Geçmişi sorgulayanlar ve gelecek düşüncesi
Günümüzde insanlar işlerini güçlerini bırakmış geçmişi sorguluyorlar. Geçmişin olumsuzluklarına odaklanmışlar. Bu, biraz da iş yapmamanın, yapamamanın bir sonucudur. Sabahtan akşama yapacakları bir iş yapacaklar bir eylemleri bulunmadığından, olumsuz ortamın kusurlarını ve suçlarını bulmak adına ya geçmişi ya da başkalarını karalayacaklar. Bu da onları eylemsiz bir eyleme sürüklüyor.
Düşünmek, düşündüklerini veya olması gerekenleri hayata geçirmek üzerine bir girişimde bulunmuyorlar. Geçmişin elbette ki kusurları ve yanlışları vardır. Çünkü onlar da insandı.
İnsanlar geçmişte yaşanan eksikleri giderme, yanlış yapmadan iş yapma ve gelecek kurma çabasında olanlar bir şeyler bırakmışlardır.
İş yapmayan hayatını ve ömrünü sadece karalama ve geçmişi yok sayma üzerine enerjilerini harcayanlar bugün, yarın için ne yapıyorlar sorusu akla geliyor.
Kuşatılmış insanlar zihnen başkalarıyla meşgul olurlar. Kendileri için, kendileri adına bir çabada bulunmazlar. Böyle de olunca hayatlarını anlamsızlaştırıyorlar. Edilgin oluyorlar. Başkasının güdümünde bir sıradanlığa razı oluyorlar.
Hayat hem uzun hem de kısa bir yolculuk. İnsanın öğrenme ve bilgilenme zamanları çocukluktan itibaren başlar. Biriktirir. Olumlu olanlar insanı daha üretken kılar. Hayatını olumsuzluklar üzerine kurgulayanlar ya da kendilerini rastlantılara bırakanlar üretmek çok başkalarıyla meşgul olurlar. Zihnen de tıkanırlar.
Acı çeken insanlar çok çaba gösterenlerdir. Çabalarının sonucunda elde edilenlerin yanında bir de edilemeyenler var. İçinde bulunduğumuz çağ ve insanı daha çok bir gürültü, şamata ve kargaşaya teslim etmiştir. Çağın kaotik yapısı, karmaşası insanı içinden çıkılmaz bunalımlara itiyor. Bunları gidermek de insanın elinde. Ancak bunun için de çaba göstermesi gerekir. Çabası olmayanlar sıradanlıklara kendilerini teslim ederler.
Çok gürültülü, şamatalı, uçlarda gezinen, abartılı olan, fanatizmin tutsağı ve kölesi olanlar bir süre sonra yaşadıklarının tersini yaparlar. Çünkü onlar önceki zamanlarında da normal davranış içinde değildirler. Fanatikler ve radikallerin hemen hepsinin sonları aynı olmuştur.
İnsanı ruhen yoranlar yorgunluklarının kurbanı olurlar. Onlar en olmadık şeyleri yapmaya eğilimlidirler. Olumluluk adına değil tapındıkları aşırılıkları uğruna.
İnsan hırs ve tamahı kendi nefsi için olunca sınırları zorlar. Bu, onu uçurumlara doğru sürükler. Hem insanlık hem de kendisi için iyi ve güzel olana kendisini adasa bundan mutluluk duyacak, haz alacak ve ne yaptığının bilincinde hayatını yaşanır kılar. Gelecek için de iş yapmış olur.
Öncelikle insanın bencillikten kurtulması gerekir. Bencillikten kurtuluş hem kendisi için hem de insanlık için hayırlı olur. O zaman üretime dönük ruhu belirir. Her iyilik insanlığın geleceğine bırakılacak bir esere dönüşür.
Hayatta temkin diye bir kavram var. Düşünce geleneğimizde ifrat ve tefrit diye tanımlanır. Uçlar insanı merkezden uzaklaştırır. Bu, onları sonu olmayan sürece iter. Bu şu anlama gelmez. Suya sabuna dokunmadan dümdüz bir hayat yaşayın, sıradanlaşın demek değildir.
İnsanın arayışı kendisi için ve geleceği içindir. Kendisi için olan çabalar başkaları içindir de. Kendileri için çabalamayan ve üretmeyenler başkalarının emeklerini ve çabalarını sömürürler. Tüketici olurlar. İnsana en yakışmayanı asalaklıktır.
Köy veya toprakta üretici olanların üretimleri hem insanlar hem de hayvanlar için verimli olur. Toprak besleyicidir. Ona sahip çıkılınca verir, verilmeyince kuraklık ve kısırlık başlar.
Geçmiş kutsal değildir. Geçmişte yapılan güzellikler değer taşır ve onların kendisi değerlidir. Değerli ve güzel olanları devam ettirmek onun gelişimini sağlamak hayata anlam kazandırır.
Asıl yapılmasını bırakanlar günümüz dedikodu alanı olan sosyal medyada ömürlerini tüketiyorlar. Bu da onlara bir anlam kazandırmaz. Sadece kendilerini tatmin ederler. (Milli Gazete)