İyi Niyet Her Zaman İyi Sonuç Doğurmaz

Ameller niyetlere göre değerini kazanır. Dolayısıyla amelin Allah (cc) katında değerli olması için niyetin iyi olması şarttır. Ancak niyetin iyi olması her zaman doğru ve güzel ameli doğurmaz. Bunun böyle olduğunu Kur’ân’ı Kerim şirk üzerinden bizlere göstermektedir.
Konuyu daha kolay anlatabilmek için Nuh suresinin 21, 22 ve 23. Ayetlerini birlikte değerlendirmek istiyoruz. 21. Ayette şöyle buyrulmaktadır: “Nûh dedi ki, “Rabbim, doğrusu bunlar beni dinlemeyip malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka bir şeye yaramayan kimseye uydular.”[1] Bu ayete göre Nuh’un kavmi zenginliği kendisini azdırmış kimselere uymuşlardır. Bir sonraki ayette ise şöyle buyrulmuştur: “Onlar oldukça büyük tuzaklar kurdular.”[2] Buna göre zikri geçen varlıklı kişilerin çok büyük bir tuzak kurdukları anlaşılmaktadır. Şüphesiz kurdukları tuzak tevhide karşı olduğundan dolayı oldukça büyüktür. Bu yüzden mekren kebîren ve mekren kubâren yerine mekren kubbâren/oldukça büyük bir tuzak biçimiyle ifade edilmiştir.
23. ayet ise kurulan tuzağı anlatmaktadır: “İnsanlara dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Vedd’den, Suvâ’dan, Yegūs’tan, Yeûk’tan ve Nesr’den asla vazgeçmeyin!”[3]
Nuh’un (as) kavmindeki azgın varlıklı kimselerin kurduğu tuzak tefsir eserlerinde şöyle izah edilmiştir[4]:
- Vedd, Suvâ, Yeğus, Yeûk isimli putlar Nuh’tan (as) önce yaşamış salih insanlardı. Bunlar ölünce kavimleri dediler ki bunların resimlerini yapalım ki hep aklımızda kalsınlar, unutmayalım. Ancak zaman ilerleyince sonradan gelenler işin aslını unuttular. Bunları aşırı tazim ederek putlarını yapıp ibadet ettiler. İşte Nuh ‘un (as) kavmindeki ileri gelen zenginler tabilerini şöyle ikna ettiler. Eğer siz Nuh’a (as) tabi olursanız atalarınızı ve kendinizi cahil yerine koymuş olursunuz. Kendinizi bu kadar düşürmeyin.
- Diğer bir açıklamaya göre ise zenginler dediler ki Nuh’un rabbi ona bir şey vermediği için o fakir kalmış. Bizim ilahlarımız ise güçlü oldukları için bizi zengin kılmışlardır. Dolayısıyla bizim ilahlarımıza uyun Nuh’un ilahına uymayın.
Tefsir eserlerinden hangisini açarsanız açın ufak bazı detaylar dışında hep aynı noktaya vurgu yaptıklarını görürsünüz. Vedd, Suvâ, Yeğûs, Yeûk isimli şahısların Araplar içinde mi yoksa Nuh’tan (as) önce mi yaşadıkları noktasında ufak bir tartışma varsa da bunların yaşadıkları toplum içerisinde saygın ve salih insanlar olduğunda tartışma yoktur. Böylelikle ayetin tefsirinden ulaşılan ortak sonuç şudur: Ömrünü ıslah ve iyiliğe adamış salih insanlar iyi niyetle fesadın kaynağı haline getirilmişlerdir.
Ancak sadece bu ayet değil Kur’ân’ı Kerimin başka ayetlerinde de şirk gibi en büyük günahın çok masum ve iyi niyetlerle ortaya çıktığına dikkat çekilmiştir. Nitekim “… Sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara (putlara) tapıyoruz”[5] ayetine göre müşriklerin putlara tapma sebeplerinin başında Allah’a yaklaşma arzusu vardır. Demek ki şirk, dinsizlik değil, alternatif bir din icât etmektir. Yine dediler ki; “Bunlar Allah katında bizim aracılarımız”[6] ayetine göre Allah katında şefaatçi edinmek için putlara taptıkları anlaşılmaktadır.
Şirke düşme nedenlerinden birisinin Allah’a yaklaşma arzusu olması bu konunun Müslümanlarla da yakından ilgili olduğunu göstermektedir. Bu yüzden de bir Müslüman için en büyük gizli tehlike olarak şirk görülmelidir. Fatiha suresinde gazaba uğrayanlar ve dalalete sapanlar şeklinde iki grubun nazara verilmesi de oldukça anlamlıdır. Bu iki grup arasında şöyle bir fark vardır. Gazaba uğrayanlar; bile bile, inadına Allah’a karşı gelenleri, dalalete sapanlar ise doğruyu ararken sapanları temsil etmektedir. Dalalete sapanların çoğu iyi niyetle yola çıkanlardır.
Sonuç olarak iyi niyetli olmak her zaman iyi iş yapmak anlamına gelmez. Bu yüzden iyi niyetli zalim, iyi niyetli cahil, iyi niyetli fasık şeklinde vasıflanmış şahıslara rastlamak mümkündür. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Nuh, 71/21.
[2] Nuh, 71/22.
[3] Nuh, 71/23.
[4] Burada özel bir kaynak belirtmeye gerek görmedik. Tâberi, Maverdî, Razi gibi müfessirler aynı şeyleri anlatmaktadırlar.
[5] Zümer, 39/3.
[6] Yunus, 10/18.