yasa gereği bir topluluk; iyilik, takva sahibi ve şükredici olarak durumlarını değiştirmeden hayatlarına devam ettikleri sürece Allah’ın gizli ve açık nimetleri sürekli olarak üzerlerine inmeye devam eder. Nitekim bir ayette şöyle buyurulmuştur: "O ülkelerin halkı inansalar ve günahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat yalanladılar; biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik."[4] Şükre devam edildiği sürece nimet de devam eder: "Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi arttıracağım ve eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."[5]
İyiliğin karşılığı iyiliktir. Bir toplumun içinde iyilik yaygınlaştıkça nimetler de devamlılık sağlar. Ancak Cenâb-ı hakkın rahmeti gazabını geçtiği için kötülüklerin yaygınlaşması durumunda bir kısmını affettiği için her zaman toplumların üzerine azap ve felaket indirmemektedir. “Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder."[6] Ayetinin beyanıyla bir kısmını affettiği için azap inmemektedir.
Toplumların değişimiyle ilgili ilahî yasayı şöyle açıklamak mümkündür. İnsanlar fıtratın öngördüğü çizgiden sapmadıkça ilahi yasa onun mutlu, nimetler içinde ve doğruluktan ayrılmayacak şekilde hayatını sürdürmesini sağlayacak tarzda gelişir. Fakat insan türü buna aykırı davranıp saptığında, aralarında bozgunculuk ortaya çıktığında bu durum nimetin ayrılışını, hayatın altüst olup insanların kendi elleriyle kazandıkları günahlardan dolayı karada ve denizde bozgunculuğun yaygınlaşmasını gerektirir. Böylece insanlara, belki tekrar fıtratın yoluna dönmelerini sağlamak için yaptıklarının bazı acı sonuçları tattırılır.
Rivayet tefsirlerinde konuyla ilgili birçok rivayet zikredilmiştir. Mesela İbn Abbâs (ra): "Onlar günahlara dalmadıkça, Allah onların üzerindeki nimetini değiştirmez. Günahlara daldıkları zaman ise üzerlerindeki nimetlerini çeker” demiştir.
Hz. Ali (ra) Resûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Yüce Allah şöyle buyurur: “İzzet ve celalime, Arşımın üzerindeki yüceliğime ant olsun ki, bir şehir, bir ev halkı, hatta çöldeki bir bedevi, benim hoşuma gitmeyen bir günah üzerindeyken, bundan dönerse, bana sevimli gelen itaatlara yönelirse ben de onların hoşuna gitmeyecek olan azabımdan, onların hoşuna gidecek olan rahmetime dönerim. Fakat bir şehir, bir ev halkı, hatta çöldeki bir bedevi benim hoşuma giden bir itaat üzerinden, benim hoşuma gitmeyen bir günaha dönerse, ben de onların sevdiği rahmetimden onların hoşuna gitmeyecek olan azabıma dönerim.”[7]
Sonuç olarak bozulma ve düzelme içerden dışarıya doğru gerçekleşir. Kur’ân’ı Kerimde bu durum sanki değişmez bir yasa şeklinde sunulmuştur. Günümüzdeki ıslahat çalışmalarının yanında İslam tarihindeki fetih hareketlerinin de bu yasaya göre tahlil edilmesi gerekir. Böylelikle birçok olumsuz sonucun nedenleri daha iyi anlaşılıp önemli dersler çıkarılmalıdır. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Ra’d, 13/11.
[2] Enfâl, 9/53.
[3] Suyûtî, Dürrü’l-Mensûr, Çev. Zekeriya Yıldız, İstanbul, 2012, VIII, 375.
[4] A’raf, 7/96.
[5] İbrâhîm,11/ 7.
[6] Şurâ, 42/30.
[7] Suyûtî, Dürrü’l-Mensûr, VIII, 376-377.