Gündelik hayatta insan ve gerilim
Karmakarışık bir dünya, bir dönem. İnsan için artık temkin ötesi bir dikkat gerekiyor. Atılan her adım, her konuşma her bakış için böyle. İnsanın insan kuyusunu kazdığı, durduk yerde başını belâya soktuğu bir zaman.
Doğru ile yanlışların birbirinden ayırt edilemediği, giderek karmaşıklaştığı gerçeği artık göz ardı olmuyor. Sokakta insan davranışları insanı daha dikkatli olmaya zorluyor. Hakikatin gerçeğin artık bir anlam ifade edemediği de neredeyse bir gerçek.
Kutuplaşmalar, aşırı nefret duygusu insanın insana acımasızlaşmasına neden. Eskilerin deyimiyle gözünün üstünde kaşların bile sorgulandığı artık gün gibi gerçek. Uçlarda yaşayan insanların arasında sağlıklı var oluş bile düşündürücü.
Ellerinde cep telefonu kameralarıyla her insan bir hafiye. Doğru ya da yanlış gerçek ya da değil her insan gözetim altında. Birisi birinden hoşlanmadı mı çok rahat iftirada bulunabiliyor. Hakkaniyet diye bir şey yok. İnsanları kışkırtan davranışlar giderek ağırlık kazanıyor. Zaten genel anlamda bir tahrik ve kışkırtma var.
Gençler açısında çok daha zor bir dönem. İnsanı aşırılıklara iten ve tahrik eden ortam insanı çileden çıkarıyor. Ya da çizgiyi aşmaya neden oluyor.
Bu aile ortamına kadar sinmiş durumda. Sanki insanlar ekonomik, siyasal, gündelik hayatta çok huzurlular, sanki gerilimsiz süt liman bir hayat yaşanıyor. Öyle sanılıyor. Hiçbir insan gerilimsiz değil gibi.
İnsanlık darmadağın.
Tahammül sınırları giderek azalıyor.
Bu durum genel artık. Bir tek kesimi kastetmiyoruz. Birileri birilerine kin duymasın bir boş anını yakalamaya bakıyor. Bundan ötürü yargılanan hapiste olan çok insan var. Artık kimse kimsenin hakkını gözetmiyor. Günah ve vebal duygusu tamamen ortadan kalmış gibi. Hele hele kimileri kasten bunu yapıyor. Nedenler de çok nasılsa. Birine bir iftirada bulunuldu mu o kişi artık iflah olmaz. Bir insanın hayatı kararıyor. Bunu yapanlar asla vicdan azabı duymazlar çünkü niyetleri belli.
İnsanları buna zorlayan manevi sorumluluk yoksunluğu işlerini daha da kolaylaştırıyor. İnsanlar birlikte yaşamaya artık tahammül edemiyorlar. Psikolojik bir savaş ortamı desek yeridir.
Böylesi bir ortamın ne bir ölçüsü ne bir vasatı var. Ne anlayışı ne hakkaniyeti, ne sevgisi ne de saygısı var.
Gerilimin tırmanması karşılıklı sınırları zorlamaya neden oluyor. Ve artık cinayetler de nedensiz değil. Sabrı ve tahammülü olmayanlar bir anda zıvanadan çıkabiliyor. Gücü ya da çaresiz olan zora başvuruyor. Gücü olmayan çaresiz ve sıkıntılı. Hakkaniyetin yerini bulması da böylesi bir ortamda neredeyse imkânsız.
İnsan manevi sorumluluktan yoksunlaşınca hiçbir sınır kalmıyor. İnsanı denetleyene vicdana hükmeden ve yönlendiren manevi sorumluluklardır. Helaller, haramlar, iyi ve güzelliklerdir. Bu duygular insanı denetim altına alır. İnsanda otokontrolü sağlayan manevi sorumluluklardır. Yasalar insana insanlar için sadece yaptırımlara neden oluyor.
Uçlarda gezinenler sınır tanımayanlar hemen türlü yola rahatlıkla başvuruyorlar. Rahat yaşayanlar başkalarını da kendileri gibi sanıyorlar. Ve hatta ona zorluyorlar. Doyumsuzluklar da buna neden. Artık hiçbir vasatın sınırı yok. Beklenmedik hamleler ile insanlar tuzaklara düşebiliyor.
Katillerin, canilerin, arsızların ve her türlü uçlarda olanların da bir vicdanı var. Hiçbir insan vicdansız değil. Bu ister olumlu isterse olumsuz olsun fark etmiyor. Her insanın kendine göre bir gerekçesi var.
Bir orta yolu var mıdır, çok zor. Çünkü yaşama tercihleri artık keskin bir ideoloji gibi. (Milli Gazete)