Kapitalizm Devşirmesi Müslümanlar
Dünyayı egemenliği altına alan bu yapı için her türlü yol geçerlidir. Yani bizim kavramımızla mubahtır. Yani başka bir deyişle pragmatistir. Çünkü her şeyi çıkar üzerine kurguludur.
Müslümanlar kendi öz değerlerinden uzaklaştıkça başkalarıyla içiçeleşiyorlar. Bununla yetinmiyorlar o yolun yolcusu oluyorlar. Hayatlarını da bunun üzerine kurguluyorlar.
Müslümanlar için Kur’an, sünnet ve bu hayatın özü sadece bir renge dönüşüyor. Dıştan görünen ama kendisi olmayan bir yapıya.
Aslıyla yüzleşmeye başladığında konuştuğu, düşündüğü, savunduğu şeyler bir başka oluyor. Asıl değer nedir, nasıl bir hayat, nasıl bir dünya öngörüyor kendisine.
Bunu salt kapitalizm düzleminde değil ideolojiler düzleminde de aynı görmek gerekiyor. Kesimler dış görünümlü İslâm’ı kendi renkleri veya kalıbı içinde görmeyi arzuluyorlar. Bunlar da karmaşalara neden oluyor.
Müslüman’ın görünümü hangi kalıptaki daha ehvendir, ya da geçerlidir, olması gerekir gibi bir düşünce oluşuyor. Elbette ki genel durum bizi ilgilendiriyor. Bir insan ben Müslüman’ım diyorsa kimse onu yadsıyamaz. Herkesin İslâm’ı böyle durumlarda farklılaşıyor. O zaman da karmaşık durumlar oluşuyor.
Asıl olan Allah katındaki yeridir. Onun yanındaki yerini de göstermiş olduğu yön üzere olmadır. Bunu yaparken de katışıksız ve saf üzerine olanı. İslâm ile bütünleşen ve o ruhun içinde var olan.
Bölgemiz ve ülkemiz özelinde baktığımızda durum oldukça karışık. Kendilerini daha çok Müslüman ve İslâm’a yakın görenler diğerlerini dışarıda görmeyi çok daha tercih ediyorlar.
Kapitalizmin devşirdiği Müslümanlık çok daha riskli. Çünkü bütün dünyası çıkar olan bu yapı görünümde yanıltıcı özellikler taşır. Geçmiş zamanlarda sosyalist ve Marksist kesimlerin içine düştüğü temel sorun ateizme dönük yüzlerinin oluşuydu. O zaman da bunlardan uzak duran ve kaçanlar kendilerini batıcı düşüncenin bir diğer yanı olan sağcılık ve kapitalizmin içinde buldular. Bu dünyanın içinde hem kayboldular hem de onunla özdeşleştiler.
Kapitalizmin bir dengesi yoktur. Dengesi vardır da kendi dünyasıdır. Orada bölüşüm, adalet, hakkaniyet aranmaz. Devşirik Müslümanlar ise bu çarkın içinde hem Müslümanlıklarından hem de görünümlerinden kısmen de olsa korumaktan kaçınmazlar.
Ülkemiz kapitalizm sisteminin özüyle yoğrulu. Sistem bunun üzerin çalışıyor.
Refah düzeyi yüksek Müslüman kesim artık o çarkın bir parçasıdır. Onun gereklerini fazlasıyla yerine getiriyor ve karşılık veriyor. Savunmaları ve karşı hamleleri de kapitalizmin değerleriyle ölçülüyor. Kapitalizm sayesinde belli konuma gelenler hayatlarından memnundurlar. Alt katmanlardakiler ise Müslümanların kimi dayanışma ve hayır kaynaklarıyla kısmî olarak besleniyorlar. Orada kalmalarına, paydan başka haklardan uzak tutuluyorlar. Kendileri sahip bulundukları konumu örnek olarak gösteriyorlar. Bu, refahlarının ve kalkınmalarının ölçüsü oluyor. Bu durumları başkalarının başına kakıyorlar.
Yapılan kara yollar, bu kara yollara dökülen araçlar, gerek bayramlarda gerekse tatil zamanlarda tatil yapanlar ve yollara düşenler ölçü olarak gösteriliyor. Başa kakma düşüncesi kapitalist ruhlu devşirmelerden ya da bulundukları konumlardan razı olanlar tarafından yapılıyor. Dolaylı olarak da kapitalizmi kutsuyorlar.
Kapitalizm yapısı gereği katmanlıdır. Onların zenginlikte ölçüsü ve sınırı yoktur. Sömürünün sınırsızlığı ortadadır. Hak sömürüsü, emek, mal, can sömürüsü onlar için geçerli bir kuraldır. Örneğin onlarda kul hakkı diye bir kavram asla yoktur. Bütün haklar kendileri içindir. Devşirilmiş kapitalist Müslümanlar da kredi kartlarıyla çarkın özgün parçalarıdır. Onun kurallarına harfiyen uyarlar. Asla kaçınma diye bir şey yoktur. Kredi kartıyla hac da yapılır, kurban da kesilir, hayırlar da işlenir!.. Çünkü o haramlar için burada bir engel yoktur, kendileri açısından. Sahip oldukları şeyler onlar için nimettir. (Milli Gazete)